Hal yönetmeliğinde sıkılaştırma ve gevşetme

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

 

Hal Yasasının gündeme gelmesinden bu yana üçüncü yönetmelik yayınlandı. Bu üçüncü yönetmelik uygulamayla ilgili bazı gevşemeleri içerirken, bazı alanlarda da sıkılaştırmayı gündeme getiriyor. 2012 yılı sebze-meyve konusundaki resmi sonuç rakamlarına baktığımızda yasanın amaçladığı üreticinin mağdur olmadığı, tüketicinin ise sağlıklı-kaliteli ürünü rekabet kuralları içinde ucuz elde etmesi yolunda daha alacağımız çok mesafe olduğunu görüyoruz. Bakalım yeni yönetmelik buna ne kadar katkıda bulunabilecek.    

Hal Yasası yıllarca üzerinde önemli tartışmalar sonrasında 2010 yılında yasalaşmıştı. Ardından 7 Temmuz 2012’de Hal yönetmeliği çıkarıldı. 31 Aralık 2012 tarihinde bu yönetmeliğin bazı maddeleri değiştirildikten sonra, dün yayınlanan üçüncü yönetmelikle bu iki yönetmelikte bazı değişikliklere gidildi. Bazı gevşetmeler gündeme gelirken bazı sıkılaştırmalar da yapıldı. Arkadaşımız Hüseyin Gökçe’nin haberinde bu konular yer alıyor.

26 Mart 2010 yılında yürürlüğe giren Hal Yasası gıda güvenliğinin sağlanması, tüketicinin kaliteli ve sağlıklı uygun fiyatlı ürün temin etmesi, rekabetçiliğin sağlanması, kayıt dışılığın önlenmesi, üreticinin emeğinin karşılığını alabilmesi, tedarik-dağıtım ve satışta etkinliğin sağlanması, hallerin çağdaş sisteme kavuşturulurken, meslek mensuplarının faaliyetlerinin düzenlemesini amaçlıyordu.

Bu amaç açısından baktığımızda yasanın yayınından bu yana uygulamada beklenen sonuçları alabildiğimizi söylemek pek mümkün değil. 2012 yılı sebze-meyve konusunda resmi rakamlarına baktığımızda amaca ulaşmak için daha epey yolumuz olduğunu görüyoruz. Bunun en önemli göstergesi ürün kaybının toplam üretimdeki payı olarak ortaya çıkıyor. Ürün kaybının toplam üretim içindeki payı resmi verilere göre yüzde 25 olarak kabul ediliyor.

Ülkemizde 2012 yılında toplam sebze meyve üretimi 46 milyon ton. Bunun yaklaşık 28 milyon tonu sebze, 18 milyon tonu ise meyve. Bu dünya üretimi içersinde önemli paylara sahip olduğumuzu gösteriyor. Dünya sebze üretimi içersindeki payımız yaklaşık yüzde 5, meyve üretimindeki payımız ise yaklaşık yüzde 3. 2012 yılı sebze-meyve işlem değerimiz ise 75 milyar lira.

Bunun yüzde 5’i , 3.8 milyar liralık bölümü ihraç edilirken, yüzde 12.5’u , 9.4 milyar liralık bölümü sanayide kullanılıyor. Ürünün binde 5’i üreticiden doğrudan tüketiciye satılıyor. Hallerde işlem görmesi gereken toplam-sebze meyve yüzde 57’lik paya ve 42.8 milyar liralık değere sahip.

Sektör genel kabul olarak kayıt dışılık oranının yüzde 70 civarında ve 30 milyar lira değerinde olduğunu ifade ediyor. Yukarıda belirttiğim yüzde 25’lik ürün kaybının değeri ise 18.8 milyar lira seviyesine ulaşıyor.

Bundan 25 yıl kadar önce rahmetli Adnan Kahveci, sistemi kayda alabilmek için ürünün üreticinin elinden “Müstahsil makbuzu” ile vergiye tabi olmadan devrini düzenleyip, son tüketiciye kadar bir kayıt zincirinde takibini esas alan bir sistem önermiş ancak, sonuç alamamıştı. Uzun süre çıkarılamayan Hal Yasası da yukarda belirttiğim amaçlarıyla sağlıklı-kaliteli ürünün doğru rekabet kurallarıyla ucuz olarak tüketiciye ulaştırılmasını ve üreticinin mağdur olmayan bir getiri elde etmesini öngörüyor.

Ancak, Ziraat mühendisleri Odası ve TÜİK verileri ve toptancı hali fiyatlarına dayalı olarak verdiğim rakamlar bu amaçtan uzak olduğumuzu ve kat edeceğimiz çok yol olduğunu gösteriyor. Yeni yönetmeliğin bizi yasanın amacına yaklaştırıp, yaklaştırmayacağını ise zamanla göreceğiz.

 

 

   

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar