Hangisi daha kötü; enflasyon mu, deflasyon mu?

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN [email protected]

Bütününün iki parçasıdır şu enflasyon ve deflasyon. 2007 sonrasında bir elmanın iki yarısını andırmışlardır. Küresel sistemik kriz, Lehman’ın battığı ilk günlerde olmak ya da olmamaktır. Sonra birbirinden ayrışır, en az gelişmiş ülkeler (GÜ) ya da gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) kadar. Öyle ki, deyimlere sorsak bu soruyu; “kırk katır mı, kırk satır mı?” yanıtıyla geri döner bize. Büyük deflasyon, büyük balonların ardından gelmiştir hep. Bu kez de olmuştur. ABD’nin bir önceki krizi olan “dot.com bunalımı”, 4 yıl süreyle FED’in politika faizini yaklaşık sıfır düzeylerinde tutar. Para, teknoloji hisselerinden kaçar. 

Kendine güvenli liman olarak gayrimenkulü seçer. FED faizleri artırmaya başladığında, GÜ’lerde büyümeyi etkisi altına alan defl asyon gerçeği vardı artık. Kredi daralmasıyla yüz yüzedir. GOÜ’lerdeki enflasyon da 1970’lerdeki şeklinden çok farklıdır bu kez. Deflasyon ve enflasyon GÜ ve GOÜ ekonomilerinin, dolayısıyla tüm dünyanın ortak meselesidir. 

GOÜ genel fiyatlar seviyesindeki kronik artışı, endişe verici olarak bulur. GÜ ise deflasyon açmazının nasıl aşılacağını düşünür, kara kara. Bir yanda bunalım kısır döngüsüne saplanmaktan, öte yanda likidite tuzağına düşmekten kaçmak vardır. Hiç bir işe yaramaz. Müzmin durgunluk (secular stagnation), küresel sistemik krizde sonraki yılların kaderidir artık. GÜ, 2007 büyük durgunluğunun ardından harcama davranışlarını budar. Oysa krizin çözümü için ekonomide talebin zinde kalabilmesidir. Üretim, yatırım, istihdam dengesi bozulur. Sorun basit bir likidite sorunu olarak başlamışken, geçen zaman içinde krizin derinliklerine inilebilmiştir. Bir “borçluluk meselesi” ile karşı karşıyadır GÜ’ler; ABD, AB, Japonya ve son olarak da Çin. Yüksek özel ya da kamu açıkları büyük sancıdır. 

Fon yöneticileri pozisyonlarını artırıp azaltırken piyasa beklentilerine etki eden parametreleri dikkate alırlar. GOÜ’lerde enflasyon önemlidir. Sıcak para şeklinde de olsa, dış kaynağa büyük gereksinim duyuluyorsa, borçlanma maliyetinde doğrudan etkilidir. 

Enflasyonda aşağı yönlü bir katılık vardır. Daha aşağı inmez. Çünkü bu ülkelerde sorun yapısaldır. Çözüm yapısal reformlardadır. Uzun vadeli uygulamalara kilitlenip kalınmıştır. Oysa popülizm ve oy kaygıları, yapısal reform adımlarını hiç sevmezler. Siyasi yenilgilerin faturası çok pahalıdır her zaman. Mecburen kısa vadeli düşünülür. Günü kurtaran politikalara dönülür. 

Biz de tam enflasyonu masaya yatıracaktık ki, Yellen Cuma günü Jackson Hole’den seslendi: “ABD ekonomisinde istihdam ve sağlıklı giden ücret artışlarıyla desteklenen makroekonomik düzelme var. Bu oldukça izlememiz gereken tek hedefimiz kalmıştır; %2 enflasyon.” Böylece bize de gün doğdu. Bu konuda önemli bir not düşebildik. Enflasyon ve deflasyon, dünya ekonomisi bütünlüğü içinde çözüme ihtiyaç duyar, buna muhtaçtır. Eğer sorunu ortak bir payda altında toplayamazsak, tıpkı küresel dengesizlikler açmazında olduğu gibi; benim rezervim senin açığın, benim petrolüm senin doların, benim ihracatım senin ithalatın kısır döngüsü içine kör düğüm atar, sittin sene öylece kalır.

2323232323232323.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar