Güneş enerjisi aşkını öldürmeyin
Türkiye’de yıllardır güneşe dayalı elektrik üretim yatırımlarının desteklendiğini duyarız. Doğrudur, desteklendi. Ama iyi ve kalıcı bir model ortaya koyulamadığından olsa gerek, güneş enerjisi yatırımlarını destekleme adına atılan her adım yarım kaldı.
Bir ara GES’ler lisanssız elektrik üretim modeli ile desteklendi. Mantık 1 MW ve altındaki santral yatırımları için lisans alma şartı olmayacak, üretilecek elektriğe 13.5 cent fiyat alım garantisi verilecekti. Başladı ve bir yere geldi. Sonra çeşitli gerekçelerle bu modele son verildi. Hatta önceden kazanılmış haklar bile budandı.
Her şeye rağmen şu anda Türkiye’de güneşe dayalı elektrik üretiminde 5 bin MW’nin üzerinde bir kurulu güç varsa aslında bunu lisanssız GES’lere sağlanan desteklere borçluyuz.
Daha iyi bir destekleme modeli bulunamaz mı? Bulunabilir elbette. Ancak sistematik bir yol tutturulamıyor bir türlü. Her model mutlaka kendi içinde tutarlılığa sahiptir elbette. Ancak bilinmeyeni ya da etkileyeni ve etkileneni çok fazla olan bir sektörden söz ediyoruz.
Son iki yıldır MW düzeyinde lisanssız GES’lerin yerine çatı ve cephe uygulamalarına destek verileceği konuşuluyor, biliniyor. Hatta bunun için bir sürü adım atıldı. En son adım, çatı ve cephe uygulamalarına aylık mahsuplaşma imkanı tanınması ve 5 MW ve altı güce sahip GES’lerin dağıtım bedelinden muaf tutulmasıydı.
Buna rağmen nedense mikro GES uygulamalarında beklenen patlama bir türlü gerçekleşmiyor.
Ama umut tükenmez. Bugün gelinen noktada özellikle öz tüketim amaçlı çatı ve cephe uygulamalarıyla güneşe dayalı elektrik üretim yatırımlarının tabana yayılacağına hala bir inanç var.
Ancak sektörde yıllardır hep ha bugün ha yarın diye bekleye bekleye bıkkınlığa kapılan çok sayıda girişimci ve çalışan olduğunu da söylemekte fayda var. Ve şunu unutmamak lazım, sektöre yönelik bir umudunu yitirmiş insan, 100 yeni umutlu insanın yaratacağı enerjiyi ve heyecanı yok etmeye yeter.
Bu nereden mi aklımıza geldi? Yaklaşık 15 yıldır güneş enerjisi sektöründe faaliyet gösteren önde gelen oyunculardan birinin patronu ile konuşuyoruz. İşte ağzından dökülen umut kırıcı cümleler: “Üniversite üçüncü sınıfta bizde staj yapan, son sınıfta maaşlı çalışmaya başlayan, okulu bitirdikten sonra da dört yıldır beraber çalıştığımız bir arkadaşımız işten ayrıldı. Gerekçesi iç karartıcı. Özetle bu sektörün Türkiye’de desteklendiğini düşünmüyormuş. Bu yüzden de sektör değiştirmeye karar vermiş.”
Evet, bu ve benzeri durumdaki insan sayısı giderek artıyor sanki. Bir an önce umut verici adımlar atılması şart. Umut biterse yeniden canlandırmak çok daha zordur.