Hakikaten o kadar iyi miyiz?

Dr. Bertan KAYA
Dr. Bertan KAYA YENİ DÜNYADA YÖNETİM [email protected]

Çoğu sektör ve şirket, 2024 gibi zor bir seneyi içinde bulunulan zorlu koşul­lar göz önüne alındığında bir miktar du­raklama veya gerileme ile ancak ayakta kalarak kapattı. Reel büyüme ve kârlılık etkilenmiş olsa da operasyonlar durma­dı. Bence ayakta kalmak da bir başarıydı.

Öte yandan bu başarı, şirketlere bir öz­güven verdi. Biz ne yapıyorsak herhalde doğru yapıyoruz, buna devam edelim dü­şüncesi hakim oldu. Verimlilik, tasarruf, yeni pazar arayışları, müşterileri daha çok memnun etmeye yönelik çabalar, ku­rumsallaşma tarafında yapılan yatırım­lar, piyasada iş potansiyelini canlı tuttu.Vadeler uzasa ve tahsilatlar bir miktar zorlaşsa da finansa erişimin yüksek ma­liyete rağmen biraz gevşemesi, nakit akı­şını ve işletme sermayesini sürdürmeye imkan verdi.

Bu şekilde devam etmeli miyiz?

Bu köşede hep yazdım, yazıyorum. 2025 veya 2026 fark etmeyecek. Bu yö­netim tarzımız ile kaderimizi dış faktör­lerin insafına bırakıyoruz. Konjonktür bozukken, ayakta kalmış olmayı başarı olarak görüyor, “biz iyiyiz” sanrısına ka­pılıyoruz. Konjonktür iyiye gittiğinde de konjonktürel büyüme (herkesle birlikte büyüme) ile “yahu biz hakikaten harika bir şirketiz” algısını pekiştiriyoruz.

Gerçekten o kadar iyi miyiz? Yoksa çok daha büyük iç ve dış riskler devre­ye girdiğinde, oyun dışı kalabilir miyiz? Kendimizle elbette övünelim, şirketi­mizi ve geldiği noktayı beğenelim, ama bir yandan da olaylara gerçekçi bakmaya çalışalım, ya da bakabilecek insanları dinleyelim.

Şirketlerde ölçekten bağımsız ortak sorunlarımız var!

Mesela kişiye bağımlılık. Hakikaten sisteme dayalı mı çalışıyoruz, yoksa tüm işleyiş şirket içinde pek çok işi üstlenmiş birkaç arkadaşımızın elinde mi? Şirketin işleri, süreçleri, görevleri, organizasyonu net şekilde tanımlı, işler sistematik ola­rak yürütülür vaziyette mi? Strateji ile, planlama ile mi çalışıyoruz, yoksa oturup müşteriden sipariş mi bekliyoruz?

Mesela finansal sağlık. Finansal sağlık nedir biliyor muyuz? Ciro yapıyor, işlet­me sermayesini döndürüyor olmak bizi orta vadede ayakta tutacak mı? Reel bü­yümemiz var mı? Konjonktür 2025 ve 2026 senelerinde iyiye gitmezse ne ola­cak? Şirketimizi finansal açıdan sağlıklı hale getirmek için ne yapmak gerek bili­yor muyuz?

Dünyadaki değişimi doğru okuyor mu­yuz? Sosyoloji, teknoloji, yönetim felse­feleri, finansman modelleri, jeopolitik, uluslararası ticaret, pazarlar, sektörler, müşteri beklentileri; hemen her konuda inanılmaz bir değişim var. Bu değişimi yorumlayarak, şirket içinde ne tür adım­lar atıyoruz? Kağıt üzerinde değil, canlı ve güçlü bir risk yönetimi sistemimiz var mı mesela? Yoksa riski her yönetici kafa­sında tutup, kendine göre mi yönetiyor? Şirket içindeki sorunları, çözümlerini, işleri, akışları, olan biteni kurumsal ha­fızaya alabiliyor muyuz? Yoksa her sefe­rinde baştan mı başlıyoruz?

Yetenek yönetimimiz nasıl? Gelecek­te en zor bulunacak kaynak finans değil, insan! Bunu fark ettik mi? İnsanlarımıza kariyer yolları, gelişim programları, hu­zurlu bir iş ortamı sunabiliyor muyuz? “Maaş veriyoruz çalışsın kardeşim” kafa­sını aşabildik mi? Şirket içinden yönetici yetiştirebiliyor muyuz?

Aile şirketi veya çok ortaklı bir şirket­sek, yeni kuşakları işe hazırlıyor muyuz? Aile ve şirket arasında ne tür bir kurum­sallık sağladık? Çok ortaklı yapıysak, or­taklar ile ortak bir gelecek hayali, ortak bir stratejik niyet birliği sağladık mı? Gö­rev dağılımları gerçekçi mi? Yönetişim yapımız güçlü mü?

Değerlendirmeleri yapmak bizi avantajlı kılar!

Bu konular üzerinde düşünmek ve adım atmak bizi geleceğe hazır hale ge­tirecek. Hakikaten çok iyiyiz yerine, aca­ba iyi miyiz diye sormak bence büyük bir farkındalık. Kıymetli patronlarımıza ve tepe yöneticilerimize bu soruları sorma­larını tavsiye ediyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Eyvah torunlar büyüdü! 12 Kasım 2024