Harcanan Hesap Uzmanları Kurulu
Günümüz vergi sisteminin ilk temelleri 1940’lı yılların başlarında atılmaya başlanmıştır. Zira o tarihlerde uygulanmakta olan kazanç vergisi, çağdaş gelişmelerden uzak kalmış ve artık günün ihtiyaçlarına cevap veremez hale gelmişti. Kazanç vergisi beyannamelerinin incelenmesi görevi ise önceleri tahakkuk memurlarına verilmişti. Bu memurlar, vergi denetimini üstlenen ilk yasal görevlilerdi ama çoğu, mesleki bilgi ve ihtisas açısından bu görevi yerine getirecek biçimlenime sahip değillerdi. Bu sebeple vergi incelemelerinde ayrıca, serbest muhasebecilerden de yararlanılmıştı. Daha sonra 1934 yılında, Kazanç Vergisi Hesap Mütehassıslığı ve Muamele Vergisi Hesap Mütehassıslığı oluşturulmuş, ayrıca 1940 yılında Hesap Mütehassıs Muavinliği ihdas edilmiştir.
1940’lı yıllarda kazanç vergisine dayalı sistemin artık iyice ihtiyaca cevap vermekten uzaklaşması sonucunda, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları ile Vergi Usul Kanunu kabul edilmiştir. Ancak sistemin, büyük ölçüde karinelere ve dış belirtilere dayalı olmaktan çıkıp, beyana dayalı bir sisteme dönüşmesi, denetim sistem ve yapısının da bir reforma tabi tutulmasını gerekli kılmıştır. Bu yeni oluşum içerisinde, Batı’daki benzerleri ölçüsünde bir denetimin yapılabilmesi için, inceleme tekniğine vakıf, tarafsız, dürüst, mesleki bilgi, ihtisas ve tecrübeli elemanlardan oluşan bir denetim teşkilatına ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyacın sonucunda da, 70 yıl önce, 29 Mayıs 1945 tarihinde 4709 sayılı Kanun’la, Hesap Uzmanları Kurulu kurulmuştur. Kurul yaşasaydı, 4 gün sonra 74. doğum gününü kutlayacaktı.
Kurulun doğuşunu, kurucusu ve aynı zamanda 1950 vergi reformunun mimarı Ali Alaybek, 1947 tarihli “Gelir Vergisi Davamız” adlı kitabında, “vergi demek, tetkik ve kontrol demektir” dedikten sonra, vergi incelemesi işlevinin inceleme elemanı yetiştirmek ve inceleme tekniği oluşturmak gibi iki cephesi bulunduğuna işaret etmekte ve inceleme elemanlarının niteliklerini “diğer memleketlerdeki gibi mütebariz bir şahsiyet” şeklinde açıklamaktadır. Alaybek, Kurulun kuruluşuna ilişkin olarak da şunları söylemektedir: “Vergi murakabesi diğer bir tabirle vergi revizyonu, sadece vergi kaçakçılarını bulup çıkarmaya yarayan, yani (dedektif) maksadı olan bir faaliyet değildir. Hadisenin böyle dar bir açıdan değerlendirilmemesi gerekir. Denetimin asıl gayesi, kaçakçılık arayıcılığından ziyade, kaçakçılığa engel olmaktır. Bu itibarla vergi denetiminin, daha ziyade, tenvir, ıslah ve terbiye edici tesirleri üzerinde durmak ve bu suretle bu işin uygulamadaki anlamını ve faydasını, bulunan matrah farklarının fazlalığında değil, bilakis vergi kaybının geneldeki azalmasında, vergilerin iyi ve doğru olarak uygulanmasında, randımanların artmasında, memlekette vergi ahlakının yükselmesinde aramak gerekir. İşte yeni hesap uzmanları teşkilatı kurulurken 25 yıllık tecrübeler de göz önünde tutulmuş ve vergi revizörleri, sadece bir matrah farkı arayıcısı olmaktan çıkarılmış ve vergi incelemesi işi yeni ve yapıcı bir zihniyetle organize edilmeye çalışılmıştır.”
