Güvenli liman: Altın
AHMET BALCI - Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Altın, parlak sarı rengi ve ışıltısıyla göz alan çok ağır bir metaldir. Üstelik kolay kolay tepkimeye girmeyen çok kararlı bir element olduğu için havadan ve sudan etkilenmez. Bu yüzden hiçbir zaman paslanmaz, kararmaz ve donuklaşmaz. Bir başka özelliği de saf haldeyken çok yumuşak olmasıdır; bu nedenle kolayca dövülerek biçimlendirilebilir. Altın bütün bu özellikleriyle tarih boyunca en kıymetli metallerden sayılmıştır.
Altın, bulunduğu tarihten bu yana hatta birbirinden habersiz olan topluluklarda bile çok değerli olarak kabul edilmiştir. Barış zamanlarında süs ve gösteriş eşyası olarak kullanılan bu maden; yükte hafif, pahada ağır olması sebebiyle, savaş, baskın, yağma…vb. gibi sebeplerle çok hızlı bir şekilde göç etmek zorunda kalan insanların, yanlarına alabildikleri ilk belki de tek eşya olmuş. Böylelikle yeni yerleştikleri yerde, yanlarında getirdikleri bu altınları satarak, yeni bir düzen kurma imkânı bulabilmişlerdir.
Altın, Mısır hükümdarları zamanında MÖ 3200 yıllarında, darphanelerde eşit boyda çubuklar halinde çekilerek para olarak kullanılmış. Peru’da MÖ 2000 yılına ait altın ziynet eşyaları kalıntılarına rastlanmış olup, Amerika kıtasındaki Aztekler ve İnkaların da altına tutkun oldukları bilinmektedir.
MÖ 550 yıllarında Lidya Kralı Krezos, altını para olarak (sikke) bastırmış ve bu sayede ticaret büyük ölçüde artmıştır. Altın sikkeler sayesinde şehirler zenginleşmiş, dünya yeni bir refah dönemine girmiştir. Günümüzde gelişen piyasalar ile birlikte altın birim fiyatı “Ons” üzerinden hesaplanmaktadır. Ulusal piyasalarda 1 ons altın 31.10 gram has altın demektir. Dünyanın her yerinde ve neredeyse günün her saati, altının ons fiyatı değişmekte ve insanlar ons üzerinden bu madeni almakta veya satmaktadırlar.
Altının en büyük özelliklerinden biri ise neredeyse tüm devletlerin merkez bankalarında rezerv olarak saklanmasıdır. Hatta 20. yüzyılından ortalarına kadar merkez bankaları altın karşılığı olmadan para basmazlar; böylelikle arz/talep dengesini gözeterek, paralarının değerini korumayı ve enfl asyonun artmasını engellemeyi başarırlardı. Tarihin bazı dönemlerinde, çeşitli madenler altından daha değerli hale gelmekle birlikte, bu yarışta çok kısa sürede gerilere düşmüşlerdir. Öyle ki, inanması belki güç ama 19. Yüzyılda alüminyum, altından bile daha değerli ve aranan bir maden olmuştur. Ancak sonradan alüminyumun yeryüzü kabuğunda en çok bulunan maden olduğu anlaşılınca, tahtını hızla eski sahibine teslim etmek zorunda kalmıştır. Özetle altın, vurduğunu devirmiş ve her daim en gözde maden olmuştur. Altının saflığını belirtmek üzere “Ayar” kelimesi kullanılır. Bu ifade ile altını işleyebilmek ve daha kusursuz bir şekil verebilmek için içine katılan bakır veya gümüş oranı anlaşılmaktadır. Örneğin 18 ayar bilezik denildiğinde 18/24’ü altın, 6/24’ü gümüşten oluştuğu anlaşılır. Altının ayarı arttıkça, sertliği azalır, buna mukabil safl ığının artmasından ötürü değeri de artar. Müzeleri gezmişseniz mutlaka görmüşsünüzdür, eski altın takıların hiçbiri şimdiki takılar gibi pürüzsüz ve kusursuz değildir. Zira eskinden altın saf haliyle yani 24 ayar işlendiği ve bu ayarda da çok yumuşak olduğu için kusursuz bir şekil verme imkânı olamamıştır.
Ekonomist Norm Franz “altın kralların, gümüş centilmenlerin, takas köylülerin, kâğıt para ise kölelerin parasıdır” demiştir. Altın, her ne kadar bir yatırım aracı olarak düşünülse de, yatırım aracından daha ziyade; bir güvence ve saklama aracıdır. Elinizdeki altını 50 sene saklasanız, fiziki olarak bir mikron dahi artış sağlamayacaktır ancak güvence sağlama konusunda eşsizdir. Örneğin, 2004 yılında elinize 3 bin TL’nin geçtiğini ve bu paranın yarısı ile tanesi 150 TL’den 10 adet cumhuriyet altını alıp, yarısını da nakit olarak sakladığınızı düşünün… Bugün sandıkta sakladıklarınıza ihtiyaç olsa ve açsaydınız ne olurdu?!
Son olarak belirmek gerekir ki, 100 doların basım maliyeti sadece 6 centtir, ancak 1 ons altın çıkarma maliyeti ise bin doların üzerindedir.
Not: Bu yazı kesinlikle yatırım tavsiyesi içermez…