Hamburger Ekonomisi – Kurlara bir de bu gözle bakalım

Burcu KÖSEM
Burcu KÖSEM [email protected]

The Economist’te okuduğum bir makale, ülkemizde hala devam etmekte olan enflasyon ve döviz kuru üzerinden yapılan tartışmalara başka bir pencereden bakmamı sağladı. Onun için bugün size Big Mac Endeksi’nden bahsedeceğim. Önce biraz endeksin tarihçesine bakalım.

Yıl 1986…The Economist dergisi, para birimlerinin değerinin doğru seviyede olup olmadığını ya da en azından gerçeğe yakın seviyede olup olmadığını göstermenin farklı bir yolunu bulmuş. Ve bunu tüm vatandaşların anlayacağı bir dille öğretmek adına bir endeks geliştirmiş. “Big Mac Endeksi”...

Big Mac endeksi aslında bir tür satın alma gücü paritesi hesabına dayanıyor. Biraz daha detaylandıracak olursak; iki ülkenin para birimleri arasındaki döviz kuru oranının, spesifik bir ürünün fiyatının uzun vadede iki ülkede eşitleneceği bir değere gelebileceğini öngören bir teori Big Mac Endeksi. Hepimizin bildiği üzere, iki ülkenin parasının değer kaybı ya da kazancı bu iki ülke arasındaki döviz kurunu belirliyor.

Dolayısıyla, iki ülkedeki enflasyon oranlarının döviz kurlarına doğrudan etkisi oluyor. Enflasyon dünyada, tüketici fiyatları endeksi -yani manşet enflasyon-, üretici fiyatları endeksi -yani bir tür maliyet enflasyonu- ve satın alma gücü paritesi ne göre ölçülüyor.

En genel tanımıyla yukarıda ifade ettiğim bu endekslerden ilk ikisi yurtiçindeki tüketici ve üretici fiyatlarını ölçümlüyor. Son yıllarda ülkemizde çok da fazla kullanılmayan bir diğer ölçüt olan satın alma gücü paritesi (SAGP) ise, para birimlerinin satınalma gücünü eşitleyen bir değişim oranı olan SGP ile aynı mal ve hizmet sepetinin farklı ülkelerde satın alınabilmesi için gereken ulusal para tutarlarının birbirine oranını gösteriyor.

SAGP ve onun dayandığı SGP ile ilgili bilimsel çalışmalarda (ekonometrik analizlerde) bu oranların çoğunlukla gerçeklikle uyuşmadığına yer veriliyor. Bunun nedeni olarak ise, uluslararası tek fiyat teorisi, malların taşıma maliyeti, uluslararası mal ticaretinde hükümetlerce konulan çeşitli engeller gösteriliyor.

Bu saydığımız nedenlerden dolayı da, uluslararası fiyatlarda farklılıklar doğal olarak ortaya çıkıyor. Ayrıca döviz kurlarının fiyatlara geçişkenliği de genellikle ani bir şekilde değil, belli bir zaman dilimine yayılarak gerçekleştiği için farklılar derinleşebiliyor..

Big Mac endeksi ise, yukarıda da değindiğim üzere, 1986 yılında The Economist tarafından ortaya konan bir tür SAGP endeksidir. Uzun vadede döviz kurlarını Big Mac fiyatına göre eşitleyerek çalışır bu endeks.

 Burgernomics diye eğlenceli bir isimle de tanımlanan Big Mac endeksi zamanla birçok ekonomi ders kitabında yer almış, çok fazla akademik çalışmanın konusu olmuş ve sonuçta küresel bir standart haline gelmiştir.

 Buradaki birincil etmen ise elbette pek çok farklı malın fiyatını karşılaştırmak yerine dünyanın her yerinde aynı standartta satılan ve erişimi oldukça da makul olan bir gıda ürününün baz alınmasıdır. Tabii buraya bir parantez daha da açmak isterim. Neredeyse her yazımda değinmek zorunda hissettiğim markalaşmanın ve globalleşmenin önemini insan burada da hissediyor.

Gönül isterdi ki; The Economist’in endeksi Türkiye’den bir ürün olsaydı… Konuyu çok da dağıtmadan gelelim yazımın özüne. Big Mac endeksin verileri bir çoğu için kafa karıştırıcı.

