Güney Kore’ye örnek alırken Kuzey Kore’ye dönüşmeyelim
Sevgili dostlar, Ağustos ayının ilk haftasıyla birlikte artık yazın son ayına girdik. Bundan sonra artık eylül ile birlikte piyasaların hareketlenmesini bekliyoruz. Ama bu son bir haftada yaşadığımız irili ufaklı gelişmeler var ve bu gelişmelerle birlikte etkilerini kısa kısa yorumlamak istiyorum.
1- Instagram’ın kapatılması
2 Ağustos tarihinde Instagram’a Türkiye’den erişim engellendi. Instagram Türkiye’de birçok kobi için, bireysel girişimci için, evde bir şeyler üretip satarak ev ekonomisine katkı sağlayan ev hanımları ve gençler için önemli bir pazaryeri. Bu yüzden ekonomik olarak kaybımız olmadığını söylemek gerçekçi olmaz.
Sadece bu yönüyle değil, dört yılda bir düzenlenen ve bu yıl Paris’te gerçekleşen Olimpiyat Oyunları şu anda sürüyor. Bu olimpiyatlara 10 milyar euro gibi bir bütçe harcandı. Tüm dünyanın gözü bu oyunlarda.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Olimpiyat Oyunları’ndaki yüzüncü yılında, Team Türkiye 101 sporcu ile Paris 2024’te ülkemize gurur dolu yeni anlar yaşatmak için yarışıyor. Dünyaya birçok marka isim çıkarıyoruz bu olimpiyatlarla, daha önce Mete Gazoz, Busenaz Sürmeneli, Buse Naz Çakıroğlu gibi, Enes Akgül gibi, Rıza Kayaalp gibi, Filenin Sultanları gibi markalar çıkarmıştık. Bu olimpiyatlarda da elbette Yunus Dikeç gibi, Ersu Şaşma gibi. Peki bizim şimdi bu başarılı gençlerimizi daha da parlatmamız, tüm dünya gündeminden indirmememiz gerekmez mi?
Böylece bu sporcular dünyaca tanınır olmaz mı? Birçok markayla işbirliği yapıp ekonomik bir değer yaratmaz mı? Acun Ilıcalı’nın programındaki gibi sms atarak mı destekleyeceğiz bu çağda bu sporcuları? Bir diğer yandan ekonomik olarak sıkışmış milyonlarca insanın sorunlarını biraz olsun uzaklaştığı, kafasını boşalttığı bu mecraları kapatmak da ekonomik bir kriz sırasında bir hükümetin yapacağı son şey olabilirdi. Siyaseten de yanlış buluyorum.
2- Mikro İthalat Düzenlemesi
Son günlerde çok popüler olan Temu gibi global sitelerden çok düşük fiyatlara alışveriş yapan sosyal medya kullanıcıları dikkatleri üzerlerine çekmişlerdi. Sonucunda da şöyle bir düzenleme geldi.
Sipariş üst limiti de 150 eurodan 30 euroya çekildi. Artık 30 euro üstü fiyatlı bir ürünü yurt dışından getirmek mümkün olmayacak. Bu karardan en çok Amazon , Temu, Aliexpress etkilenecek. 30 Euro altı aldığınız ürünler ise Avrupadan geliyorsa yüzde 30, diğer ülkelerden (Özellikle Çin’den) geliyorsa yüzde 60 vergilendirilecek. Haliyle bu yurtdışı sitelerle rekabette eli güçlenen Türk siteler de fiyatlarını artıracak.
Temu’yu ben de kullandım. Her yönden daralan bir ekonomide tüketicilere böyle küçük nefes alma alanları açmak gerekiyordu. 150 euro limiti ne için vardı? Sınırlamak için, zaten sınırlı olan bir alışveriş hakkını beşte birine düşürmek nefes alma alanını da iyice daraltmak demek. Elbette arkasındaki niyeti, amacı anlıyoruz ama bu kadar sınırlama da Güney Kore gibi uçmayı uman bir ülkeyi Kuzey Kore gibi kapalı devre çalışan bir ülkeye döndürecek.
3- Kredi kartı ile virman düzenlemesi
02.08.2024 tarihli Resmi Gazetede şöyle bir kanun yayınlandı.
“Mal ve hizmet alımlarında başkasına ait kredi kartı ve banka hesabından ödeme yapmak yasaklanmıştır. Müşteriden olan alacağınızı işlemle taraf olmayan üçüncü kişi tarafından (özellikle kredi kartı ve mail order ile) ödenmesi yasaklanmıştır. Yasaya aykırı olarak işlemleri yapanlara her bir işlem bedelinin yüzde 10’u kadar ceza kesilir. (iki tarafa da) yüzde 10’luk tutar şirketler için 20.000 TL’nin altındaysa ceza 20.000 TL, şahıs işletmeleri için 10.000 TL’nin altındaysa ceza 10.000 TL olarak uygulanır.” Daha sonra Gelir İdaresi Başkanlığı bu durumun yanlış anlaşıldığını belirten bir açıklama yayınladı ve neredeyse Resmi Gazetedeki açıklamanın yüzde 90’ını yumuşattı.
Aslında ticaretin içinde yer alan ve kredi kartı ile yapıldığı için zaten en kolay takip edilebilen işlem olmasına rağmen, kayıtdışılığı zaten artırması muhtemel olmayan, yüz işlemden üçünde sorun var diye yüzünü birden cezalandıran bu düzenlemenin ben baştan kaleme alınışının yanlış olduğunu düşünüyorum.
Birçok işletme bayilik sistemiyle, bağlı bulunduğu dağıtıcı ya da distribütörün sanal POS’u üzerinden ticaretini sürdürüyor. Bunun için de aldığına da sattığına da faturasını kesiyor. Bu işletmelerin ölçeği küçük olduğundan bankalardan kendi POS’larını aldıklarında çok daha yüksek oranlar ödüyorlar. Bu işletmelerin kârlılıklarının baltalamamak için bu gibi düzenlemelerin çok daha iyi düşünülmesi gerekiyor.