Hareket yeteneği daralıyor!..
Geçtiğimiz hafta sonunda açıklanan ABD ekonomisi işsizlik rakamı, finansal piyasalardaki iyimserliğin abartılı olduğunu teyit etti; geleceğe yönelik belirsizlik ve kırılganlığın yüksek düzeylerde kalmaya devam edeceği kanaati güçlendi. Federal Reserve Açık Piyasa İşlem Komitesi toplantısından çıkan açıklama öncesinde sermaye piyasaları satış baskısı yemeye başlamış, dolar değer kaybetmiş ve emtia piyasaları yükseliş yönünde bir eğilim sergilemişti; yüzde 10,2 olarak açıklanan işsizlik rakamı sonrasında söz konusu eğilimler devam edebilir ve fiyat oynaklığı yüksek düzeylerde seyredebilir. Sonuçta risk alma isteğinde umulan artış bir başka bahara kalabilir, para ve maliye politikalarındaki gevşekliğin küresel maliyeti artar iken durgunluk kronikleşebilir.
Ortada oldukça garip bir durum var: ABD Hazine'si bundan sonra yaşanacak olası toparlanmanın bankaların risk almasının bağımlı olacağını ifade ediyor ve sanki daha fazla bir şey yapamayacaklarını ima etmeye çalışıyor. Federal Reserve ise bir anlamda bankalara ve sermaye piyasalarına teslim oluyor, onları rahatsız edecek bir şey yapmamaya ve söylememeye gayret ediyor; bir anlamda onları risk almak konusunda cesaretlendirmeye çalışıyor. Bankalar ve finansal piyasalar ise daha fazla risk almakta ve aldıklarını taşımaya devam etmekte pek istekli görünmüyor. Bir anlamda herkes birbirine bakıyor, örgütlenmiş bir sorumluluk egemen oluyor; çözüm başkalarından bekleniyor ve o başkalarının kim olduğu bilinmiyor. Sermaye piyasalarında satış baskısının artması dolar değer kaybeder iken başta altın olmak üzere emtia fiyatlarının yükselmesi ise herkesin sabır sınırını zorluyor.
Yukarıda özetlediğimiz tablo mevcut güvensizliği tırmandıracak potansiyeli bünyesinde taşıyor. Zira bu koşullarda doların diğer tüm paralara karşı yüzde 10'a yakın bir oranda değer kaybetmesi, emtia fiyatlarını paralel bir şekilde yükselterek maliyet kökenli enflasyon baskısını tırmandırması ve sermaye piyasalarının mevcut seviyeleri korumakta iyice zorlanmaya başlaması durumunda neler yaşanacak? Bu ortamda ya bu eğilimler giderek güçlenecek ya da Federal Reserve faiz yükselterek hem dolardaki değer kaybını hem de emtia fiyatlarındaki spekülasyonu durdurmaya çalışacak, fakat sermaye piyasaları ve mali sistem belli bir kaybı göze alacak! Her iki olasılık da güven vermiyor, kredi krizinin geri dönmesi ihtimali artıyor. Önümüzdeki altı aylık dönemde, bu yılın ikinci ve üçüncü çeyrek döneminde yaşanan eğilimlerin aynen devam etmesi ihtimali süratle azalıyor, belirsizlik artarken dalgalar büyüyor, sermaye piyasaları ile bankaların daha fazla risk alması pek olası görünmüyor. Zira bankalar kimsenin almak istemediği riskleri almaya başlar ise hemen devamında kısa vadeli faizlerin yükseltileceği biliniyor; mevcut kilitlenme çözülemiyor. ABD ekonomisindeki bu durum paralel şekilde diğer ekonomileri de etkiliyor, durgunluk derinleşir iken işsizlik oranı artıyor, sosyal dengesizlikler büyüyor.
Bu genel tablo Roubini'nin dile getirdiği ikinci dalganın da yaşanması olasılığını artırıyor, Bankaların "sakatlığım geçmedi, daha hızlı koşamam" tavrının bir başka sebebini oluşturuyor. Sermaye piyasaları zaten aşırı yükselmişse ve daha fazla yukarı yönü zorlayamıyor ise nimet-külfet dengesi bozulmuş demektir, kâr realizasyonlarının artması ve alınan risklerin azaltılması olasılığı güçlüdür. Bu durumda sermaye piyasalarının yeniden gerilemesi, bilançoların yeniden yıpranması, kredilerin azalmasına bağlı olarak doların güçlenmesi ve emtia piyasalarının da gerilemesi gündeme gelebilir. Son haftalarda fiyat oynaklığının artmış olması bu tür bir gelişmenin ön habercisi olarak görülebilir. Federal Reserve'nin faizleri bir süre daha değiştirmeme söylemi, bu riskin kısa vadede yaşanmasını engellemek veya ötelemek amacını taşıyor olabilir. Zira gerek ABD Hazinesi, gerekse Federal Reserve tüm cephanelerini kullandığı için güvensizlikte ikinci bir dalgaya karşı etkili olma şansları oldukça sınırlı...
Hazine, Merkez Bankası ve bankalar birbirine bakarak zaman öldürürken, işsizlik artıyor, gelirler erimeye devam ediyor ve sorunlu kredi hacmi büyüyor. Bir yandan, mali sistemin denetimi konusundaki çalışmalar, diğer yandan her gün bir yenisi gündeme gelen korumacı eğilimler ise beklentileri olumsuzlaştırıyor. Kimse önünü göremiyor ve birbirine güvenemiyor; Gordiyon'un düğümü çözülemiyor.
Her geçen gün kolay ve maliyetsiz çözüm olmadığı gerçeği daha iyi anlaşılıyor. Bankalar ve sermaye piyasalarını risk almaya zorlamadan mevcut durgunluktan nasıl çıkılabilir sorusuna yanıt aramaya başlamanın, kalıcı çözümlere mecburen yönelmek zorunda kalmanın vadesi yaklaşıyor... Ciddi bir değişim yaşanacak ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, evde yapılmış eski hesaplar çöp sepetine gidecek... Batırılmayacak kadar büyük olmak konusunun tartışma gündemine girmiş olması her konuda bakış açılarının değişeceğini söylüyor...