Güven artışını gerçek başarıya dönüştürmek

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

 

 

Not artışı ile gelen moral devam ediyor, bir süre bozulmayacağı da belli. Bu hafta İstanbul'da yapılacak Moody's toplantısında ikinci bir artış haberi muhtemel olmasa da, beklentileri olumsuz şekillendirecek bir açıklamanın gelmesi söz konusu değil. O halde işler tamamen yolunda mı? Tabii ki hayır, temel sorunlarımızda bir değişiklik yok. İyi olan şey,  bu sorunları çözmek için önümüzde duran fırsat döneminin biraz daha uzaması. Ancak orta vadenin ötesi için öngörülebilirlik, hem bizim toplum olarak refah özlemlerimiz, hem de doğrudan yatırımcıların bekleyişleri açısından netleşmiş değil. Tescil edilen güven artışını rehavet için değil, gerçek bir sıçramaya yönelik yol haritası için bir vesile addetmeliyiz.

Kredi notunun yararları

Kredi değerliliğinin ilk olumlu etkisi portföy yatırımlarında olacak. Aslında tahvil faizleri açısından gelinen nokta, zaten yeni notun da üzerindeydi. Farklılık, uluslararası kurumsal yatırımcıların en büyük kümesi olan "emeklilik fonları" nın Türkiye'ye yatırım konusunda önlerindeki engelin kalkması bakımından oldu. Yatırımcılar yüksek kaldıraç ile finanse edildiği için, finansman kuruluşlarına erişim kolaylaştı. Bu durum, Türk şirketleri açısından da yeni bir kaynak kapısı açılması anlamına geliyor; özel kesimin tahvil ihracında çok daha aktif olabileceği bir dönem başlıyor.

Doğrudan yatırımlar, özellikle de yeni yani sıfırdan yatırımlar içinse durum daha karmaşık. Malum bu türden yatırım kararları, statik ve konjonktürel göstergelerden çok yapısal faktörlere, genel olarak ülkedeki yatırım ortamına duyulan güvene, bu arada hukuk güvenliği ve rekabetçi serbest piyasa uygulamaları ile ilgili izlenime bağlı olarak alınıyor. Yine de rating kuruluşlarından "yatırım yapılabilir" değerlendirmesi, küresel şirketlerin yönetim kurulu gündemlerinde yer almayı mutlaka kolaylaştıracaktır.

Nihayet, kredi notunun oldukça önemli bir terbiyevi rolü de var. Alınan notu korumak, hatta daha da yükseltmek için başta makroekonomik istikrar olmak üzere politika uygulamalarında çok daha özenli olmak gerekecek.

Çözüm şirket performansları ve verimlilikte

Ne var ki dış kaynak girişindeki bu artış, üstelik portföy yatırımı ağırlıklı olacağı ve faizleri düşüreceği için, ne ciddi bir zaafımız olan iç tasarrufların yükselmesine, ne de Moody's'in dikkat çektiği gibi cari açığın yapısal anlamda düşmesine katkı yapmayacak. Her ne kadar varlık fiyatları ve şirket değerlerinin artması, halka arzların ve özelleştirmelerin kolaylaşması gibi konularda olumlu bir etkiden söz edilebilirse de bunun aynı zamanda yeni bir başağrısına, balon oluşumuna da yol açabileceği unutulmamalı.

Şirketler açısından baktığımızda, özellikle döviz borcu olanlar için not artışının yararlı olacağı açık. Kredi değerliliği döviz kredileri açısından arttığı için kurun yükselmesi riski görünür gelecek için yok. Ancak maliyet azalsa da yapılacak borçlanmaları geri ödemek için gerekli ihracat yeteneği kısıtlanmış olacak. Son yıllarda artan ihracat performansını sürdürmek zorlaşacak.

Yani iş dönüp dolaşıp yine bizim şartları değerlendirme becerimize kalıyor. Şirketlerimizin ölçekleri küçük ve operasyon karlılıkları düşük, işgücü eğitimi standartların altında, arge ve teknolojiye odaklanmamız yetersiz kaldıkça büyümemizi sadece küresel konjonktürün uygunluğuna bırakmış olacağız. Gerçi kısa vadede dünya ekonomisindeki yavaşlama ihracata değil, iç talebe dayalı büyüme modelini destekleyecek gibi duruyor; ama bunu sürdürmek te sadece yurtiçi katma değer üretimini ve verimliliği yükseltebilen ülkeler için mümkün olacak. Nitekim OECD'nin on gün önce yayınladığı küresel büyüme projeksiyonuna göre mevcut dinamiklerimizde 2060'da bile ilk 10 ekonomi arasına girmemiz söz konusu değil.

Sözün kısası, başta verimlilik olmak üzere yapısal faktörlerde sıradışı bir dönüşüme kilitlenmedikçe, bunu hükümet değişikliklerinde de değişmeyecek bir stratejik duruş haline getirmedikçe gelgitlerden kurtulmamız mümkün olmayacak. Bunun kanıtlarını teşvik sisteminde, eğitim ya da vergi reformunda düştüğümüz kararsızlıklarda görmüyor muyuz?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019