Haklısınız ama dava açın
VERGİ PORTALI / Zeki Gündüz Zaman zaman idari bir işlemle ilgili olarak, düzeltilmesini talep ettiğimiz bir konuda, işlemi yapan idareden; "Haklısınız ama en iyisi siz dava açın." sözlerini duyarız. Değerli dünya okurları, peşinen belirteyim ki bu sözleri sarf eden idari görevliler bu yaklaşımı tembellikleri nedeniyle göstermiyorlar. Çoğu zaman, bu yaklaşımı sergileyenler, daha önce şahsen yaşadıkları veya kendilerinden önce o pozisyonlarda görev almış arkadaşlarının yaşadıkları tecrübeler nedeniyle o noktaya gelmiş oluyorlar. Bir sorunu çözdüğünüzde, birçok eleştiri almanız, bunun sizin aleyhinize kullanılması olasılığı kuvvetle muhtemel. Ancak, bir şey yapmayıp konuyu yargı çözsün dediğinizde kimsenin size söyleyecek bir şeyi olmuyor. Yargı tıkanmayacak mı? Bu yaklaşım, ister istemez hemen her konunun yargı önüne iteklendiği bir yapı oluşturuyor. Yargı sürecinin gerekli, gereksiz birçok konuyla bu şekilde meşgul ediliyor olması süreci yavaşlattığı gibi, artan gereksiz iş yükü nedeniyle yargıya intikal eden konuların yeterince derinlemesine irdelenebilme olanağı giderek ortadan kalkıyor. Ne Yapmalı? Sihirli bir çözüm önerimiz yok. Ama ilk etapta, Mali İdare'nin daha önce yazılı görüş açıkladığı herhangi bir konuda farklı bir işlem tesis edilmeden önce, bu durum tespit edildiğinde mutlaka ilk etapta İdare içinde konu tekrar müzakere edilmeli. Aslında bu konuda daha önce alınmış bir Bakanlık talimatı da var. Nedense bu talimat gözardı ediliyor ve bu talimata "yok" muamelesi yapılıyor. Sadece ilk etapta bu talimata bile uyulması sağlansa belki gereksiz bir kısım ihtilaflar önlenebilecek. Osmanlı'nın yasağı kaç gün sürer? Osmanlı'nın yasağı, kuralı sürekli olsa. Bu kurallara uymayanların anında üzerine gidilse, gereği yapılsa, cezası verilse. Bunun görenler de "Pabucun pahalı" olduğunu, "her işin bir ceremesi" olduğunu görüp hesabını ona göre yapsa ve sonuçlarına da katlansa. "Kör parmağım gözüne" dercesine, ayan beyan ortada olan olaylara anında müdahale edilse. Dolandırıcılara madalya yerine "kelepçe" takılsa. Yanına koruma verip, havaalanlarındaki VIP salonlarında ağırlamasak. Yasadışı olaylara kalkışanlara özendirecek tablolar yaratılmasa. Gençler mafiozi adamların şaşalı, hapishane dahil her yerde itibarlı, korkulan adam muamelesi gören, bazen bunların yaşça büyük olanlarının daha genç olanlarıyla yaptıkları çatışmalara bakıp, "falanca abi artık yaşlandı. Bu işlerde meydanı bizim gibi gençlere bıraksın" özenmelerine girmeseler. İlkokul üçten terkler ülkesi Türkiye, İspanya'da yılda bir kişiye 143 kitap düşerken, beş insana 1 kitap düşen mesleksiz insanlar ülkesi. Birlikte askerlik yaptığımız bir arkadaşın sözleri hep kulaklarımdadır. "İşi bilicen, işe gitmiycen. İşi bilicen, iş yapmıycan. Çalışıyor rollerindeyiz abi." Bu iple ancak bu kalitede kumaş dokunuyor. Trafikte neden her sene 8000 kişi ölüyor, 300,000 kişi yaralanıyorsa onun için yolsuzluklar önlenemiyor. Biz kemeri trafik polisi için takan bir toplumuz. Oyun oynar gibi suç işleniyor. Suçlu ise zaten gururumuz. Hep beraber yanındayız, destekliyoruz. Günün Sözü: Devlet memuru bir şey yaparsa "görevi suiistimalden", yapmazsa "görevi ihmalden" suçlanabilir. Ama görevi ihmalin cezası daha hafif olduğundan en iyisi yapmamaktır.