Hatalar ve tuzaklar

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

Daha önce ve defalarca yönetici denilen kişinin ne iş yapması gerektiği konusuna çeşitli açılardan değinmiştim. Okurlarım hatırlayacaklardır yöneticiyi örgütünün ürün ve/veya hizmetlerini üretip hedef pazarlara ulaştırmak için kaynak kararları veren kişi olarak tanımlamıştım. Başka bir deyişle, yönetici örgütünün işini görmesi için gereken kaynakları hesaplayıp, bulup, dağıtan ve sonuçlara göre kararlarını revize eden kişiydi. Bu tanımdan hareketle örgütlerin başarısızlıklarının soysal (generic) nedenlerini ürün/hizmet seçim (strateji) ve üretiminde ve/veya pazar seçimi (strateji) ve pazara hizmette istenmeyen sonuçlar doğuran kaynakların planlanmasında, tedariğinde, dağıtımında ve denetimindeki hatalar olarak sıralamıştım.

Türkçesi; örgütünüz üretim ve pazarlama konularında istemediğiniz bir yerdeyse oturup başarısızlığın nedenlerini kaynak kararlarında aramanız gerekir. Ya hangi kaynaktan ne kadar, ne zaman, maliyet dahil hangi vasıfta gerekeceğini hesaplayamadınız ve/veya gereken kaynağı zamanında, istediğiniz vasıfta tedarik edemediniz ve/veya kaynaklarınızı gereken yere, gereken zamanda ulaştıramadınız ve/veya kaynaklarınızın nasıl kullanıldığını izlemediniz. Nerede hata(lar) yapıldığını bulursanız ondan sonra bu hatanın neden yapıldığına dönersiniz. Ne yazık ki bu bir kısır döngüdür.

Döner dolaşır örgüt yönetimine gelir. Hataların yapılma nedenleri de yine kaynak kararlarıdır. Yanlış adam, yanlış mali kaynak, uygunsuz fiziki tesis ve alt yapı, eksik bilgi, yetersiz işbirlikleri gibi yanlışlar kaynak kararlarındaki diğer yanlışlıkları tetikledikleri için kararların gözden geçirilmesi ve revizyonu bu fasit dairenin kırılmasını gerektirir. Basite indirgenmiş bir örnekle açıklamaya çalışayım. Diyelim ki patronsunuz ve hedefl ediğiniz bir pazarda satışlar yetersiz (pazarlamada istenmeyen sonuç) çıktı.

Araştırdınız bunun nedeni diyelim ki tüketiciler hakkında yetersiz bilgiymiş (bilgi kaynaklarının planlanmasında hata). Bu yetersiz bilgiyle iş yapmaya kalkan pazarlama müdürü hatalıdır. Ama iş bitmedi. O müdürü oraya kim koydu? (insan kaynakları planlaması hatası). O müdür bu hatayı yaparken neden kimsenin bilgisi olmadı da hata önlenemedi? (kaynak kullanımın izlenmesi hatası). Sözün kısası oturup bir aynaya bakmak her zaman faydalı bir iştir. Onun için bu bir kısır döngüdür diyorum.

Peki, hataların analizi bu kadar açık ve mekanik bir düzeye indirgenebiliyorsa neden hemen düzeltilemiyor? Düzeltilemiyor çünkü yöneticiler oturup şu yukarıda anlattığım çerçeveyi kullanarak analizler yapsalar bile (ki bu çok önemli bir ilk adımdır) insanoğlunun analiz yaparken düştükleri bazı tuzaklardan kurtulamıyorlar. İşletme yazınında hataların düzeltilememelerinin altında on-üç tuzak sıralanır.

Söz gelimi, ‘lafl a peynir gemisi yürümez’ tuzağı. “Efendim şu meseleyi bir konuşalım” diyen birine “Lafl a peynir gemisi yürümez. Bize eylem lazım” diyerek aşırı güven, iyimserlik ve gereksiz riskler yüklenirsiniz. Yani düşünmeden harekete geçersiniz.

Veyahut, ‘erken gelen oturur’ tuzağı. Bir meseleyi irdelerken aklınıza yatan ilk bilgilerle hareket eder başka bilgi aramazsınız. Bilgiyi içeriğinden dolayı değil, önceliğinden dolayı olumlu değerlendirir daha öteye gitmezsiniz.

Veya, ‘kuzguna yavrusu güzel görünür’ tuzağı. Başta siz olmak üzere sevdiklerinizin hata yapmayacaklarını varsayarak hareket edersiniz. Siz ve sevdiğiniz yakınlarınız hata yapmamışlar, şartlar öyle sonuçlar doğurmuşlardır. O kadar sempatiniz olmayan kişiler ise hata yaparlar onları iyi izlemek gerekir diye düşünürsünüz. Hatta olmayan hataları arayarak vakit harcarsınız.

Veyahut, ‘huyu huyuma boyu boyuma uygun’ tuzağı. Kendi fikirlerinizi destekleyen, değerlerinize uyan bilgi ve fikirlere ağırlık vererek bunun aksine olanları göz ardı edersiniz. Fikirlerinize ters düşen veya değerlerinize uymayan fikirleri dinlemez, dikkate almazsınız.

Veya, ‘ben bilirim’ tuzağı. Bir konuda bilgisi kıt insanların bunu itiraf yerine uzmanlık taslaması hastalığı sonucu bilmediğiniz konularda fikir yürütürsünüz. Bunun tersine bir konuda şu veya bu şekilde uzmansanız o her konuda her şeyi bildiğinizi iddia edersiniz.

Veyahut, ‘Öyle söyleseydin ya!’ tuzağı. Kararlarımızı şu veya bu tercih lehine verirken olumlu bir şeymiş gibi sunulan tercihleri yeğlersiniz. Aynı tercih olumsuz bir çerçevede sunulursa sanki aşırı risk alıyormuş hissine kapılır yüz vermezsiniz. Başka bir deyişle, seçenekleri sunumlarda kullanılan olumluluğa göre değerlendirirsiniz.

Veya, ‘sürüden ayrılanı kurt kapar’ tuzağı. Meseleleri tartışan gurubun eğilim ve fikirleri aksine bir şey söylemez, ters düşmemek için kendi fikirlerinizi ya hiç ortaya atmazsınız veya allayıp pullar öyle söylersiniz.

Veyahut, ‘o kadar emek verdik’ tuzağı. Bizzat çalıştığınız kendi ürününüz olan şeylere karşı tarafl ı davranır, onlara orantısız değer biçersiniz. Başka fikirlere kulaklarınızı tıkar, hatalarınızı görmemezlikten gelirsiniz.

Veya, ‘eski köye yeni icat’ tuzağı. Sizin bir şeyi görmenizin veya duymanızın o şeyin varlığı ve değeri için bir ölçüt olmadığını unutur, size yeni gelen şeyleri riskli icat diyerek göz ardı edersiniz.

Veyahut ‘evdeki hesap çarşıya uysun’ tuzağı. Başta vakit olmak üzere bir işi yapmak için gerekecek kaynakları herkes gibi sizde eksik hesaplarsınız. Uzmanlığınız ne derecede olursa olsun hemen her işin tahmin ettiğinizden daha fazla zaman ve kaynak tüketeceğini unutursunuz.

Veya, ‘liste başı liste sonu’ tuzağı. Hepimizde yaygın bir eğilim olan ilk ve son söylenenleri hatırlar, aradaki fikir ve mülahazaları unutursunuz.

Yahut ‘birlikten kuvvet doğar’ tuzağı. Size garip gelebilir ama araştırmalara göre guruplar kişilerin bireysel olarak yüklenmeye hazır oldukları risklerin üstünde risk yükleniyorlar. Bu nedenle gurup halinde verilen kararlarda riskin dozunu kaçırırsınız.

Veyahut, ‘şirin görünme’ tuzağı.

Bu bildiğiniz yalakalığın kibarca tanımıdır. Genellikle kişiler patronun fikir, teklif ve kanaatlerine ters düşecek pozisyonlar almaktan çekinirler. Eğer siz patronsanız bunu düşünülmüş destek zanneder kendi bildiğinizi okursunuz.

Özetle, araştırmalara göre on-üç tuzak doğru kararların alınmasına engel oluyor;

1) Lafl a peynir gemisi yürümez (Yürür efendim);
2) Erken gelen oturur (Hayır efendim sırası gelen oturur);
3) Kuzguna yavrusu güzel görünür (Hayır efendim kuzgun yavrusu çirkindir);
4) Huyu huyuma boyu boyuma uygun (Bu o şey size uygun demek değildir);
5) Ben bilirim (Kimse her şeyi bilemezsiniz efendim);
6) Öyle söyleseydin ya! (Nasıl söylendiği değil ne söylendiği önemlidir);
7) Sürüden ayrılanı kurt kapar (Siz koyun değilsiniz);
8) O kadar emek verdik (Olabilir. Yazık olmuş deyip geçiniz);
9) Eski köye yeni icat (Köy eskidiyse yeni icadın zamanı gelmiştir);
10) Evdeki hesap çarşıya uysun (Uymaz efendim);
11) Liste başı liste sonu (Bazen en değerli şeyler liste ortasındadır);
12) Birlikten kuvvet doğar (Birlikten zafiyet de doğar);
13) Şirin görünme (İşinizi yapın. Şirin görünmek iş yapmak demek değildir)

Sağlıcakla kalın.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019