Güvenli büyüme için kamu tasarrufu

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Yılın ilk çeyreğini yüzde 11 gibi bizi olumlu bir sıralamada dünya lideri yapan bir büyüme oranı ile kapatmamız, bu performansın işareti olan kriz sonrası hızlı toparlanmanın sağladığı seçim başarısına rağmen, hükümet çevreleri de dahil olmak üzere kamuoyunda coşkulu bir sevinç ile karşılanmadı. Ekonomideki aşırı canlılığın iç talebin şişmesinden, bunun da yurtiçi üretim kapasitesinin yetersiz kalması ve düşük değerli kur nedeniyle ithalatı ve sıcak para girişini körüklemesinden kaynaklanması, geçen Kasım ayından beri panik yaratamadan kontrol edilmeye, yaygın değimle soğutulmaya çalışılan bir gelişmeyi işaret ediyordu. Nitekim büyüme rekoru ile birlikte dış ticaret açığı ve cari açık düzeyinin de bir başka rekora koşuyor olması, dünyanın saygın ekonomi medyasının Türkiye'yi geçici olarak kaplan yapan bu performansın kutlamadan çok baş ağrısı yaratmasını muhtemel görmesi bundan.  Neyse ki ülkede herkes, bu defa çok önceden durumun farkında.

Kısa vade bile zorlaşıyor

Ne var ki durumun farkında olmak, cesur ve ilk bakışta sevimsiz gelebilecek tedbirleri de içeren bir eylem programı ortaya çıkmadıkça, tehlikeli sonuçlardan kaçınılması anlamına gelmiyor. Bir yandan gevşeyen kurun da yardımıyla son aylarda artış göstermesine rağmen ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 50'lere doğru inişe geçmesi ve üstelik sınai ürün ihracındaki ithal girdi oranının yüzde 70'leri aşması, diğer yandan tasarruf açığını telafi edecek doğrudan dış yatırım girişlerinin duraklaması, TL'nin değerinde sert bir düzeltme ile şimdi kaygı uyandıran canlılığın aniden bu defa panik yaratacak bir durgunluğa dönüşme ihtimalini giderek güçlendiriyor.

Faizleri kontrol altında tutarak sıcak para girişine ve cari açığa, mevduat ve kredi karşılıklarını arttırarak da talep şişkinliğine ve enflasyon riskine önlem almayı amaçlayan mevcut para politikası bileşiminin, yapısal yetersizliklerle zaten bir ilgisi olmadığı gibi, kısa vadeli bir soğutma operasyonunu gerçekleştirmeye de yetmeyeceği belli oldu. Başka bir deyişle, sürdürülebilir büyüme perspektifini orta ve uzun vadeye yaymak bir yana, kısa vadede makroekonomik dengelerin bozulmasını ve yeni bir krizi önlenmek için bile daha sıkı tedbirlere, ayrıca yapısal karakteri nedeniyle seçim öncesinde el atılmayan maliye politikası araçlarına ihtiyaç var.

Kamusal tasarruflar artmalı

Maliye politikasının önemi, sadece sağlam kamu finansmanı gereğinden ve böylece cari açık riskinin yanına bütçe açığı riskinin eklenmesinden kaçınılmasından ileri gelmiyor. Aynı zamanda Türkiye'de büyüme serüvenini periyodik olarak kesintiye uğratan ve artan tüketim ve yatırım talebinin ancak portföy yatırımı ve borç şeklindeki dış kaynak girişiyle karşılanabildiği yapısal zaafın en önemli belirtisi olan yetersiz iç tasarruf sorunu konusunda kısa vadedeki tek çare de kamusal tasarruflarda istikrarlı bir artış trendi yakalamak. Böylece hem iç talebin baskılanması ile cari açığı azaltmak ya da artmasını önlemek, hem de oluşan faiz dışı fazla ile borçları küçültmek mümkün olabilecek. Aynı zamanda yeniden başını yükselten enflasyon riskine karşı da bir kalkan edinilmiş olacak.

Bu bağlamda hükümetin dikkatli olduğu, kamu harcamalarında ölçüyü kaçırmamaya çalıştığı açık.  Ancak vergi bacağında yapısal bir zaaf ve kontrol dışı faktörlere bağımlılık söz konusu. Milli gelir'in yüzde 10'u gibi çok tehlikeli bir düzeye doğru seyreden cari açığın en önemli unsuru olan ithalat patlaması, ithalde alınan KDV ve ÖTV artışıyla bu yılki bütçe rahatlığının temel etkeni durumunda. Sürdürülebilir olmayan bu kaynağa bundan sonra güvenilemeyeceği, zaten güvenilmemesi gereği ortada. Ayrıca seçim öncesinde gerçekleştirilen vergi ve prim affının zaman içinde sağlayacağı ciddi kaynak, cari harcamalara değil finansal istikrar yönünde, sözgelişi borç ödemesinde kullanılırsa, siyasal yönden özgüveni pekişen hükümetin vergi sisteminde yapısal dönüşüm için de elinin rahatlayacağı söylenebilir.

Geçici değil kalıcı vergi artışı

Tabii ki konjonktüre bağlı ya da bir defalık vergi hasılatına dayanan orta ve uzun vadeli bir strateji düşünülemez. Üstelik artan cari açık ve sistemin kendi elleriyle yarattığı yeni siyasal kriz, ülkenin risk puanını yükseltir ve tasarruf açığını gidermenin diğer bir sağlıklı yolu olan dış yatırım girişini duraksatırken tabanı genişlemiş, beyannameli mükellef sayısı arttırılmış ve gerçek güvenlik müesseseleriyle tahkim edilmiş bir gelir vergisi sistemini, ayrıca denetim standartlarıyla güçlenmiş vergi usul mevzuatının şekle ağırlık veren içeriğinin öze dayandırıldığı bir değişimi gerçekleştirmenin geciktirilmemesi önem kazanıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019