“Hamil-i kart, yakinimdir” yaklaşımının maliyeti
Başkanın hemşerileri
Yıllar önce bir kamu kuruluşunda proje yapıyorum. Tüm çalışanlara yarım günlük bir eğitim programı hazırlamıştım. Bu programda yapacağım sunumu hazırlıyordum. İnsanların eğitimde sıkılmaması gerekiyordu. Bunun için de araya bazı mizah unsurları serpiştiriyordum; konuyla ilgili karikatürler, komik haberler, gülünç fotoğraflar. Hepsi tamamdı. Yalnız bir tanesinde tereddüt ettim. Çalışanlar muhafazakârsa, sorun çıkabilir diye düşündüm. Ama nasılsa bir sürü grup vardı; eğer bir tepki olursa diğer gruplarda kullanmam diye düşündüm.
Eğitimde sıra o fotoğrafa gelmişti; ekranda göründü. Adam arabasının arka camına bir ilan koymuştu. Şöyle diyordu: “Emekliyim. Arabam var, evim var. Evlenmek istiyorum.” Altta da bir telefon numarası ve bir adres. En altta da el yazısıyla eklenmiş bir not: “Erkekliğime de güvenirim.” Fotoğraf ekranda görünür görünmez tüm salon kahkahayı bastı. Korktuğum tepkinin tersi olmuştu; ilan herkesin hoşuna gitmişti. Tepki çekeceğinden çekindiğim ifadenin üstüne gideyim bari diye düşündüm. “Ne komik değil mi? Tipik Türk erkeği. Erkekliğine de güveniyormuş” dedim. Salondan birisi “Hocam biz ona gülmüyoruz. Adrese gülüyoruz” dedi. Bu kez daha da şaşırdım. “Adresin neresi komik?” diye sormaktan kendimi alamadım. Yine aynı kişi sorumu yanıtladı “Salondakilerin yarısı, bu adamın hemşerisi, aynı şehirden.” Yine sordum “Nasıl yani?” Salondaki kişi merakımı giderdi: “Bu kurumun bir önceki Başkanı da bu şehirden. Anlayacağınız Hocam, burası Hemşeri Spor”
Kamuda eleman seçimi ve yükselmeler
Yukardakine benzer durumlara kamu kuruluşlarında sık sık tanık oluruz. Sadece iltimasın dayandığı zemin değişik olur. Kimisinde hemşericilik, kimisinde akrabalık, kimisinde okulculuktur ve en yaygını da siyasal yandaşlıktır. Böyle olunca kişiler kamu kuruluşlarına becerilerine göre, bileklerinin hakkı ile değil de, “Hamil-i kart yakinimdir” yoluyla girerler. İş sadece kuruma girmekle kalmaz. Kurum içinde yükselmelerde de aynı mekanizma işler...
İltimas olayı sadece ülkemize özgü bir olgu da değildir. The Economist dergisinin (March 12-18 2016) “Mandarin Lessons” başlıklı makalesinde kamuya eleman seçimi konu edilmiş. Değişik ülkelerden örnekler verilmiş. Örneğin, İngiltere’de bürokrat adayları muhtelif testlerden geçiyormuş, rol oynama ve mülakâttan sonra her 20 kişiden birisi seçiliyormuş. Hindistan’da ise seçkin kamu görevleri için 500 bin başvuru oluyormuş. Ancak bunun sadece bini seçiliyormuş.
Artan üniversite mezunları sayısı, mezunlar arasındaki işsizlik ve ekonomi ufkundaki kara bulutlar gençlerin kamuda çalışma eğilimlerini artıran faktörler. Eğer seçimi kişilerin becerilerine göre değil de, “Hamil-i kart yakinimdir” esasına göre yaparsak ne olur? Birincisi, o yerleri hak eden kişilere karşı haksızlık yapılmış olur; beceriksizler işbaşı yapar. İkincisi, ekonomik sonuçtur. Örneğin, yapılan bir araştırmada Avrupa Birliği'ndeki 212 bölgede gerçekleşmiş 1.4 milyon kamu ihalesi incelenmiş. Bürokrasi liyakate dayalı ise, o bölgeler yolları, köprüleri ve benzeri kamu işlerini daha ucuza mal etmişler. Araştırmanın bir tahmini de var: Eğer bürokrasi çarkı Almanya’nın Baden-Württemberg bölgesindeki gibi liyakate dayalı dönse, Avrupa Birliği’ndeki ülkeler yılda 14 ila 22 milyar dolar arasında tasarruf sağlayacaklarmış.
Sonuç
Eğer bir özel kuruluş eleman seçimini ve kariyer yönetimini objektif esaslara göre değil de, “Hamil-i kart yakinimdir” sistemine göre yaparsa bunun ceremesini kendi çeker. Ama söz konusu bir kamu kuruluşu ise, bunun maliyetini halk öder. Yukarıda iki olumsuz sonucu dile getirdim. Bir üçüncü sonuç daha vardır ki ilk iki olumsuzluğu gölgede bırakır. Eğer güvenlik güçlerinin ve yargı mensuplarının işe alımında ve kariyer kararlarında hak edeni değil de, belli bir kesime mensupluğu, yandaşlığı esas alırsanız bunun ülkeye maliyeti çok yüksek ve telafisi çok zor olur; devlet örselenir, devlete güven sıfırlanır. Evet, siyasal güç bunu kendi menfaati için yapar. Ama unutulmamalıdır ki bumerang geri döndüğünde, atana da çarpar.