Hangisi daha tarihi?

Cem TOP
Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

Aslında her şey ülkemizin üç büyükleri mevcut statlarını kendilerine yakıştıramayınca başladı. Stat genişletme, ek tribün yapımı, maçları geçici olarak başka stadyumlarda oynama gibi mevhumlar o ana kadar futbolseverlerin aklından bile geçmezken, Fenerbahçe'nin uzun ama bir o kadar başarılı "renovasyon" planı neticesinde Şükrü Saraçoğlu Stadyumu Avrupai bir hal aldı. 55 bin kişilik tribün kapasitesi ile birlikte İngiliz mimarisine bürünen statta, basın tribününden tuvaletlere kadar her ayrıntıda "muasır medeniyet seviyesi" yakalandı. Her ne kadar taraftarlar salt koltuk kapasiteleriyle ilgilenip zeminlerin futbola etkisini kimi zaman es geçse de "stat güzelliği" mevzu bahis olduğunda, liderliği elinde tutan kulüp Fenerbahçe...

Galatasaray'ın stat macerası ise, "bir dokun, bin ah işit" cinsinden... UEFA ve Süper Kupa başarılarının ardından gündeme gelen yeni stadyum neredeyse 7 yıl sarı-kırmızılıların ajandasındaki yerini korudu. Seyrantepe, Riva, Olimpiyat Stadı, Mustafa Sarıgül'ün projesi, AIG derken Galatasaray'ın kaybettiği zaman belki de yeni stadı tamamlayıp içinde 3-4 sezon maç yapmaya yetecek kadar uzadı. Sarı-kırmızılıların içinde nasır tutan stadyum yarasına merhemi TOKİ'nin süreceği haberleri bir anda yürekleri ferahlatırken, şimdilerde taraftarın yüklenici Eren Talu-Alke ortaklığından beklentisi bir an evvel projenin bitirilmesi. Projede yaşanan ve geçtiğimiz günlerde basına yansıyan gecikme haberlerine karşın, sarı-kırmızılı cephede herkes yeni stada kavuşulacağından emin. 

Bir diğer büyük kulübümüz Beşiktaş, Fenerbahçe'ye göre bayağı kısa bir tadilatla, stat kapasitesini artırdı. Tribünlerle saha arasındaki tartan pistin kaldırılmasıyla tamamen bir futbol stadı haline gelen İnönü, tribünlerin sahaya yakınlığı ve oluşan ambiyans nedeniyle rakipleri baskı altına alan bir arenaya dönüştü. O kadar ki, yapılan tadilatın hemen ertesinde korner noktalarından rakip futbolculara fiili müdahale yapılabileceği endişesi ile ikinci bir tadilata gerek duyuldu ve o noktalarda tribünler bir miktar içeri alındı. Anlaşılan kartallar İnönü'yü kendileri için fazla genişletmiş, rakipleri içinse bir o kadar daraltmıştı. Bugünlerde siyah-beyazlıların gündeminde yeniden stat konusu bulunuyor. 68 yıl önce temeli atılan stadın bu yükü daha ne kadar süre taşıyabileceği meçhul. En seyrek sezonda on beş günde bir binlerce insanın omuz omuza hoplayıp zıpladığı bu tarihi yapının "deprem güvenliği" açısından da iyiden iyiye değerlendirilmesi gerekmiyor mu? Anıtlar Kurulu'nun tarihi dokuyu gözeterek bir karara varması normal prosedür. Peki ya, stada maç izlemeye (tabiri caizse coşmaya) gelen binlerce seyircinin sağlığını kim gözetecek? Bir yanında işlek trafiğin aktığı diğer yönlerde otel ve plazalarla çevrelenerek modernitenin arasında sıkışan İnönü Stadı civarında tarihi dokunun varlığından ne derece söz edilebilir orası da muamma. Gündemde İnönü Stadı altında uzanan dehlizlerle ilgili haberler de var ama kulübün bu duruma uygun ikinci bir proje hazırlayarak Anıtlar Kurulu'na sunduğunu da biliyoruz.

Hatırlayacaksınız, Liverpool'un yeni sahipleri Amerikalı George Gillett ve Tom Hicks'in yönetime gelir gelmez kulübe yeni bir stadyum kazandırmak için kollarını sıvamaları İngiliz basınını çokça meşgul etmişti. İngiltere'den gelen haberlere göre onay aşamaları ve proje denetimleri 19 Haziran'da tamamlanan stadyum için ilk kazma yakında vurulacak. Bakmayın siz benim "kazma vurmak" gibi primitif tanımlamalarıma, "Stanley Park" tamamlandığında Avrupa'nın en modern futbol arenalarından biri olacakmış gibi görünüyor. Taraftarın 45 bin kişilik Anfield Road Stadı'nı unutmasının zor olacağı, kendi aralarına yeni stadyuma verdikleri isimde dahi görülebiliyor. İsminin "Stanley Park" olacağı kamuoyuna duyurulan stada taraftarlar "New Anfield" adını taktılar bile. Tamamlandığında 71 bin kişilik kapasiteye sahip olacak stadın maliyeti ise dudak uçuklatacak cinsten: 200 milyon sterlin.

Kulübün yeni sahipleri proje onayı için yapılan toplantıda 2011-2012 sezonunda yeni statlarında maç oynamayı planladıklarını açıklarken, "Stanley Park"ın finansmanına katkıda bulunmak ve stada sponsor olabilmek için dünyanın dev şirketleri de birbiriyle yarış haline girdiler. İngiliz basınında en kuvvetli adaylar Coca-Cola ve Microsoft firmaları olarak öne çıkıyor. Ancak Emirates ve Nike'ın da kesenin ağzını açtığı gelen haberler arasında... Bu konudaki en istekli isimlerden biri de hepimize tanıdık gelecek bir isim: Şeyh Muhammed bin Raşid Al Maktum.

Diyebilirsiniz ki, "Stanley Park, Anfield Road'un bulunduğu alana yapılmayacak." Bu bakımdan haklısınız. Yeni stadyum Anfield Road'a yaklaşık 250 metre mesafede inşa edilecek. Ancak Stanley Park'ın tamamlanmasıyla 1884 yılında inşası tamamlanan Anfield Road dinamitlerle kontrollü biçimde yıkılarak tarih sahnesindeki yerini alacak. Bildiğiniz gibi, açılışından sonra 8 yıl Everton kulübüne hizmet eden tarihi stat tam 116 yıldır yani kuruluşundan beri Liverpool'un simgesi. Tabii 116 yılda birçok kez güçlendirme ve yenileme çalışması yapılan stat için kimselerin, "Burası tarihi eser! Bir çivi bile çakamazsınız" dememiş olması da garip (!). Ya 124 yıldır var olan bir stadı en azından futbol açısından bile tarihi görmeyen İngiliz uzmanlara ne demeli?

Seneler önce bir bira firmasının İnönü Stadı'na sponsor olmak için yaptığı teklifi hatırlıyorum ki, o firmayı Liverpool'un göğüs reklamından zaten biliyoruz. O tarihlerde alkollü içeceğin sporla bağdaşmayacağı gerekçesi ile teklif reddedilmişti. Bugün gelinen noktada ise; Avrupa kulüplerinin sponsorları ülkemizde yasa dışı sayılan bahis şirketlerinden, Galatasaray'ın ülkeden adeta kovduğu AIG'ye, bira firmalarından, casinolara kadar geniş bir perspektife yayıldı. Bugün Bayern München'in kullandığı stadın adı "Allianz Arena", PSV'nin ki "Philips Stadium"... Arsenal'in "Emirates Stadium"undan, ya da "Commerzbank Arena"dan bahsetmiyorum bile. Japonlar milli maçlarını 45 bin kişilik Toyota Stadı'nda oynarken, bizim gururumuz ise UEFA finaline ev sahipliği yapacak ve Fenerbahçe'nin tribün sponsorluklarıyla bu hale getirdiği Şükrü Saraçoğlu Stadı.

 Bir yerlerde yanlış yapıyoruz ama nerde? Yoksa, "Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir" aforizmasını unuttuk mu?..

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derbi kadar zor 03 Mart 2016
Düğüm çözülecek mi? 25 Şubat 2016
Skandalın daniskası 23 Şubat 2016
Maçın şifresi: Savunma 18 Şubat 2016
Öp Quaresma’nın elini 16 Şubat 2016
Taktik savaşı 11 Şubat 2016
Maça geç kaldılar 09 Şubat 2016
Ciddiyet şart 02 Şubat 2016