Günlerden Merkez Bankası, beklenti 2025 ilk çeyrek faiz indirimi

Şevket SAYILGAN / Ekonomist
Şevket SAYILGAN / Ekonomist [email protected]

Piyasa ekonomi­leri finansal ola­rak imkansız üçlü olarak da ifade edi­len (impossible tri­nity) dengesi üze­rinde çalışması ön­görülür. Kısaca faiz, kur ve kambiyo sis­teminden sadece bi­ri kontrol edilebilir. Diğerleri serbest ya­ni piyasa dengesine bırakılma­lıdır.

Bu yapı günümüzde Dün­ya’daki çoğunluk ülkeler tara­fından uygulanmaktadır. Buna göre de ağırlıklı olarak ülkeler ve Türkiye’de faizi kontrol eden diğerlerini serbest bıraktığı bir yapıdır. (Uygulama bugün ül­kemizde farklı olsa da yani kur da kontrollü bir yapıda…) Tüm bu süreçler merkez bankaları tarafından yönetilmektedir ya da merkez bankalarının görev, yetki ve sorumluluğundadır.

Ayrıca ekonomi yönetimleri­nin iki temel politikası vardır. Bunlar para politikası ve maliye politikasıdır. Kısaca ayrımı be­lirlemek adına para politikası­nın temel aracı faiz, maliye po­litikasının temel aracı vergidir. Para politikası hızlı sonuç ve­ren ama kalıcılığı maliye poli­tikası ile eş güdüm içinde yöne­tildiğinde ortaya çıkan bir yapı­da olmasıdır. Maliye politikası ise uzun dönemde etki gösteren ve yapısal dönüşüm gerektiren özellikler taşıdığından özellikle gelişmekte olan ekonomilerde kısmen pasif hale getirilmiştir.

Kısaca günümüz ekonomik yapıları faizin kontrol edil­diği ve bu kontrolün merkez bankaları tarafından yapıl­dığı bir özellik taşımaktadır.

Türkiye ekonomisinin de 2024 yılsonu gelirken ve 2025 beklentileri oluşturulurken te­mel bilinmez veya değişken Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB)ne zaman faiz düşüreceğidir. Çünkü faiz düşürme zamanlaması birçok parametreyi olumlu ve olumsuz etkilemeye sahip bir etki alanı­na sahiptir. Piyasalar 21 Kasım toplantısı için bir düşüş bek­lentisi taşımazken, aralık ayı için düşürme beklentisi dikka­te alınacak bir ağırlıktadır.

An­cak merkez bankacılığının zor olan yönü ise piyasaların yara­tacağı baskı ve lobiciliğe karşı esas amacın enflasyonu kalıcı düşürme olduğu bir yapıda bu konuda daha inandırıcı verile­rin ortaya çıkması ile yapılma­sıdır. Bu dönemde 2025 ilk çey­reği olarak görülmektedir. An­cak birçok kez de belirttiğim gibi sadece para politikası ve fa­iz aracı ile kalıcı enflasyon dü­şüşü sağlanamayacağı gibi eko­nomi kurumlarının bağımsız­lığı ve politik ilişkilerden uzak kalabilmesi ile yapısal reform­lar uygulanması bizi nihai so­nuca götürecektir.

Piyasalar ve TCMB arasındaki ilişki ve beklentiler

TCMB, para politikası karar­larıyla finansal piyasaların işle­yişinde kritik bir rol oynar. TC­MB’nin uyguladığı politikalar, piyasaların yönünü belirler

TCMB’nin görev ve amaçları

TCMB’nin temel amacı fi­yat istikrarını sağlamak, yani enflasyonu kontrol altında tut­maktır. Ayrıca finansal istik­rar, döviz piyasalarının düzen­lenmesi ve ekonomik büyüme­yi destekleme gibi yan görevleri de vardır. Bu amaçlar doğrul­tusunda TCMB, politika faiz oranlarını belirler, piyasalara likidite sağlar ve döviz rezerv­lerini yönetir.

