Hatay nereye kurulmalı?
1 Mart’tan itibaren deprem bölgesinde yapılaşma başlayacak. Yapılaşmanın zamanlaması, yerleşim yerleri, zemin etüdleri gibi konularda tartışmalar var. 10 ilin her birinin kendine özgü özellikleri bulunuyor. Bu nedenle tartışma da kapsamlı olacak. Demografisi bakımından gündemde olan ve en fazla hasarı gören Hatay özelinde baktığımızda; yeniden yapılaşması sürecinde kentin üzerinde bazı çapraz baskılar olduğunu görüyoruz.
Öncelikle Hatay’da mikrobölgeleme çalışmasının daha önce yapılmış olmasının, zemin belirleme bakımından bir avantaj olduğunu söylemek gerekli. Hatta mahalle mahalle risk haritası bile çıkarılmış durumda. Bu, kentin yeniden nereye kurulacağını belirlemek için elimizde bir veri seti olduğu anlamına geliyor. Sadece bu kadar da değil; ‘doğru yerleşim’ konusunu daha önce araştırmış olan bilim adamlarının bulguları depremle ilgili raporlarda da yer alıyor.
Örneğin Hatay AFAD Raporu 2021’de yer alan bu bulgulara göre; “Antakya şehri, Karasu Segmenti’nin oluşturduğu, kuzeydoğu-güneybatı uzanışlı Antakya-Samandağ grabeni (toprağın aniden çökmesiyle oluşan çukur) içinde yer alır. 10-20 km genişliğindeki bu graben alanı, aynı zamanda Asi nehrinin Amik Ovası ile Akdeniz arasındaki vadiyi oluşturur. Dolgu alanı özelliğindeki graben, batıda Amanos Dağları (2250 m), doğuda Kel Dağı (1729 m) ve onun kuzeye doğru devamı olan Habibineccar Dağı’nın (509 m) oluşturduğu horstlarla (Merdiven biçimli fay serisindeki, iki tektonik çukur arasında ya da bir tektonik çukurun iki yanında yükselen kısım) sınırlanır.
Bu horstlar ise anakaya özelliğindedir. Her iki horstun grabene bakan yamaçlarında birçok fay uzanır.” Bu tespitin ardından gelen ikinci bir tespit de şöyle: “Antakya şehri, bugün hem Asi nehrinin doğusunda, hem batısında hem de kuzeydeki Amik Ovası tabanında, 80-200 m yükseltileri arasında gelişim gösterir. Şehrin büyük bir bölümü graben tabanındaki dolgu alanları üzerinde yer alır.
Anakaya özelliğindeki zeminler üzerinde ise daha az yerleşme bulunur.” Kabaca özetlersek Antakya, doğu ve batısında tepeler-dağlar bulunan ve ortasından bir nehirle birlikte fay hattı gecen bir şehir. Ne yazık ki yamaçlarda yer alan sağlam zemin yerine, ‘daha önce çökmüş olan’ gevşek düzlüklere, alüvyon zemine kurulmuş bir şehir. İşte bu yanlışlık, diğerleriyle birleşince bize bugünü yaşattı.
Peki Antakya nereye kurulmalı? “Grabenin doğu ve batısında anakaya özelliğindeki horst alanları, az sağlam, orta derecede sağlam ve sağlam zeminlerden oluşur. Az sağlam zeminler, grabenin batısında geniş alan kaplamaktadır. Yerleşme için uygun topografyaya sahiptir.
Zemin özelliklerinden dolayı olası bir depremin şiddeti, en zayıf ve zayıf zeminlere göre daha az hissedilecektir.” “Orta derecede sağlam ve sağlam zeminler ise Habibineccar Dağı’nın batı yamacında yer alır. Ancak burada eğim değerlerinin oldukça yüksek olması yerleşmeyi engellemektedir.” Yine özetlersek; Antakya’nın batısındaki ‘az sağlam yamaçlar’ bu dezavantajına rağmen yerleşime uygundur.
Doğusundaki Habibineccar Dağı’nın ‘daha sağlam yamaçları’ da uygundur ancak eğimi yüksektir. Bilim adamlarının yaptığı bu tespitlerin de yer aldığı raporda buraya kadar anlatılanların doğal sonucu olan bir öneri var. “Olası bir depremde can ve mal kayıplarının en az düzeyde gerçekleşebilmesi için yerleşmeler öncelikle sağlam ve orta derecede sağlam zeminlerin topografik olarak yerleşmeye elverişli bölümlerine inşa edilmelidir.”
Aklın yolu bir de ancak bir çekince, bir sorun var! Nedir bu sorun? “Ancak sağlam zeminlerin yerleşmeye elverişli alanlarının az olması, ileride şehrin gelişimini karşılayamaz.” Peki ne yapmak lazım? “Bu nedenle şehrin gelişimi Asi Nehri’nin batısında topografik olarak yerleşmeye daha elverişli ve geniş alana sahip ‘az sağlam’ zeminlere yönlendirilmelidir.” Yani Habibineccar yamaçları yerine, Amanos yamaçları… Durum, öneriler, kısıtlar ve imkanlar böyle. Sağlam, orta sağlam, az sağlam, zayıf… Bakalım biz hangisini seçeceğiz.