Kurul, sayıca her zaman yetersiz kalmış elemanları ile son derece olumlu sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Dış denetim ağırlıklı çalışan kurul mensupları, vergi denetimini büyük işletme esasına göre üst seviyede ve Türkiye çapında planlayarak yaptığı incelemelerle, vergi kayıp ve kaçaklarını büyük ölçüde tespit ve önleme başarısını göstermiştir.
Kurul, sadece denetimle yetinmemiş, aynı zamanda yaptığı toplantılar ve yayınlarla da eğitim hizmetine ağırlık vererek, kamuoyunda vergi bilincinin yerleşmesine de çalışmıştır. Kurulun yetiştirdiği elemanlar, Sosyal Güvenlik Kurumları’nın Genel Müdürlükleri, pek çok bakanlığın müsteşarlıkları gibi en üst birimler dahil olmak üzere devletin birçok kademesinde de görev yapmıştır. Ancak devletin yetiştirdiği Hesap Uzmanları’ndan en çok yararlanan, özel sektör olmuştur. Bunda suçlu ise, devletin personel rejimi ve ücret politikasıdır.
Kurul ve üyeleri, işlevlerini ifada başarılı olunca, devlet sürekli yeni görevler vermiş, Türk parası Kıymetini Koruma Hakkında Kanun, Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu, Bankalar Kanunu, Sigorta Murakabe Kanunu, Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Sendikalar Kanunu, Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun uyarınca yapılacak denetim işlevi de, zaman zaman Hesap Uzmanlarına yüklenmiştir. Üniversiteler dahi hesap uzmanlarından öğretim görevlisi olarak yararlanmışlar, uygulamaya yönelik dersleri onlara verdirmeye çalışmışlardır.
Kuruluşundan bu yana 1342 hesap uzmanının görev yaptığı kurul, 65’i hesap uzman yardımcısı olmak üzere 328 elemanının görevde olduğu bir tarihte, 10.7.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 646 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılmıştır. Bu Kararname ile hesap uzmanları ve maliye müfettişleri ile Gelir İdaresi Başkanlığı’na bağlı gelirler kontrolörleri ile vergi denetmenlerinin tamamı Vergi Denetim Kurulu çatısı altında “vergi müfettişi” sıfatıyla bir araya getirilmiştir.
Tek çatı altında birleşmenin olumlu veya olumsuz yanları her zaman tartışılabilir. Ancak bana göre, kendi kültürlerini oluşturmuş, bilgi birikimi ve tecrübesi ile belli noktalara gelmiş, kurumsal hafızası ile işlevlerini ifada belli kaliteleri ortaya koyarak “marka” haline gelmiş kurumlar, kapatılmak yerine belli şekillerde tek çatı altına alınabilir, yok etmek yerine yeniden yapılandırma tercih edilebilirdi.
Özel sektörde ve özellikle denetim şirketlerinin tepe noktalarında, Vergi Konseyi ve çalışma gruplarının aktif çalışmalarında hep eski hesap uzmanlarına rastlamak, bu Kurulun işlevinin sadece denetim elemanı yetiştirmek ve denetim yapmak olmadığının açık göstergesidir.
Hala doktora tezlerinde Kurulun Danışma Komisyonu Kararlarına atıflara rastlanılmakta, çalışmalara kaynaklık etmektedir.
Şimdi diyeceksiniz ki kurulun sonunun hazırlanmasında hiç mi hesap uzmanlarının günahı yok. Neyse, rahmetli kurulun arkasından konuşmayalım mübarek ramazan günü.
Netice olarak yine de yanlış yapılmıştır. Yazık olmuştur. 66 yıllık kurum kültürü, kurum hafızası, bilgi ve deneyim birikimi, kurum arşivi yok edilmiştir. Kurulun ürettiği bilimsel çalışmaların, etütlerin yeri maalesef doldurulamamıştır. Zaten bu günkü yapının yerine yeni bir yapılanma ve anlayış arayışı dedikoduları da bunu göstermektedir.