Hamburg'ta...

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

Hamburg'u seviyorum. Nedenleri derseniz, hemen sıralayabilirim. Öncelikle bir şehri kendime yakın hissetmemin şartlarından ilki, dostlarımın bulunmasıdır, ki Abi (Zeynel Abidin Yurtsever) orada. Bir diğer koşulum su kenarında olmasıdır, ki Hamburg limanı büyüklük bakımından Almanya'da ilk, Avrupa'da Rotterdam'dan sonra ikinci, dünyada dokuzuncu sırada. Kentin içinden geçen Elbe Nehri, ortasındaki Alster ve çevresindeki daha yüzlerce göl İstanbul özlemini azaltır. Yeşillik dendiğinde (ki şehrin yüzde 14'ünü parklar ve dinlenme alanları kapsıyor) harika ormanları, ovalarıyla geçtiğimiz yıl, Avrupa Yeşil Başkenti seçilmiştir.

Sanattan konuşacak olursak, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ilk inşa ettikleri bina, operalarıdır. Elbe'nin kıyısındaki yeni konser salonu için de çalışmalar devam etmektedir. Ve müzeler, galeriler, hareketli bir gece hayatı, yüzlerce kanal (Avrupa'nın en fazla köprüsüne sahip şehirdir. Amsterdam ve Venedik'in köprülerinin toplamı bile Hamburg'un 2 bin 302 olan köprü sayısını geçememektedir)… İşte bütün bunlar ve daha önce yine bu sayfada yazdığım birçok neden, New York ve İstanbul'dan sonra üçüncü başkentim olan Hamburg'a sık sık gitmeyi vazgeçilmez kılmaktadır benim için.

Geçtiğimiz günlerde bir kez daha ziyaret ettiğim kenti ve çevresini gezerken yeni bilgiler de edindim. Örneğin karbondioksit salınımının 2020 yılına kadar yüzde 40, 2050'ye dek yüzde 80 azaltılması amaçlanmaktaydı ki daha bugünden bu rakam, yüzde 25'i geçmişti.
Her yolculuğumda uğradığım ve binlerce vinci, yüzlerce gemiyi dakikalarca seyredip hayallere daldığım liman, durmaksızın yağan yağmura, esen sert rüzgâra rağmen yine büyüleyiciydi. Yüksek tonajlı gemilere yönelik deniz trafiği değişiklikleri nedeniyle boşalan kimi liman binalarının bulunduğu bölgede gerçekleştirilen kentsel değişim projesi de hızla devam ediyordu. 1997'de planlanan bir proje ile bu alanlar ve üzerinde bulunan binalar, konut ve ofis alanı olarak yeniden geliştirilmeye tahsis edilmişti.

155 hektara yayılmış bu projenin adı "Hafen Stadt" (Liman Şehri). Almanya'da türünün ilk örneği olan Hafen Stadt'ın önümüzdeki senelerde bitmesi ile birlikte oluşacak bu yeni ilçe, kentin büyüklüğünü de neredeyse yarıya yakın artıracak.
Sözünü ettiğim konser salonu da burada. Londra'daki Tate Modern Müzesi, Münih'deki Allianz Arena ve San Fransisco'daki De Yong Müzesi'nin yanısıra 2008 Pekin Olimpiyat Oyunları için yapılan Ulusal Stadyumu da tasarlamış olan mimarlar Jacques Herzog ve Pierre de Meuron tarafından çizilen bina, Hamburg'un en yüksek yapısı olarak eski bir depo üstüne inşa ediliyor.
Sağlıklı kentsel alanlarda yaşamanın yurttaşlarının hakkı olduğunu düşünen Hamburg kent yönetiminin çevreye duyarlı, yaşam kalitesini artırıcı çabalarının bir sonucu da toplu ulaşım sorununun hemen hiç yaşanmayışı. Kentteki ev ve ofislerden çıkanlar, bir durağa ulaşabilmek için en fazla 300 metre yürüyorlar.

Hamburg gerek ticaret, gerekse hizmet sektörü açısından kuzey Almanya'nın en büyük sanayi kenti. Özellikle havacılık sektöründe, uçak üretiminde dünyanın en büyük üçüncü şehri (Airbus ve Lufthansa da orada). Kimya, makina, gemi inşaat ve bankacılık sektörleri de oldukça önemli yer tutuyor. Kişi başına düşen yıllık gelir 50 bin Avro'nun üzerinde.

Tabii ki müzeler: Modern Sanatlar Müzesi, Sanat ve Elsanatları Müzesi, dünyanın en büyük model tren müzesi, 5 bin 600 metrekarede uluslararası çağdaş sanat ürünleri ve fotoğrafların sergilendiği Deichtorhallen, 1850 ve 1934 yılları arasında Amerika'da yaşamak için anavatanını terk beş milyon insanın öyküsünün anlatıldığı BallinStadt, ürünleri tadıp dokunabileceğiniz baharat müzesi, mumya müzesi, Johannes Brahms Müzesi, bir müze gibi görkemli Belediye Sarayı ve daha onlarcası... Günlerce gezilebilecek mekânlar...

İşte kopuk kopuk birkaç not Hamburg için... Gitme nedenlerimde haklıyım değil mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar