Harekete geçmenin zamanıdır!

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ [email protected]

 

İlk olarak DÜNYA’dan Handan Sema Ceylan yazdı…
Yurt Haberleri Servisi Şefimiz ve Yazı işleri Müdür Yardımcımız…
Yazısında aracılık ettiği mesaj, önemli bir mesajdı. Bir nevi isyandı…
Biz o ‘isyan’ın dile getirildiği gün, kah rutinin telaşından, kah öneminin yeterince farkında olamamaktan çok büyütmedik haberi…
Daha sonra Hürriyet, Habertürk, Akşam ve birçok gazete büyüttü, tam sayfa ayırdılar… 
İnternet siteleri manşet yaptı…
***
Neydi bu önemli mesaj diye merak ettiyseniz...
Hafızalarınızı tazeleyeyim müsaadenizle…
Önde gelen sanayi kuruluşlarımızdan Socar Türkiye’nin CEO’su Kenan Yavuz’un, “Üniversite Mezunlarına Kapım Kapalı!” sözlerinden bahsediyorum…
Hatırladınız değil mi?
Kenan Yavuz, peşpeşe paylaştığı tam 17 ‘twit’ ile özetle, “Buradan YÖK’e sesleniyorum, gelecek üç yıl içinde binlerce meslek eğitimli işçi istihdam edeceğim. Üniversite mezunlarına ise kapım kapalı”
diyordu.
Yavuz, son yıllarda sayısı hızla artan üniversitelere yönelik sert eleştiriler getiriyor; paylaşımında “Anadolu’nun köylerine uluslararası ilişkiler bölümü açan YÖK, yazık değil mi bu çocuklara, onlara ümit bağlamış ailelere?” diye soruyor; üniversiteleri “gecekondu” ya da “Sitcom üniversiteler” olarak niteliyor, bu üniversitelerin mezunlarından “gelen CV’leri çöpe attığını” vurguluyordu…
***
Handan Sema Ceylan’ın, Kenan Yavuz’un Twitter’dan paylaştığı mesajlar üzerinden hazırladığı haber-makale, Türkiye’de epeydir üzerine konuşulan ama hemen hiçbir şey yapılmayan konuyu bir kez daha
gündeme taşıdı…
Başka yayın organları da mesajın değerinin farkına vardılar…
Kimi köşe yazarları da öyle…
Yazarımız İsmet Özkul, “Socar Türkiye CEO’su Kenan Yavuz haksız mı?” başlıklı makalesinde lisans programları ve kontenjan artışlarındaki çarpıklıkları göz önüne serdi…
Yavuz’un sözleri iş dünyasında da tartışma yarattı…
İş dünyasının kimi önde gelen isimleri sohbetlerimizde Yavuz’u desteklerken, İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, Kenan Yavuz’un eleştirilerine, “Bugün artık üniversitelerin büyük kısmı iş
dünyasının talepleri doğrultusunda gençler yetiştiriyor. Kaldı ki, hangimiz yüzde 100 hazır olarak üniversiteden mezun olduk” sözleriyle itiraz etti…
***
İster destekleyelim, ister eleştirelim.
Vaka ortada…
Türkiye’nin gençleri uzunca bir süredir işsizlikten, işverenleri ise vasıfsızlıktan yakınıyor…
Yazarımız Alaattin Aktaş, son açıklanan işsizlik verilerine ilişkin yazısında “en az 600 bin üniversiteli boşta geziyor” saptamasını yapıyordu.
Tabii, konu sadece ‘iş’ ve ‘vasıf’ meselesiyle sınırlı değil…
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK) ülkemizdeki Ar-Ge faaliyetleriyle ilgili son raporu, ‘ulusal bilim, teknoloji ve sanayi gelişiminin altyapısını oluşturan en önemli unsurlardan birinin yükseköğretimin yapısı’ olduğunu vurguluyordu…
Gazetemizde dün yer alan Mehmet Kaya imzalı habere göre; Türkiye, yükseköğretim harcamalarında OECD ortalamasının hayli altında…
Yükseköğretim görmüş yetişkinlerin oranı ile bilim ve mühendislikteki doktora mezuniyeti açısından en alttaki 5 ülke arasındayız…
***
Bilim Alanı Bazlı Dünya Üniversite Sıralaması’na pek az üniversitemiz girebiliyor. ODTÜ ve Bilkent belli bir varlık gösteriyor. Zaman zaman da İTÜ ve Boğaziçi...
O kadar…
Ek olarak, dünyada ilk bin üniversite deyince, Koç, Sabancı, Hacettepe, İstanbul ve Çukurova üniversiteleri alan listelerinde de olsa yer alıyor…
Sonrası?
Maalesef, pek yok…
Sayıları neredeyse 200’e dayanan üniversitelerimizdeki öğretim üyelerinin yaptığı bilimsel yayınlarda da.
Bilimin hayata ve sanayi sektörlerinin ihtiyaçlarına uygulanmasını sağlayacak
patent sayısı açısından da…
Vasat, yani ortalamaların hayli altındayız...
***
Sizi rakamlara boğmak değil niyetim...
Üniversitelerimizin ‘kalite’ sorunu üzerine nutuk atacak…
Ya da her şehre bir üniversite açmanın sakıncalarına ilişkin tartışmalara girecek de değilim…
Prof. Dr. İlber Ortaylı gibi, konunun farkında olan pek çok hocamız çoktan yaptı zaten bunu…
Kenan Yavuz’un deyim yerindeyse ‘isyanı’ vakanın bir boyutu…
Sanayi-üniversite işbirliği ya da örneğin, üniversitelerin bugün içinde bulundukları koşullarla, Türkiye’nin inovasyon arzularına yanıt veremeyişi de, aynı temelden kaynaklanan ama farklı bir boyutu…
***
Yazarımız Güven Sak’ın sık sık belirttiği gibi, “Vaka ile kavga edilmez…”
Edilse de faydası olmaz…
‘Ya ne yapılır’ derseniz…
Politika üretilir…
Aman yanlış anlamayın…
Genel kabul gören şekliyle politika yapmak ya da üretmekten bahsetmiyorum.
Amacım ne kimsenin duygularını okşamak ne de zayıfl ıklarından yararlanmak…
Derdim şu: Problem ortadaysa…
Nedenlerini ayrıntılarıyla anladıysak...
Ve herhangi bir ayrıntısına takılmadan tamamını görebiliyorsak…
Harekete geçmenin zamanıdır…
Bir yandan üzerine konuşmayı sürdürsek de, konuşmaktan çok iş yapalım. Dünya hızla ilerliyor; çok geç kalmadan, değişmesi gerekeni değiştirelim…
***
Sadece üniversiteler değil…
Hükümetin, partilerin ama onlar kadar gençlerin, gençler kadar şirketlerin de konuya el atması gerekiyor...
Politika üretmek, sorunlara çözüm bulmak için çalışma yapmak demek. İster şirket olsun ister ülke...
Üstesinden gelmek istediğimiz bir vaka ile karşı karşıya isek, bugünkü durumdan kalkarak, sorunların çözümüne, yani hedefe ulaşmanın en
kısa ve etkin yolunu bulmamız gerekiyor…
Demem o ki; Kenan Yavuz’un isyanı, bu konuyu yeniden güçlü biçimde gündeme getirdi…
Bir süre sonra bir başka ‘isyan’ ile yeniden konuyu en baştan tartışmak yerine, mesafe alalım…
Öyleyse, politika önerilerini duymanın zamanıdır…

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar