Hakkını verme
İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde öğretim üye yardımcı olduğumuzda 1970'lı yılların sonları idi.
Sultanahmet'deki tarihi bina yangın geçirmişti. Okul, Dolapdere'de hiç de uygun olmayan kiralık binalarda öğretimini sürdürüyordu.
Prof.Dr.Ohan Oğuz'un önderliğinde kolları sıvadık.
Prof Muhterem Öcal İstanbul Nazım Plan Bürosu'nda Kutlu Güzelsu aracılığı ile iyi bir yer arıyordu.Bir yandan yeni bir okul yeri bulmanın peşindeydik.
Öte yandan geçici bir yer arıyorduk: Kültür Koleji sendikal nedenle öğretime ara vermişti, o binaları kiraladık.
Devlet Malzeme Ofisi'nden masa, sandalye ve dolapları salarak, herkese oturabileceği bir oda verebilmenin heyecanını yaşadığımızı anımsıyorum.
PTT'den asistan olarak okula gelen Suat Yavuz telefon işleri ile uğraşıyordu.
Tuğrul Savaş babasının Milli Emlak Genel Müdürlüğü nedeniyle Anka işlerimizde özel çabaları vardı.
O zaman öğretim üyesi yardımcı olan Prof.Dr. Nail Berzek'in de çalışmalara katıldığını kaydetmeliyim.
Prof.Dr. Nejdet Tekin de asistandı; bütün çalışmalarımızda bize omuz veren arkadaşlarımız arasında idi.
İlk bütçe
Daha önce de yazdım. İlk kez bütçe almak için Ankara'ya gittik. Tekirdağ Milletvekili Yılmaz Alparslan Bütçe Komisyonu Başkanı. Metin Tüzün ve Süleyman Genç s akademi kökenli iki CHP parlamenteri. Onların çok büyük desteklerini aldık. Adalet Partisi kanadında işlerimizi İskender Cenap Ege takip ediyordu.
Yanan binanın restorasyonundan, Kültür Koleji binalarının kamulaştırılmasına kadar ciddi ödenekler aldık.
Hafizam beni yanıltmıyorsa 18 milyon liralık bütçemizi o zamanki parayla 400 milyon liralar çıkardık.
Halkalı'da Ziraat Okulu arazisinde 1 milyon 200 metre karelik çok güzel bir kampus yerinin tahsisini aldık.
Neden yazıyorum
Geçenlerde o dönemi anlatan bir yazı okudum. O dönemde katkıları olan arkadaşların adlarını anmayan bir vefasız örneği idi. Birebir içinde yaşadığım, içteki olumsuz direnmeleri bire bir göğüslediğimiz o dönemde, katkıları olan arkadaşları anmamak, bir vefasızlık ve kadir bilmezlik olur.
Kimin ne hakkı var o insanlarım çabalarını görmezden gelmeye.
Başkalarını küçülterek yücelme eğilimi çok tipik bir kasaba kültürü davranışıdır.
Eğer Marmara Üniversite bugünkü konumuna gelmişse, o zaman çok özverili çalışan arkadaşların hakkını vermeliyiz…
Bu konunun daha da ayrıntılı yönlerini başka yazılarda paylaşmak isterim.