Piyasalar ve TCMB’nin karar mekanizması

Piyasa aktörleri, TCMB’nin kararlarını yakından takip eder. TCMB’nin faiz oranlarını artırması, genellikle enflasyo­nu düşürme amacı taşır ve pi­yasalarda yerli para birimine olan güveni artırabilir. Ancak yüksek faiz oranları, ekonomik büyümeyi yavaşlatma riskini taşır. Buna karşılık, faiz oran­larının düşürülmesi kısa vade­de ekonomik büyümeyi teşvik edebilir ancak bu durum, enf­lasyonist baskıları artırabilir ve yerli para biriminin değer kaybetmesine neden olabilir.

Son dönemdeki eğilimler ve piyasa tepkileri

Son yıllarda Türkiye’deki ekonomik koşullar ve küresel gelişmeler, TCMB’nin politika­larını daha fazla baskı altına al­mıştır.

Faiz Politikaları: Özellikle enflasyonun yüksek seyretti­ği dönemlerde, TCMB’nin faiz kararları piyasalar tarafından kritik bir şekilde değerlendi­rilmiştir. Örneğin, faiz indirim kararları TL’nin değer kaybına neden olurken, yüksek faiz po­litikaları yatırımcı güvenini ar­tırsa da büyüme üzerinde baskı yaratmıştır.

Döviz Kurları: Döviz piya­saları, TCMB’nin politikalarına anında tepki verir. Özellikle re­zerv kullanımı ve faiz kararları, döviz talebi üzerinde belirleyi­ci olur.

Enflasyon ve Beklentiler: Enflasyonun kontrol altına alı­namaması, piyasalarda risk al­gısını yükseltir. Bu nedenle TC­MB’nin enflasyonla mücadele politikaları, yatırımcıların bek­lentilerini şekillendiren temel unsurlardan biridir.

Piyasa Beklentileri ve Gelecek Öngörüleri

Piyasalar, TCMB’nin bağım­sızlığı ve öngörülebilirliği ko­nusundaki gelişmelere büyük önem verir. Aşağıdaki başlıklar, yatırımcıların ve piyasa aktör­lerinin gelecekteki beklentile­rini belirlemede öne çıkar:

1- Bağımsızlık: TCMB’nin siyasi etkilerden ne ölçü­de bağımsız olduğu, piyasalar­daki güvenin belirleyici unsur­larından biridir. Bağımsızlık algısı, özellikle yabancı yatı­rımcılar için kritik bir rol oy­nar.

2-Enflasyonla Mücade­le: Enflasyon oranlarının düşürülmesi ve fiyat istikrarı­nın sağlanması, piyasa beklen­tilerinin olumlu yönde şekil­lenmesi için önemlidir.

3-Döviz Kuru Yönetimi: Döviz rezervlerinin güç­lendirilmesi ve kur istikrarını sağlayacak politikalar, TCM­B’nin başarısı açısından yakın­dan izlenmektedir.

4-Küresel Gelişmeler: Küresel faiz oranları, emtia fiyatları ve jeopolitik riskler, TCMB’nin kararlarını ve piyasa beklentilerini şekil­lendiren dış faktörler arasın­da yer alır. TCMB ile piyasalar arasındaki ilişki, Türkiye eko­nomisinin yönünü belirleme­de kritik bir öneme sahiptir. Bu ilişki, yatırımcıların güve­nini, döviz kurlarını, enflas­yonu ve ekonomik büyümeyi doğrudan etkiler. TCMB’nin şeffaf, öngörülebilir ve tutarlı politikalar izlemesi, hem yer­li hem de yabancı yatırımcılar için olumlu bir piyasa ortamı yaratabilir. Gelecekte TCM­B’nin atacağı adımlar, Türkiye ekonomisinin istikrarı ve sür­dürülebilir büyümesi açısın­dan belirleyici olacaktır.

Son Söz: “Bir insanın dav­ranışı, sözlerinde daha yüksek sesle konuşur.” Dale Carnegie

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar