Hasar kontrol
AK Parti’de genel başkan değişiminin piyasalarda yol açtığı şok dalga korktuğumuzdan daha hafif atlatıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakın isimlerce yapılan “genel seçimler zamanında yapılacak” açıklamaları Türkiye’nin yeniden bir seçim sarmalına girmesinden korkan piyasaları kısmen rahatlattı. Ancak sütten ağzı yanan yatırımcılar bir süre yoğurdu üfleyerek yiyecektir.
Siyaset cephesinde belirsizlik devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan 22 Mayıs’ta yapılacak kongrede genel başkan ve başbakan olarak kimi işaret edecek. Bakanlar kurulunda değişikliğe gidilecek mi? Ekonomi yönetiminin başında piyasaların saygı duyduğu bir isim olan Mehmet Şimşek devam edecek mi? İzlenecek ekonomi politikalarında revizyon yapılacak mı? Son günlerde artan risk priminin azalması için bu soruların bir an önce cevaplanması lazım.
Siyasi tabloda netleşen tek bir konu var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işaret ettiği kişi tarafından kurulacak yeni hükümetin temel önceliği Türkiye’yi başkanlık sistemine taşımak olacak. Ama izlenecek yol konusunda belirsizlik devam ediyor.
Hükümetin önünde iki seçenek var: (i) Meclisten konuyu halk oylamasına götürecek destek sağlamaya çalışmak; (ii) erken seçime giderek doğrudan halktan destek istemek. AK Parti yönetiminden gelen ilk sinyaller önce meclisten destek sağlanmaya çalışılacağı, eğer meclisteki tıkanıklık aşılamazsa erken seçimin gündeme geleceği yönünde.
Ak Parti yetkilileri hangi yol seçilirse seçilsin halkın onayı alınarak başkanlık sistemine gidileceğini vurguluyor.
AK Parti yönetiminin hangi yolu izleyeceğinde hiç şüphesiz çevre koşulları da etkili olacak. Dokunulmazlığın kaldırılması, MHP’de olağanüstü kurula gidilmesi durumunda yönetimde olası değişiklikler, kamuoyu anketlerinin seyri Ak Parti yönetiminin erken seçime kadar uzanabilecek karar sürecini etkileyebilecek.
Siyaset cephesindeki değişikliklerin piyasalarda yol açacağı dalgalanmaları genelde fırsat olarak gören bir yatırım geleneğine inanıyoruz.
Parlamenter sistem ile devam etmek veya başkanlık sistemine geçmek siyasi bir tercihtir. Dünyada her iki yöntemi de başarıyla uygulayan ülkeler var. Önemli olan uygulamadır.
Halkın isteğiyle yapılan ve kuvvetler ayrılığı gibi evrensel ilkelere saygılı bir sistem değişikliğine piyasalar saygı göstermek durumundadır.
Peki ama neden 29 Nisandan 4 Mayısa giden süreçte piyasalarda risk primi yükseldi. Piyasalardaki endişeleri iki konu başlığında toplayabiliriz:
Türkiye ekonomisi son 12 ay içinde iki genel seçim yaşadı. Arkasında %50’ye yakın halk desteği olan bir hükümetin yeniden seçime gitmesi ihtimali iş dünyasını ve piyasaları korkutuyor.
Başkanlık sistemine odaklanan yeni hükümetin ekonomiyi geri plana itmesi ve Türkiye’nin ivedilikle ihtiyaç duyduğu yapısal reformları ötelemesi ihtimalinin artması piyasaları rahatsız ediyor.
Piyasalarda satışlar devam eder mi? Politika cephesindeki belirsizliğin devam etmesinin önümüzdeki bir kaç ay Türkiye’nin risk primini artıracağına inanıyoruz. Ancak ilk şoku asgari hasarla atlatan piyasalardaki panik satışların devam etmesini beklemiyoruz.
Kısa vadede piyasaların yönünü belirleyecek iki temel parametre var: (i) gelişmekte olan ülkelere yönelik risk iştahının seyri, (ii) yeni hükümetin kuruluşu ve izlenecek politikalar konusunda bir yol haritasının kamuoyu ile paylaşılması.
Piyasalardaki sert düşüş alış fırsatı mı, yoksa uzun sürecek bir satış dalgasının başlangıcı mı? Geçmiş verilerin incelenmesi sert düşüşler sonrasında tepki alışları gelebileceğini gösteriyor. Biz acele edilmemesini öneriyoruz.