Güven bunalımı geri mi dönüyor?
Geçtiğimiz hafta genelinde açıklanan ekonomik veriler, küresel düzeyde yaşanan gelişmeler ve finansal piyasalarda ortaya çıkan farklı eğilimler geleceğe yönelik endişeleri tırmandırdı; belirsizlik ve kırılganlığın azalmadığı açığa çıktı güven bunalımı derinleşti. Sermaye piyasaları giderek artan satış baskısı altında ciddi kayıplar yaşadı, sistemik risk algısındaki sıçrama para-kredi piyasalarını sarstı dövizde ise aşırı sayılabilecek eğilimlere tanık oldu. Beklentiler bozuldu, fiyat oynaklığa kriz uyarısı vermeye başlarken işlem hacimlerinde eğilimlerin değiştiğini teyit eden dalgalanmalar oluştu. Yetkililer ise gerçekleri bir kenara bırakıp fırtınayı dindirmek için kısa vadede "ne yapmayo", "ne söylemeli" ve "nelerden kaçınmalıyız" endişesi ile olumsuzlukları kontrol altına alma çabası içinde oldu...
Avrupa Birliği cephesinde yaşanan gelişmeler ve Yunanistan'a yardım paketi, Euro'nun kontrolsüz bir şekilde değer kaybetmesi ve kayıplarını geri alamaması, küresel düzeyde olumsuz beklentilerin belirleyeci olması ile birlikte riskten kaçınma eğiliminin ön plana çıkması ve sermaye hareketlerinin yön değiştirmesi, nisan ayı enflasyon rakamları ve Türk Lirası'nın değerinde yaşanan gelişmeler beklentilerin değişmesinde etkili oldu ve bardak yetkililerin beklemediği hızla dolup taştı. Geçtiğimiz hafta basındaki beklentilerle hafta sonundakiler arasındaki fark gece ve gündüz arasındaki kadar büyüktü. Bu gibi durumlarda gelişmeler kontrolden çıkar ve yetkililer durumu denetim altına almak ve olumsuzluğu yumuşatmak adına gerçeklerden uzaklaşır ve masal anlatmayı tercih etmek zorunda kalırlar!..
Bu aşamada sormak gerekiyor, eğer Euro tüm Avrupalıları paraliye edecek sertlikte düşmese ve Yunanistan'da sosyal patlama kapsamına girecek gelişmeler olmasa ve de sermaye piyasalarındaki olumsuzluk yaşanmasa AB liderleri gayrete gelir ve yardım paketini önümüzdeki hafta piyasalar daha açılmadan hazır hale getirmek için yarışırmıydı? Bu durum herşeyi düzeltip, sorunları çözecek mi? Bu ve benzeri sorulara olumlu yanıt vermek pek mümkün olamıyor. Ayrıca finansal piyasaların yaşanan gelişmeler karşısında öne sürdüğü gerçekler de samimi değil. Efendim, AB Merkez Bankası ülke Hazinelerinden tahvil alımı konusuna olumlu yanıt vermediği için Euro toparlayamamış. Pardon ama, Hazinelerin kendi bankalarına borç senedi satmak konusundaki bir sıkıntısı yok ve Avrupa Merkez Bankası mali sisteme sınırsız destek veriyor, dolaylı olarak devlet tahvillerini alıyor; zaten böyle olduğu için devletler ve bankalar büyük sorunlar yaratıp faturayı Merkez Bankası'na çıkardığı için Euro düşüyor, enflasyon ve faiz beklentileri olumsuzlaşıyor...
Geçtiğimiz hafta perşembe günü herşey farklı idi: AB Merkez Bankası Başkanı finansal piyasaları memnun edememiş, olumsuz beklentiler güçlenmeye devam etmişti. Devamında ise ABD'de çıkan bir fırtına küresel düzeyde finansal piyasaları tarumar etti. Dow Jones endeksi çok kısa sürede 1987 yılındaki "Kara pazartesi sonrasında en büyük gün içi düşüşüne sahne oldu: kayıplar yüzde 9.2'ye ulaştı; hatalı işlem açıklaması sayesinde satış paniği alış paniğine dönüştürüldü ve kayıpların üçte ikisi geri alınabildi! Emtia piyasaları gerilerken, altın yükseldi ve döviz piyasaları karıştı. Belirsizlik ve kırılganlığın azalmadığı, yüksek düzeylerde seyrettiği gerçeği açığa çıktı. Öne sürülen gerekçeye fazlaca itibar edilmemiş olmalı ki riskten kaçınma eğilimi haftanın son gününde belirleyici olmaya devam etti... "Şişman parmak" devreye giriyor, 1.6 milyon dolar yerine üç sıfır fazlası ile 1.6 milyar dolarlık emir borsaya yollanıyor, devamında ise panik stop emirleri devreye giriyor ve tüm küresel piyasalar karışıyor! Öyle ki doların Türk Lirası'na karşı değeri bile 1.53'den 1.64'e fırlıyor!.. Yine sormak gerekiyor böyle bir olay bugüne kadar neden olmadı ve bu kez nasıl mümkün olabildi? Eğer hatalı işlem gerekçesi öne sürülmese, kayıplar geri alınabilir miydi ve devamında neler yaşanırdı? Günü kurtarmak adına bulunabilen tek çıkış yolu hatalı işlem söylemi olabilirmi? Ortaya çıkan tüm kayıpların telafisi mümkün müdür?.. Bir daha tekrarlanmaması için alınacak önlemler serbest piyasa anlayışına uygun olabilecek midir?..
Hafta başından sonuna kadar finansal piyasalarda yaşanan gelişmeler güven bunalımının geri döndüğüne beklentileri yönlendirmenin iyice zorlaştığına işaret ediyor. Kamu kesimleri, mali sektör ve Merkez Bankaları itibar kaybetmeye devam ediyorlar. 2009 yılı Nisan ayında finansal piyasalarda yapay olarak yaratılan balayı dönemi sona ermiş olabilir... Zaten sorunların ağırlaşmasına sebep olan ve kredi krizine yaratan yaklaşımlarla durumun düzelmeyeceği sadece panik eğilimlerin kontrol altına alınabileceği biliniyordu. Aradan geçen uzun süreye rağmen gerekli olduğu genel kabul gören etkili düzenlemeler konusunda hiç birşey yapılmamış olmasının bedeli önümüze gelecek ve bu kez geniş kitleleri sakinleştirmek kolay olmayabilir. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yiyeceği, aksini tavsiye edenlere itibar edilmesinin mümkün olamayacağı günler kapıyı çalıyor!.. Gelişmeler hafta içinde yaşanan sarsıntıların öncü olduğuna işaret ediyor...