Peki bu farklı endeksin verileri neden kafa karıştırıcı? Ocak 2023’de derginin güncellediği ham verilere dayanarak hesaplanan endeks sonuçlarına göre: Türkiye’de ortalama 75 TL olan Big Mac fiyatı, ABD’de ortalama 5,36$’a satılıyormuş. Buna göre bir kur hesabı yapıldığında 1$=13,99 olması gerekiyor oysa bizim ortalama kurumuz 18,80’ler civarında…

Bu kur hesabına göre paramızın (TL’nin) aslında gerçekte olması gerekenden daha değersiz olduğunu görüyoruz. Çünkü bu endekse göre ya kur 13,99 olmalı ya da bizdeki Big Mac fiyatı 100 TL’yi aşmış olmalıydı…

Ham Big Mac Endeksine göre durum böyle…Ama bu endeks, yani ham Big Mac Endeksi hamburger fiyatlarının ülkelerin gelir durumuna yani zenginliklerine göre değişkenlik gösterebileceği, hatta gelir düzeyi düşük olan ülkelerde iş gücü maliyetleri de düşük olacağından dolayı ürünlerin de ucuz olabileceği savunularak eleştiri konusu yapılmış ve bu eleştiri üzerine, GSYH-Ayarlı Big Mac Endeksi geliştirilmiştir.

GSYH-Ayarlı endeks, Ham Big Mac Endeksine göre daha gelişmiştir. Ve bu endeks oluşturulurken alım gücünü etkileyen –neredeyse- tüm faktörler göz önüne alınarak hesaplama yapılmıştır.

GSYİH’a göre düzeltilmiş verilerden hesaplanan endekse göre bizim durumumuza baktığımızda; Bir Big Mac fiyatı, piyasa döviz kurlarına göre Türkiye'de 3,99 ABD Doları’dır.

Yani ABD’dekinden (5,36 ABD Doları) %25,6 ucuzdur. Oysa, kişi başına düşen GSYİH'deki farklılıklara bağlı olarak, bir Big Mac'in maliyeti %17,7 daha az olmalıydı. Bu hesaplamaya göre ise, Türk lirasının %9,6 oranında olması gerekenden değersiz olduğunu görüyoruz.

Sonuç olarak her durumda dolar-TL kurunu bu endekslere bakarak değerlendirdiğimizde, TL’nin gerçekte olması gereken bedelden şu an için daha değersiz olduğunu bize gösteriyor…

Oysa ki aylardır ihracatçılarımız rekabetçi kur söylemini yüksek sesle dillendiriyordu. Peki ihracatçılarımız haksız mıydı? Hayır, tabii ki haksız değiller… Çünkü aradaki farkı manşet enflasyondan katbekat fazla olan üretici fiyat endeksine bağlayarak rahatlıkla açıklayabiliriz.

Maliyet enflasyonu ile manşet enflasyonu arasındaki makas uzun dönemdir hiç olmadığı kadar açılmış durumda ne yazık ki… Diğer taraftan bizim enflasyon hikayemizin başlangıcının Aralık 2021’de yaşanan kur krizi olduğunu unutmamak gerekiyor. Kur öylesine hızlı ve yüksek bir tepkime verdi ki; makro ihtiyati önlemlerle tutulmak zorunda bırakıldı.

Belli bir noktada kura bağlı tepkimeyle yükselen fiyatlar ise, belki de talep kaygısıyla bir miktar tutularak piyasaya yansıtılıyor…Benim geldiğim noktaysa şu: Yapılan tüm hesaplamaların küresel bir marka ve o küresel markanın rezerv parasının etrafında dönüyor oluşunun hazinliği…

Bu öylesine bir düzen ki adına ister tam rekabet piyasası denilsin (ki bu benzetme gerçekten ironik olur), ister dolar ekonomisi… Aslında size ne kadara üretip, ne kadara satacağınızı hep dikte ediyor! Çünkü marka da rezerv para da onların elinde… Bundan kurtuluş yok mu? Elbette var. Tabii ki üretmek ve de ürettiğinde markalaşmak şartıyla…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar