Hani kur artışı ihracatı artırırdı

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Doların eylül ayındaki ortalaması 1.2296, euronun ortalaması 1.7693 oldu. Türk parası ekimde hızla değer yitirmeye başladı. Ekim ayında dolar ortalama olarak 1.4733'e, euro 1.9628'e yükseldi. Yani, ekimde Türk parası karşısında dolar yüzde 20, euro yüzde 11 değer kazandı. Ekim ayları itibariyle son bir yılda ise dolardaki artış yüzde 23, eurodaki artış yüzde 15 oldu.

Yıllardan beri özellikle ihracatçı kesim Türk parasının değerli seyretmesinden yakınıyor ve bu durumun ihracatı baltaladığını dile getiriyordu. Bu görüşte haklılık payı elbette vardı. Ancak, dünyada koşullar öyle bir değişti ki, Türk parası önemli ölçüde değer kaybına uğradığı halde ihracat artmak bir yana aylar sonra düşüş gösterdi.

TİM verileri, ekim ayı ihracatının geçen yıla göre yaklaşık yüzde 2 gerileyerek 9.7 milyar dolardan 9.5 milyar dolara indiğini gösteriyor. Yüzde 2 gerilemenin ne önemi var, denilebilir. İhracatın 2001 krizi sürecinden sonra bir önceki yıla göre ilk kez gerilediği göz önüne alınırsa, yüzde 2'nin büyük önemi olduğu ortaya çıkar. Muhtemeldir ki, bir süre sonra Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanacak ekim ayı verilerinde de benzer bir eğilim göreceğiz. İhracat, o hızlı artış temposunu yitirdi ve gerileme eğilimine girdi, öyle anlaşılıyor. Kuşkusuz ithalatta da benzer bir eğilim ortaya çıkacak, hatta ithalattaki gerileme belki de çok daha belirgin olacak.

İhracatta ekim ayında yaşanan tablo, dış ticarette döviz kurunun her şey olmadığını bir kez daha ortaya koydu. Döviz kurunda kasım ayı ortalaması, belki de ekim ayını da geçecek. Ama şimdiden söylemek mümkün, kasım ayında dış ticaretteki daralma daha da belirginleşecek. Kimi çevrelere göre, dünya finans krizi reel sektöre henüz yansımadı bile, bugünlerde yaşadıklarımız hiçbir şey, asıl sorun daha sonra ortaya çıkacak.

Türkiye'nin bir şansı, ihracatta AB'ye olan bağımlılığının giderek azalıyor olması. 2007 yılının ilk dokuz ayındaki ihracatta yüzde 56.5 olan AB'nin payı, bu yıl yüzde 48.8'e indi. Aynı dönemlerde ABD'nin payı da yüzde 4.1'den yüzde 3.1'e geriledi. Başka bir ifadeyle, geçen yıl dokuz ayda ihracatımızda yüzde 61 pay alan ABD ve AB, bu yıl yüzde 52'lik  bir paya sahip. Bu da, ihracatımızda ABD ve AB'ye alternatif pazarlara yöneliyor olmamız açısından olumlu bir gelişme kuşkusuz.

Türkiye, 2009 programını aslında biraz şanssız bir dönemde hazırlamak durumunda kaldı ve ortaya gerçeklerle pek bağdaşmayan hedefler çıktı. Yıllık program hazırlıkları ekim ayında tamamlanır ve bir sonraki yıla ilişkin program da ekim ayının son günlerinde Resmi Gazete'de yayımlanır. Bu yıl da 2009 programı, Resmi Gazete'nin 30 Ekim tarihli sayısında yayımlandı. Tüm dünya nefesini tutmuş bir gün sonrasını görmeye çalışırken, bir yıl sonrasının planını yapmak pek kolay olmasa gerek. Bu açıdan, 2009 programına biraz kuşkuyla bakmak ve sapmaları hoş görmek gerekiyor. Gerçi kriz olmayan yıllardaki programlar da çok farklı değildi ya...

Türkiye, 2009 programına göre dünya ihracatından yüzde 8.5 pay almayı öngörüyor. Söz konusu payın 2006'da yüzde 7.2, 2007'de yüzde 7.8 olarak gerçekleştiği, bu yılki gerçekleşme tahmininin yüzde 8.2 olduğu dikkate alınırsa, 2009'daki yüzde 8.5 fazla iyimser görünüyor. Aynı şekilde dünya ithalatından alacağımız payın da artacağı ve 2009'da yüzde 13.2'ye çıkacağı öngörülüyor. Türkiye, dünya ithalatından 2006'da yüzde 11.7, 2007'de yüzde 12.4 pay aldı, bu yılki oran ise yüzde 12.9 olarak tahmin ediliyor.

İhracatta ekim ayında ortaya çıkan olumsuz tablonun devamının geleceği beklenmeli. İthalat ise birçok nedenle yavaşlayacak. Ağırlıklı olarak kur artışı ve enerji faturasındaki hafifleme ithalatı aşağı doğru itecek. İthalattaki hızlı düşüş sayesinde dış ticaret açığımızın azalması gibi bir durum yaşama olasılığımız varsa da, zaten gerileme eğilimi içine giren büyümenin, azalan ithalatla giderek daha düşük oranlara inmesi gibi bir olumsuzluğun bizleri beklediği de açık.  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar