Gürcistan'ın durumu, Ukrayna'nın AB üyeliğini hızlandırabilir

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Rusya-Gürcistan çatışması AB ülkeleri arasında bölünme yaratıyor. İç politikasını ilgilendiren konularda ortak bir strateji doğrultusunda hareket edemeyen AB, dış politika konusunda da farklılıklar ortaya koyuyor.

Bazı üyeler Rusya'yı eleştirirken, diğerleri Rus saldırısını provoke ettiği için Tiflis'i suçluyor. AB dönem başkanı Fransa'nın Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin her iki tarafı da suçlamadan ateşkesi hedeflemesi ise daha başarılı bir yaklaşım olarak ön plana çıkıyor. Alman Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier de, AB'nin öncelikle dürüst bir arabulucu olması gerektiğini savunuyor.

Aslında AB ülkelerinin Gürcistan-Rusya çatışmasına yönelik farklı yaklaşımlarının bir bakıma işe yaradığını söyleyebiliriz. Çünkü AB'nin şu an için öncelikli görevi, mümkün olduğunca tarafsız kalarak bölgede süren çatışmayı sona erdirmek. Peki uzun vadede AB'nin yapması gerekenler neler?

Avrupa Reform Merkezi (CER) Dış Politika ve Savunma Direktörü Tomas Valasek'in bu yönde net bir cevabı var. Valasek'e göre AB'nin tepkisi Rusya'ya değil, Rusya ve AB arasındaki ülkelere odaklanmalı. Yani AB'nin doğu komşularına.

Bu noktada da iki önemli noktaya işaret ediyor Valasek. Bunlardan birincisi Doğu Avrupa'nın çatışmaların yaşandığı bir yer olmaması. ıkincisi ise kurumsal ve ekonomik ilişkiler açısından Batı'ya yakın olması. Bu kapsamda AB yardımlarının, öncelikle Doğu Avrupa ülkeleri üzerindeki Rusya baskısını azaltacak projelere yönlendirilmesi önem taşıyor.

Valasek, Gürcistan vakasının Ukrayna için de bir ders teşkil ettiğini ileri sürüyor. Gürcistan ve Ukrayna arasındaki benzerlikler gerçekten çok önemli. Ukrayna da Gürcistan gibi NATO ve AB üyesi olmakta oldukça istekli. Batı'ya yakın tavırları ile Rusya'nın tepkisini çeken Ukrayna, Gürcistan gibi Rusya'nın baskısına maruz kalabilir.

ışte bu yüzden Valasek, AB'nin, Ukrayna başta olmak üzere, diğer komşu ülkelerin entegrasyonu konusunda elini çabuk tutması gerektiğini ifade ediyor ve AB genişlemesinin bölge istikrarı için gerçekten çok önem taşıdığını hatırlatıyor.

Almanya, Fransa, Avusturya ve Hollanda'nın genişleme karşıtı tavırlarından vazgeçmesi gerektiğini savunan Valasek, AB'nin tavrının son derece net olması gerektiğini de vurguluyor aynı zamanda. "Öncelikle Ukrayna'nın AB üyeliği yoluna girmesi gerekli. AB ve Ukrayna 8 Eylül'de bir araya gelerek yeni bir ortaklık ve işbirliği anlaşması üzerine konuşacaklar. Bu toplantıda, Ukrayna'ya katılım kriterlerini yerine getirdiği taktirde, AB üyeliği kapılarının açılacağı sinyalinin verilmesi gerekiyor" diyen Valasek, bu tutumun bazı ülkeler tarafından eleştirilebileceğini, fakat Ukrayna'nın AB entegrasyonunun Rusya karşıtı bir tutum değil, tam tersine, benzer durumlarda etnik çatışmaları önlemek için bir fırsat olduğunun altını çiziyor.

Türkiye konusunda "genişleme yorgunluğu"ndan vazgeçmeyen AB ülkelerinin, Ukrayna konusunda nasıl bir tavır izleyeceğini göreceğiz önümüzdeki günlerde.

Mandela'dan 8 liderlik dersi

Dünyanın en büyük ruhani lideri Nelson Mandela, bu sene 90. yaşını kutladı. Her ne kadar siyasi arenadan çekilmiş olsa da, onun deneyimleri ve doğruları bir çok lidere yol gösterecek nitelikte. Çünkü bu doğrular tek bir amaca hitap ediyor: Yaşadığımız dünyayı daha iyi bir yer yapmaya.

ışte dünyayı daha iyi bir yer yapmak isteyen liderlerin ders alması gereken sekiz konu:

1. Cesaret, korkmamak değil; diğerlerine korktuğunu belli etmemektir:

"Tabii ki korkutuğum zamanlar oldu. Tüm dünyayı yeneceğimi söyleyemem, fakat bir lider olarak korktuğunuzu kimsenin bilmesine izin vermeyin" diyor Mandela.

2. En önden yönetin, fakat temeli de hiçe saymayın:

Mandela için en önemli konulardan biri yaptıklarını etrafındaki insanlara anlatmak oldu. "ınsanların ilerlemesini istiyorsanız, düşüncelerinizi onlara anlatmalı ve desteklerini almalısınız" diyor Mandela.

3. Arkadan yönetin ve insanları önde olduklarına inandırın:

Tartışmalara hemen dahil olmayan Mandela'nın en önemli taktiği, tartışma sonunda herkesin görüşlerini toparlayıp, kendi düşünceleri doğrultusunda bir karara bağlamak oldu. ınsanlar da bunu kendi düşünceleri olarak gördüler.

4. Düşmanınızı tanıyın ve en sevdikleri sporu öğrenin:

Mandela beyaz Güney Afrikalılar'ın kullandığı dili öğrendi, çünkü bir gün onlarla savaşacağını veya müzakere edeceğini biliyordu. Düşmanlarının dilini konuşarak, hem güçlü taraflarını, hem de zayıf yönlerini öğrenmiş oldu. Güney Afrikalılar'ın en sevdiği rugby sporunu da öğrenerek, takımlar ve oyuncular arasındaki iletişimi anlamış oldu.

5. Arkadaşlarınıza yakın olun; düşmanlarınıza ise daha yakın olun.

Mandela, dostlarına sarılmanın, dostlarını kontrol etmek anlamına geldiğine inandı her zaman.

6. Görünüş önemlidir. Gülümsemeyi unutmayın.

Liderlik ve fiziki görünüm arasında tarihi bir bağlantı olduğunu unutmamak gerekir. Mandela da her zaman dış görüntüsüne, özellikle de "mutlu bir savaşçı" olduğunu gösteren gülümsemesine önem verdi.

7. Hiç birşey siyah beyaz değildir:

ABD'lilerin her şeyi siyah ya da beyaz gördüklerini ifade ediyor Mandela ve her sorunun bir çok nedeni olduğuna inanıyor.

8. Terk etmek de, liderliktir.

Mandela, hapiste geçirdiği senelerin ardından, 1994 yılında seçildiğinde, hayatının sonuna kadar Güney Afrika Başkanı olarak kalabilirdi. Fakat bunu tercih etmedi ve terk etmeyi seçti.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar