Halat çekme yarışını kim kazanacak?

Emrah LAFÇI
Emrah LAFÇI Ekonominin Doğası [email protected]

Merkez Bankası son iki blog yazısın­da aynı konuyu ele aldı. Bu da, TCM­B’nin blogu bir iletişim yolu olarak kullan­dığını düşünürsek, ilgili konuya ne derece önem verdiğini net bir şekilde gösteriyor. Konu Avrupa Birliği’ne yapılan ihracatın seyri, performansı, ve ihracatın belirleyi­cileri.

İki yazıda özetle şunlar vurgulanmış;

1-AB’ye yapılan ihracatın temel belirleyi­cisi AB’nin ithalat talebi,

2-Kurun AB’ye olan ihracatımız üzerin­deki etkisi düşük, (burası önemli)

3-Son dönemde AB’deki ekonomik dur­gunluk ithalat taleplerini aşağı çekiyor,

4-Sadece durgunluk değil aynı üretim se­viyesinde bile ithalatlarının düştüğü görülüyor,

5-Bu şartlara rağmen AB’ye olan ihracatı­mızın düşmemesinin nedeni pazar pa­yımızı artırabiliyor olmamız.

Geçtiğimiz haftalarda reel sektörden yi­ne kura ilişkin şikayetlerin geldiğini gör­dük. Bu şikayetlerin farklı sivil toplum ku­ruluşlarınca benzer zamanlarda gelmesi tesadüf değildir muhtemelen. Hatta serze­nişlerin dozu bu sefer biraz daha arttı ve ko­nu değerli TL’yle ülkenin batma ihtimaline kadar gitti. İşte bu şikayetlere karşı TC­MB de kendi iletişim yöntemlerini kulla­nıyor ve bir nevi cevap veriyor.

Tabii sade­ce bu yolla cevap vermiyor, özellikle enflas­yon raporu sunumlarında ihracatın kurla olan ilişkisine dair gelen sorulara, verimli­lik artırarak ve pazar payı alarak bu sorun aşılabilir şeklinde cevaplar veriyor. TL’nin değersizliğinden kaynaklı fiyat avantajıyla artırılacak ihracatın ülkeye faydası olmadı­ğı belirtiliyor. İşte bu argüman da yukarıda bahsettiğim blog yazılarıyla temellendiril­meye çalışılıyor.

Parite de aleyhimize çalışıyor

Trump’ın seçilmesiyle işler şimdi ihra­catçı tarafında bir tur daha zorlaştı. Zira hemen en sert fiyatlamaları para birimleri üzerinde gördük. Zaten hatırlarsanız geç­tiğimiz iki haftada yazdığım yazılarda do­ların diğer para birimleri karşısında değer kazanmaya aday olduğunu belirtmiştim.

Burada bizim için kritik olan EUR/USD pa­ritesi. Henüz Ekim’in başında 1.12 seviye­sinde olan parite 1.06’ya geldi. Yaklaşık 1.5 ayda %5’lik bir geri çekilme. Ki birçok yatı­rım bankası bu çekilmenin devam edeceği­ne ilişkin raporlar yayınlıyor. Paritenin ge­ri çekilmesi de fiyatlama ve karlılık açısın­dan ihracatçıyı zorlayacak bir unsur olacak. Hele ki Ocak’ta ücretlerin de zamlanmasıy­la mengene biraz daha sıkılacak.

Halka açık şirketlerin finansal tabloları geldikçe kar marjlarının ve karlılıkların düştüğünü gö­rüyoruz. Bu da TCMB’nin blogunda bahset­tiği konularda gözden kaçan bir unsuru bi­ze gösteriyor. Evet satışlar belki düşmüyor ama karlılık düştüğü için sürdürülebilirliğe ilişkin sorular artıyor.

Merkez kararlı gözüküyor

Kur konusu iki ucu keskin bıçak biliyor­sunuz. Yukarı salınsa enflasyonu ve dola­rizasyonu körüklüyor, aşağı bırakılsa ya da sabit kalsa ihracatçıyı, ithal ürünlerle reka­bet etmeye çalışan içerideki üreticiyi olum­suz etkiliyor. Sonsuza kadar da sabit kal­masına imkan yok. Belli ki TCMB’nin ana oyuncu olmadığı, kurun piyasada belirlen­diği bir sisteme geçme gibi bir niyet de or­tada yok.

Hal böyle olunca özellikle doların diğer para birimlerinin karşısında değer kazandığı dönemler bizde de kurun yukarı doğru biraz taşınmasına ilişkin fırsat sunu­yor olabilir. Geçen hafta olduğu gibi. Çünkü böyle bir durumda panik olmayı gerektiren bir durum olmayacak ve doların yükselme­si küresel koşullara bağlanabilecektir.

Fakat TCMB bu şartlarda dahi doların bi­raz da olsa yükselmesine izin vermedi. Bu da TL’nin reel olarak değerlenmesi konu­sunda, ki politika metinlerinde de geçiyor, ne kadar kararlı olduğunu bize bir kez daha göstermiş oldu. Bakalım bu halat çekme ya­rışında kim daha fazla dayanabilecek.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir beka meselesi: ekonomi 12 Aralık 2024