Günü kurtarmak çaresizliği kabullenmektir...
Avrupa Birliği içinde bazı bölgelerde yaşanan sıkıntı, küresel düzeyde belirsizlik ve kırılganlığı artırıyor. Daha önce yaşanmamış türden bir domino etkisinin devreye girmesinden endişe ediliyor; sorunu sadece Yunanistan'ın veya Portekiz'in kendi başlarına çözmelerini beklemek, akıntıya kürek çekmeye çalışmaktan başka bir anlam ifade etmiyor. Daha önce öngörülmeyen bir durumla karşı karşıya kalınmış olması sıkıntının boyutunun algılanmasını, kararlı olunmasını ve dayanışmayı engelliyor. Ekonomik daralma birliğin geleceğini karartıyor.
Örneğin Yunanistan'ın borçlarının yapılandırılması, yeni borçların verilmesi, mali sektör ve kamuda oluşan tahribatın giderilmesi için gerekli diğer desteğin verilmesi gerekiyor, fakat bunların yeterli olmayacağı biliniyor. Eğer ekonomik daralma devam edecek ise bu yapılanlar bir miktar zaman kazanmak ve bu süreçte olası paniği önlemek dışında bir katkı yapmıyor. Ayrıca katı mali disiplinin ekonomideki daralmanın azalmasını da zorlaştıracağı biliniyor. Yunanistan'a verilecek desteğin benzer sıkıntılar yaşayan İrlanda, Portekiz ve İspanya yanı sıra diğer Doğu Avrupa ekonomilerine de verilmesi gerekiyor. Bu durum ise görece daha iyi olan ekonomilerden sorunlu olanlara çok büyük bir kaynak transferi anlamına geliyor; görece daha iyi olanların da mali sistemi yıpranacak ve bütçe açıkları büyüyecek. Muhtemelen AB ekonomilerinin sorunları türdeş hale gelecek, hep birlikte Maastricht kriterlerini ihlal yarışında buluşacaklar. Ortak para ve para politikası kimseyi memnun edemeyecek, ekonomiler daralacak ve bütçe açıkları büyüyecek. Hepsi sorunlu hale gelince kimse kimseyi desteklemeyecek ve herkes başının çaresine bakmak zorunda kaldığında çok daha büyük bir kaos yaşanacak!.. Kısa vadede günü kurtarmaya çalışmanın orta vadeli maliyeti çok ağırlaşacak ve bunu seçmenlere anlatıp desteğini almak pek mümkün olamayacak.
İşin tuhafı AB'li siyasiler yukarıda özetlemeye çalıştığımızdan daha iyi bir alternatif üretemiyorlar ve bunu da göze alamıyorlar. Kanada'da toplanan G-7'lerin bütçe açıklarına rağmen teşviklere devam demesi, yıpranma önceliğinin merkez bankalarında olduğu ve daralma aşılamadığı sürece aşırı gevşek para politikalarının varlık alımları yolu ile iyice gevşeceği ve maliyet kökenli enflasyon baskılarına kayıtsız kalınacağı anlamına geliyor.
Avrupa Birliği'ndeki mal ve hizmet üretiminin büyük ölçüde iç talebe yönelik olması, birlik içindeki ülkeler arasındaki ilişkilerin görece büyük ağırlık taşıması mevcut açmazdan çıkılmasını zorlaştırıyor. Bazı ekonomilerdeki ekonomik daralmaya bağlı bütçe açıkları ve sorunlu kredilerdeki patlama diğerlerini de aynı yönde etkiliyor. Salt para politikasının aşırıya kaçan ölçüde gevşetilmesi sorunun çözülmesine katkı yapmıyor, gün kurtarılsa da durumun ciddiyeti artıyor ve çaresizlik büyüyor. Uzunca bir süredir Maastricht kriterlerinin aşılmasına kayıtsız kalınması, yetkililerin içine düştükleri açmazın bilincinde oldukları anlamına geliyor!..
Sorunlu ekonomilerin borçları yapılandırılacak, yeni krediler verilecek, AB bankacılık sistemi sağlıksız bir şekilde büyümeye zorlanacak ve aktif kalitesi çökecek. Bu süreçte bütçe açıkları büyüyor ve kamu borç yükleri artıyor olacak. Kurumsal bazda rekabet gücü hızlanan bir şekilde erirken, bireysel gelirler de azalacak; AB pazarı dalgalı bir şekilde daralacak ve işsizlikle birlikte istikrarsızlık artacak. Ortak para Euro'un satın alma gücü kademeli bir şekilde gerileyecek, AB'nin tasarruf açığı oluşacak ve hızla büyüyecek; yaşam kalitesi düşerken mevcut standartlar korunamayacak. Yeni nesiller sahip olduklarının kıymetini, onları kaybettikten sonra anlayacak, fakat iş işten geçmiş olacak... Yirminci yüzyılın ilk yarısında yaşanan sıkıntılar geri dönecek, şefaflık azalır iken iktidarı ele geçirenler kendileri gibi düşünmeyenlere karşı eskiye göre çok daha farklı tavırlar sergileyecek. Bir şeylere ulaşmak hissi ile oluşan sorunlara duyarsız kalmanın bedeli çok ağır olacak.
Çaresizliği tadıp, bir daha o duruma düşmemek adına güçlü olmaya çalışanlar, söz konusu gücü kendi lehlerine ve başkaları aleyhine hesapsızca kullanmayı göze aldıkları sürece medeniyetten uzaklaşacak ve başladıkları yere geri dönecekler...
Güçlü olmak ve öyle kalmak adaletsizilği, adaletsizlik ise çaresizliğe sürüklenişi hızlandırır... Günü kurtarmak olumsuza gidişi kabullenmektir, çaresizliktir. G-7'lerin gücü ise daha fazlasına yetmemektedir!...