Hangi tercihin sonucu daha az olumsuz olur?…

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

 

Gelişmekte olan ekonomilerin durgunlaşması yönündeki eğilimin kademeli olarak güçlenmesi küresel ölçekte kırılganlığı artırıyor, beklentileri bozuyor ve riskten kaçınma eğilimini belirleyici hale getiriyor. Bu durum tepkisel yaklaşımlarla terse çevrilemiyor ve böyle olduğu sürece sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmanın da imkânsızlaşmaya başladığı gerçeği herkesi ve her kesimi rahatsız ediyor. İstikrarsızlık yükseliyor ve etki alanı kademeli olarak genişliyor. Eylem ve söylemleri ile merkez bankalarının itibar kaybediyor olması olumlu düşünmeye izin vermiyor.

Hafta ortasında açıklanan Federal Reserve Açık Piyasa İşlem Komitesi tutanakları ve başkanının değerlendirmeleri geçici bir rahatlama sağlasa da kimseyi tatmin edemedi. Kısa vadedeki tepkisel eğilim değişikliklerinin ömrü iki işgününü aşamadı. Eylem ve söylem arasındaki çelişkiler kamuoyu önünde tartışılmadı, fakat güvensizlik sinsice büyümeye devam etti. Parasal genişlemeyi sonlandırma takvimini açıklarken işsizlik ve enflasyon konusunda daha önce açıkladıkları eşiklerden uzak olunduğunu bilmiyorlar mıydı? Bugün neden bunu gerekçe göstererek piyasaların gazını almaya çalışıyorlar? Ortaya çıkacak tepkileri öngöremediklerini veya daha büyük olumsuzluklardan kaçınmak adına açıkça ifade edemedikleri hedefler olduğunu mu düşünmeliyiz? Her olasılıkta söz konusu kesimlere olan güveniniz artar mı, yoksa azalır mı?

Benzer bir olumsuzluk Türkiye için de geçerli, Türk Lirası'ndaki değer kaybı nedeniyle piyasalar rezerv opsiyon kat sayısının düşürülerek döviz cinsi likiditenin artırılmasını veya faizlerin gerekli ve yeterli düzeyde yükseltilmesini bekliyor. Fakat para otoritesi döviz satım ihaleleri ile yetinmeye çalışıyor, beklentilerin olumsuzlaşmasını engelleyemiyor. Eğer rezerv opsiyon katsayısı düşürülür ise döviz ve altın rezervi eriyecek, bilançosu kısmen daralacak ve caydırıcılığı azalacak, yok eğer faizleri yükseltir ise bu kez de ekonomiye ilişkin beklentiler olumsuzlaşacak ve riskten kaçınma eğilimi güçlenecek. Belli ki mevcut koşulların kalıcı olmasına dayanılamayacağını bildiği için tepkisel döviz satışları ile yetiniyor ve küresel düzeydeki olumsuz dalganın bir an önce durulmasını umuyor. Durum böyle olunca küresel eğilimlere, yetkililerin eylem ve söylemlerine, göze batan çelişkilere sağlıklı bir yorum getirilemiyor; gerçekçi olunamıyor. Bu süreçte Türk Lirası değer kaybediyor, enflasyon, büyüme ve işsizliğe ilişkin beklentiler bozuluyor, riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesi önlenemiyor. Kısa vadeleri uç uca ekleyerek yaratılan anafor bu sürecin mimarlarını da önce itibarsızlaştırmaya, sonra yutmaya koşuyor. Diğer düzenleyici kurumların tavrı ise içinde bulunulan koşulları hiç anlamadıklarına işaret ediyor!..

Önce döviz satın alınarak, 2011 sonrasında ise emanet yabancı para ve altın karşılığı yaratılan Türk Lirası cinsi likiditenin akıbeti ne olacak? Küresel koşullar düzelmez ise ne yapacağız, enflasyonun patlamasına mı yoksa ekonomide tüm çarkların durmasına mı razı olacağız? Hangi tercihin etkisi daha az olumsuz olur, istikrarsızlığa katkısı daha sınırlı kalabilir?..

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar