Gürcistan'daki "güller devrimi" Rusya'da 11 Eylül et

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

Uluslararası Siyasi Bilimler Araştırma Merkezi (CERİ) araştırmacılarından Pierre Hassner, uluslararası ilişkiler alanında uzman bir isim. Hassner'in bölgesel güç dengelerini ve gelecek stratejilerini önemli ölçüde etkileyecek olan Rusya-Gürcistan olaylarına yönelik oldukça ilginç ve sert açıklamaları var.

Her ne kadar Rusya'nın saldırısı dünyanın tepkisine neden olsa da, Hassner'e göre, günün sonunda kazanan taraf Rusya.

Yaşanan bu sürece yönelik birkaç soru var aslında. Krizi dünya sahnesine kim koydu? Seyircilerin tepkisi ne oldu? Bundan sonra ne olacak?

Bu krizin gerçek sorumlusunun kim olduğunu anlamak için, öncelikle sahnenin tamamına bakmamız gerektiğini söylüyor Hassner. Ve genel resmi kısaca şöyle anlatıyor: "Gürcistan Rusya'yı, Güney Osetyalılar ve Abhazlar ise Gürcistan'ı emperyalist bir güç olarak gördü oldum olası. Öte yanda ise 1990'lı yıllarda Yeltsin politikası altında ezilen, neredeyse topraklarının yarısını kaybeden bir Rusya'nın büyüklük özlemi var. Putin'in siyasetinde o döneme yönelik intikam duygusunu görüyoruz açık bir şekilde. Sonuçta Rus yöneticiler, Batı Avrupa ülkelerinin tam anlamıyla özgür olmadığını, her zaman kendi etki alanları altında bulunduğu inancını yitirmediler. Ukrayna'daki "turuncu devrim" ve Gürcistan'daki "güller devrimi"nin Rusya üzerindeki etkisini yadsıyamayız. Bir Bulgar dostum, bu olayların Rusya üzerindeki etkisinin, 11 Eylül terörist saldırılarının ABD üzerindeki etkisinden farklı olmadığını söylemişti." 

Kimse Gürcistan için dünya krizi çıkarmayı istemez

Peki Rusya, ister intikam diyelim, ister güç gösterisi diyelim, kendi bildiğini okurken, seyirciler ne yaptı? Hassner'e göre Rusya'ya verecek doğru cevabı bulamadılar. Ne AB, ne de ABD. İşte Hassner'in yorumları: "Kimse bugün Rusya'nın G8 dışında atılabileceğine inanmıyor. Eğer Gürcistan'da Rusya tehdidine karşı birkaç bin Amerikan askeri olsaydı, bu Rusya için caydırıcı olabilirdi. Kimsenin Gürcistan için dünya krizi çıkarmayı istemeyeceği ortada. Avrupa'ya gelince, enerji bağımsızlığını tehlikeye atan ve az çok demokratik olan küçük bir ülkenin saldırıya uğradığı bir krizde, bir kez daha varlığını göstermeye çalıştı, fakat çok fazla başarılı olamadı."

Kazanan taraf Rusya

Sonuçta, kim ne derse desin kazanan taraf Rusya. Çünkü öncelikle Gürcistan ve Ukrayna'nın NATO üyeliklerini kabul etmeyeceğini batıya açık bir şekilde gösterdi. Sınırlarında herhangi bir "turuncu devrimi" daha tolere etmeyeceğini de ortaya koydu. Bundan sonrasında bölgedeki stratejilerin önemli ölçüde değişeceği ve Rusya'nın eskisi gibi korkutmaya başlayacağı ortada. Gürcistan sonrası Ukrayna başta olmak üzere eski komünist ülkeler arasında ciddi bir endişe yaşanıyor. Bakalım Ukrayna Dışişleri Bakan Yardımcısı dediği gibi, "NATO baba ve AB anne" Ukrayna ve diğerlerini koruyabilecek mi, yoksa dev bir düşman kazanmamak için, hareketsizliği mi tercih edecek?

Gelişen ülkelere önem vermeyen Prada, şimdi halka açılmak zorunda

Her şey bir çantayla başladı. Bugün ise "diğer tasarımcılara ilham veren tasarımcı" olarak tanınıyor.

Geçmişte İtalyan Komünist Partisi'nin aktif bir üyesi olan Miuccia Prada, bugün dünyaca ünlü moda evi Prada'nın arkasındaki yaratıcı isim.

İlk başlarda büyükbabasının çantacılık işini "fazlasıyla burjuva, tamamen kadınsı, entelektüel her türlü kaygıdan uzak" bulan Miuccia, 1978 yılında 'Poccone' adı verilen, içine naylon karıştırılmış, su geçirmez bir malzeme ile ürettiği çantayla, dedesinden kendisine kalan Prada markasını dünyaya tanıtacak ilk adımı attı.

Prada bugün minimalist stili ve tasarımlarda kullanılan yaratıcı ve yüksek teknoloji ürünü malzemeler sayesinde kadın ve erkek giyiminde dünyanın en fazla beğenilen markalardan biri.

Şirketin 2007 yılında net k‰rı yüzde 66 oranında artarak 187 milyon dolara ulaştı. Satışlar ise yüzde 17 oranında bir büyüme ile 2.5 milyon dolara yükseldi. Bunun yanı sıra şirket içinde kazanç getirmeyen bölümler satılırken, yönetim kadrosu da güçlendirildi. Fakat tüm bu olumlu rakamlara rağmen Prada bugün bazı konularda rakiplerinin gerisinde kalıyor. Bunlardan biri de, gelire oranla nakit akışının yüzde 19'da kalıyor olması. Örneğin Dolce&Gabbana'da bu k‰rlılık oranı yüzde 28'e ulaşıyor. Piyasa uzmanlarına göre Prada'nın geride kalmasının nedenlerinden birisi, gelişen pazarlardaki yeni milyonerleri çok fazla dikkate almamış olması. Prada, Louis Vuitton'un üç, Gucci'nin iki dükkanının bulunduğu Hindistan'a henüz adım bile atmadı. Çin'e ise en geç giren moda evlerinden biri.

Tasarımda öncü, yönetimde eski moda

Uzmanlara göre Prada'nın bir diğer büyük sorunu da, tasarımlarının modaya öncülük etmesine rağmen, yönetim sistemi ve uygulamalarının eski moda kalması. Örneğin Prada'nın CEO'su, Miuccia'nın 21 yıllık kocası Patrizio Bertelli, tasarımcılara fazla özgürlük tanımaması ile biliniyor. Diğer lüks markaların büyük bir bölümü aile şirketinden, profesyonelce yönetilen kurumlara dönüşürken, Prada hala iki dünya arasında bir yerlerde geziniyor. İtalya Lüks Ürünler Ticaret Birliği Yöneticisi Armando Branchini bu konuda, "Prada'nın güçlü bir yönetimi olmadı ve hatalarının sonucunu ödediler" yorumunda bulunuyor.

Bugün Prada'nın hem rekabet edebilmek, hem de 956 milyon dolara ulaşan borcunu kapatmak için acilen nakit paraya ihtiyacı var. Bunun için bulunan çözüm ise halka açılmak. Şirketin yıl sonuna doğru Milan Borsası'nda işlem göreceği belirtiliyor. Resmi bir açıklama yapılmamış olmasına rağmen, Prada hisselerinin üçte birinin satılması ve bu satıştan 1.5 milyar dolar elde edilmesi bekleniyor. Hisselerin yüzde 60'ının kontrolü ise yine Bertelli ve şirketin yüzde 95'ine sahip olan Prada ailesinde kalacak.

Bu arada halka açılma planı yapan tek moda evinin Prada olmadığını söylemekte fayda var. Salvatore Ferragamo bu sene halka açılmayı düşünen bir başka moda evi. Versace de fazla bekleyecek gibi görünmüyor.

Prada 2001 yılında da halka açılmayı düşünmüş, fakat 11 Eylül saldırılarının ardından bu planını askıya almayı tercih etmişti. Yedi yıl sonra bugün, global ekonomik durgunluğun yaşandığı bir dönemde, piyasalar yine çok uygun görünmüyor aslında. Ekonomistlere göre eğer halka açılma işlemi ilk planlandığı gibi bahar ayında yapılmış olsaydı, Prada'nın değeri 6 milyar dolar olarak belirlenebilirdi. Oysa bugün şirketin değeri 4.5 milyar dolar civarında. 956 milyon dolar borç ve rakiplerin konumu dikkate alındığında, Prada'nın fazla bir alternatifi yok gibi görünüyor.

Tasarımları ile her zaman sınırlarda gezen Prada, bakalım ekonomik açıdan hangi sınırları zorlayabilecek...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar