Ham hayallere veda gereksinimi kapıyı çalıyor!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Aylardır faizler ve döviz kurlarına ilişkin kısır tartışmalar ile oylanıyor, sonuçlar ile didişerek sorunların esiri olmaktan kurtulamayacağımızı unutuyoruz. Durum böyle olunca, zaman içinde güvensizliğin büyümesi ve kırılganlığın artması kaçınılmaz oluyor. 

Bir an için aşırı iyimser temennilerin gerçekleştiğini, hem döviz kuru hem de faizlerin gerilediğini varsayalım. Merkez Bankası Para Kurulu faiz oranlarını piyasa beklentilerinin de ötesinde düşürmüş, ABD Merkez Bankası da güvercin bir tavırla sabırlı olmaya devam edeceğini açıklamış olsun. Döviz kurunda yaşanacak dalgalanmalar ise kamu kurumlarının satışları sayesinde kontrol altına alınabilmiş ve Türk Lirasındaki kayıplar kısmen geri alınabilmiş olsun! Kısır tartışmaya giren ve buna sebep olanların sakinleştiğini umalım ve soralım: bu durumun kalıcı olması mümkün olabilir mi? 

Yukarıdaki sorunun yanıtı için öncelikle küresel koşulları irdelemek gerekiyor. Risk alma isteğinin yeniden güçlenmesi ve gelişen ekonomilerin yenide ilgi odağı olmaya başlaması mümkün müdür? Ne yazık ki bu soruya olumlu yanıt vermek pek mümkün görünmediği için, iyimser varsayımların çekim gücünden bir an önce uzaklaşmak gerekiyor. Muhtemelen riskten kaçınma eğilimi belirleyici olmaya devam edecek, küresel ölçekte talep daralacak ve büyüyen dengesizlikler sebebiyle rekabet koşulları daha da olumsuzlaşacak. Satılamayacağı bilinen mal ve hizmetlerin üretimi için düşük faizlere rağmen yeni yatırımlar pek söz konusu olamayacak. Emtia fiyatları gerileyecek veya düşük düzeylerde dalgalanacak, sermaye piyasaları satış baskısı altında bunalmaya devam edecek ve bilançolar yıpranmayı sürdürecek. Gelir ve servet dağılımı bozulmaya devam edecek, jeopolitik risklerin etki alanı genişleyecek. Özetle söylemek gerekirse, kısa süreli ve geçici rahatlamalar olumsuz eğilimlerin olumluya dönüştüğü anlamına gelmeyecek. 

2000’li yılların hemen başında ABD dahil tüm ekonomiler durgunlaşıyordu. Bu açmazdan çıkabilmek adına geometrik bir hızla büyüyen bir parasal genişleme yaşandı ve gelişen ekonomilerin pek çoğuna para pompalandı ve sokaklarda kredi kartı dağıtıldı. Talep çok güçlü fakat sürdürülebilir olmayan bir şekilde uyarıldı, sorunların ağırlaşması pahasına uzunca bir dönem gün kurtarıldı; hem küresel talep hem de arz konusunda yeni rekorlar kırıldı. Küresel kredi krizi ile ilk şok yaşandı, Arap Baharı ile birlikte bu devir bir daha geri gelmemek üzere sonlandı. O günden bu yana gelişen ekonomiler durgunlaşıyor ve küresel ekonomiyi de aynı yönde etkiliyor; riskten kaçınma eğilimi de bu durma paralel olarak güçleniyor. 

Nasrettin Hoca’nın hikayesinde olduğu gibi kazanın doğurduğuna inanıp sürdürülebilir olmayan eğilimlere eyvallah diyenler, bugün kazanın öldüğüne ve tüm hesaplarının kalıcı olarak bozulduğuna inanmak istemiyor! Ham hayaller ile korkular arasında gidip gelerek işin içinden çıkamayanlar, gerçekçi olmayı beceremiyor! Kısır tartışmalarla hem zamanı öldürüyor ve hem de göz boyayarak sorunları ağırlaştırmaktan başka bir şey yapamıyorlar! 

Riskten kaçınma eğiliminin dalgalı bir şekilde büyümesinin engellenemeyişi veya alternatif üretilemeyişi, küreselleşme denilen kuralsızlığın iflası anlamındadır. Sonucu ise büyük ve küresel bir istikrarsızlıktan başka bir şey değildir. Bu süreçte güvensizlik ve kırılganlığın artması, her ekonomi veya kurumun kendi başının çaresine bakmak zorunda kalması normaldir! 

Unutmayın: Erken kalkan yol alır ve sona kalan dona kalır!
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar