Hadi gel köyümüze geri dönelim…

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Durgunluk ve deflasyon korkusunun enflasyonla mücadelenin yerini aldığı bir döneme giriyoruz. Gelişmiş ülkelerin ekonomi yönetimleri para ve maliye politikası yoluyla bankacılık ve özel sektörün küçülmesinin ekonomi üzerinde yarattığı tahribatı azaltmaya çalışıyor.

Gelişmiş ülke ekonomi yönetimleri politika faizlerini hızla indirerek, kamu harcamalarını artırarak durgunlukla savaşmaya çalışıyor. Alınan tedbirler krizin dünya ekonomisi üzerindeki yıkıcı etkisini bir parça olsun gevşetecek. Gelişmiş ekonomilerdeki küçülme daha sınırlı boyutta ve kısa süreli olacak.

FED faizlerinin Taylor modeli uygulanarak bulunan politika faizlerinden çok daha aşağıda olması para politikasının gevşetilmesinde aşırıya kaçıldığını gösteriyor. Para politikasındaki gevşemenin uzun süreli devam etmesi durumunda piyasalara verilen fazla para birkaç sene içinde enflasyonun yeniden hortlamasına neden olabilir. Ama bu bugünün konusu değil.

Gelişmekte olan ülkeler cephesine baktığımızda daha sınırlı faiz indirimleri ile karşılaşıyoruz. Brezilya gibi bazı şahin merkez bankalarının küresel yavaşlamaya rağmen sıkı para politikasını koruduğunu görüyoruz. Buna karşı ekonomik durgunluk ve deflasyon riskini daha ciddiye alan bazı gelişmekte olan ülke Merkez Bankaları (Çin, Macaristan, Türkiye, İsrail gibi) para politikasını gevşetmeye başladı.

Gelişmiş ülkelerde yaşanan faiz indirimi furyası gelişmekte olan piyasaların zaten yüksek olan faiz spredlerinin  daha da artmasına neden oldu. Faiz farklarının yüksekliği küresel sermayeyi yeniden gelişmekte olan ülkelere çekmeye başladı. Ancak kaynakların kıtlığı yabancı sermayeyi daha seçici yapıyor. Küresel sermaye Uluslararası Finans Kuruluşlarından destek alan ve mali durumu güçlü gelişmekte olan ülkelere yönelmeyi tercih ediyor. Para parayı çeker sözü boşuna söylenmemiş.

Türkiye örneğine dönelim. Geçtiğimiz ay Merkez Bankası'nın küresel kriz karşısında faiz artırmak yerine faizleri düşürme yoluna gitmesinin doğru olacağını savunmuştuk.  Enflasyon riskinin azaldığını ve durgunluk ihtimalinin arttığını gören Merkez Bankası öngörülerimiz doğrultusunda 50 baz puanlık bir indirim yaptı. Söz konusu indirimin para politikasında bir dönüm noktası olduğuna ve arkasının geleceğine inanıyoruz.

Uluslararası Para Fonu ile anlaşma yapılacağını öngördüğümüz ana senaryoda Merkez Bankası'nın 2009 yılında faizleri 225 baz puan daha indirmesini bekliyoruz. Buna rağmen döviz cephesinde sert bir yükseliş öngörmüyoruz. Uluslararası Para Fonu ile yapılan anlaşma ve yüksek faiz oranları Türk Lirası'nın 2009 yılında da cazibesini korumasını sağlayacak. Bu işten küresel dalga sırasında döviz satan cengaver bireysel yatırımcı kârlı çıkacak. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019