Hacı Boydak'ın değerlendirmesi nasıl okunmalı?
DÜNYA Gazetesi'nde 15 Ekim 2009 günü Mahmut Sabah'ın Kayseri'den gönderdiği haber, ülkemizdeki gelişmeleri yakından izleyen birçok insanın gözünden kaçmamıştır. Haberin başlığında, "Boydak krizi yasakladı, tüm hedefler yakalındı" deniyordu.
Hacı Boydak'ın değerlendirmesinde, Boydak Holding'in yıl sonunda yüzde 13 büyüyerek 3.8 milyar lira ciro hedefine ulaşacağı açıklanıyordu. Değerlendirmede, ülkemizde mobilya sektörünün geçen yıl yüzde 20, bu yıl yüzde 40 daralma yaşadığının, uygulanan KDV indiriminin piyasayı canlandırıcı etkisinden yararlanarak kendi holdinglerinin büyümeyi sürdürdüğünün altı çiziliyordu.
Açıklamadan öğrendik ki, kriz sürecinde "maliyet düşürme projeleri" kapsamında işgücü profilleri gözden geçirilmiş , sermaye kaynaklarında tasarrufa ağırlık verilmiş, pazarlama ve satış etkinliklerinin verimini artırıcı önlemler alınarak disiplinli bir biçimde uygulamaya konmuş.
Ar-Ge çalışmalarına 15 milyon liralık bir kaynak ayrılarak uzun dönemli geleceği güven altına alacak çalışmaların hızı kesilmemiş. Öte yandan ihracatın bir önceki yıl 383 milyon 564 bin dolar düzeyini aşarak 2009 yılı sonunda 400 bin dolar hedefine ulaşması bekleniyor.
Anlamak önemli
Hacı Boydak'ın açıklamalarını nasıl okumalıyız?
Boydak Holding'deki gelişmeleri özellikle "mobilya sektörü odağından" bakarak okumaya çalışırsak bir dizi "eğilim" üzerinde durmamız gerekiyor.
Boydak Holding mobilya üretiminde atölye tipi üretimden sınai tip üretime geçişin öncülerinden biridir. Sahip-yöneticileri ve profesyonelleri "öğrenen örgüt" olma bilincinde oldukları için IKEA ve benzeri sektörün dünya ölçeğinde iş yapan kuruluşları ile ilişkilerinde, satın almadan üretim yaptırmaya, lojistik yönetiminden, mağaza işletmeciliğine kadar her alanda "ders almasını" bilmiştir.
Yurtiçi satışlarda çok yaygın mağaza ve bayilik ağı oluşturarak "tüketicinin elinin menzili altına girme stratejisi" uygulamış; erişebilinen her yere götürülmüştür. Ayrıca, yakın komşulardan başlayarak ihracatı öğrenme süreci başlatılmıştır; mobilyada toplam cironun yaklaşık dörtte birini ihracattan sağlama noktasına ulaşılmıştır.
Mobilya sektöründe "rekabet edebilir ölçekle" işe başlamış olmak Boydak Holding'in en önemli avantajı olmuştur. Ulaşılan ölçek, aynı zamanda "rekabet edebilecek teknoloji" ile desteklenmiş; daha da önemlisi "rekabet edebilir yönetim anlayışı" çok erken dönemlerde yakalanabilmiştir. Bütün bunlar, kritik konuları kuruluşun kendi bünyesinde, "tamamlayıcı" nitelikteki işleri de "dışarıya yaptırma" anlayışı ile pekiştirilmiş; son çözümlemede "fiyat-maliyet-kalite ve hizmet dengesi" tutturulabilmiştir.
Bir kuruluş rekabet edebilir ölçekte ise rekabet edebilir teknolojik donanıma sahipse, rekabet edebilir yönetim anlayışına ulaşmışsa, ürettiği "artık değer" özellikle "Ar-Ge için fon ayrılmasına" olanak yaratıyorsa; birikim yeteneğini korur ve uzun dönemli geleceğini güven altına alır. Boydak Holding 15 milyon liralık Ar-Ge harcamaları ile bu konumlanmayı sağlamıştır.
Krizin yarattığı fırsat
Boydak Holding'in yakaladığı asıl önemli gelişme, kriz sürecinde ve sonrasında dünya genelinde "üretim hiyerarşisindeki değişmenin yarattığı fırsatı" yakalayacak yerde duruyor. Krizin ilk gününden başlayarak, sürekli uyarıda bulunduğumuz husus, ülkemizin bazı sektörlerde öncü olabileceği idi; bu sektörler arasında mobilya ilk sıralarda yer alıyordu. Diyorduk ki, "…Çin ve Hindistan gibi ülkelerin mobilyada karşılaştırmalı üstünlüğü yoktur. Özellikle Avrupa pazarlarında İtalya ve Fransa gibi sektörün gelişmiş ülkeleri; tasarımcısı, yetişkin işgücü, üretim bilgisi bakımından en uygun ülke olan Türkiye'ye mobilya sektörünü kaydırabilir.Bu konuyu ihtisaslaşmış organize sanayi bölgeleri, mobilya girdisinde kullanılan yarı mamul malzemeleri, aksesuar üretimini ve lojistik altyapıları bir bütün içinde ele alırsak; sektör krizden çok karlı çıkacaktır…"
Önümüzdeki günlerde,piyasadaki küçük üretici yapısı hızla tasfiye olacak; piyasa yapıcı kuruluşlar etrafında örgütlenen, hem ölçek avantajını, hem de küçük yapının esneklik ve hızını kullanan bir yapı oluşacak. Sayıları belki 25'i aşmayacak ama, her biri milyar dolar üzerinde ihracat yapan mobilya üreticilerine tanık olacağız. Mobilya konusunda ihtisaslaşmış organize sanayi bölgeleri oluşacak. Lojistik sorununda daha rasyonel çözümler aranacak, hem yurtiçinde hem de yurtdışında lojistik avantajı önemli hale gelecek. Ölçeğinden yer seçimine mobilya üretime yönelik fizibilite çalışmaları alabildiğine önem kazanacak.
Hacı Boydak'ın açıklaması, sektördeki gelişmelerle ilgili ipuçlarını bize veriyor; yatırım yapacakların nelere özen göstermeleri gerektiğini net biçimde ortaya koyuyor. Bundan sonrası, kamu yönetimi, özel girişimciler ve sivil inisiyatifleri ile ekonomideki aktörlerinin ne yapacağıyla ilgili…