Güneş balçıkla, rakamlar algı yönetimiyle sıvanmıyor

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

100’e artık 9 kaldı. Bugün, Cumhuriyetimizin ilanının 91’inci yıldönümü. Ve 9 yıl sonra bugün, 100’üncü yılı kutlayacağız. Hani bir dizi hedef koyduğumuz 100’üncü yılı. 

Onca badire atlattı Türkiye Cumhuriyeti, atlatmaya da devam ediyor. Dünya konjonktürü mü dersiniz, komşulardaki istikrarsızlıklar mı, dünya ekonomisinden bize yansıyanlar mı, bizim ülkemizi idare etmedeki basiretsizliğimiz mi, artık ne derseniz deyin, şöyle uzun soluklu rahat nefes aldığımız, geleceğe güvenle baktığımız bir dönem pek olmadı. Ama, her şeye rağmen, Türkiye Cumhuriyeti, sağından solundan birileri çekiştirse de, içeriden ve dışarıdan çelme takmaya çalışanlar hiç eksik olmasa da ayakta kaldı ve elbette kalacak. 

Cumhuriyetimizin 91’inci yıldönümünde, ekonominin, üzerinde en çok tartışma yapılan, en çok kıyaslamaya gidilen iki temel göstergesinde tarihsel bir yolculuğa çıkmak istedik. 

Birinci tartışma konusu, Türkiye’nin hangi dönemde daha hızlı büyüdüğü, çağ atladığı... İkincisi ise, Onuncu Yıl Marşı’nda dile getirilen şu demiryolu konusu, ülkenin demir ağlarla örülüp örülmediği tartışması. 

Behçet Kemal Çağlar ve Faruk Nafiz Çamlıbel birlikte yazmış Onuncu Yıl Marşı’nı, Cemal Reşit Rey bestelemiş. Yalnızca bir dizede geçiyor demiryolu konusu; “Demir ağlarla ördük, ana yurdu dört baştan” deniliyor, hepsi o. Ama gelin görün ki bu müthiş bir rahatsızlık yaratıyor. 

Ne zaman, ne kadar büyüdük? 

Türkiye ekonomisinin büyümesi konusunda 91 yıl için tek bir seri bulmak kabul edilmeli ki söz konusu değil. Rakamların baz yılı değişmiş, ölçüm yöntemlerinde değişiklik olmuş. Biz, bu dönem için olabildiğince sağlıklı bir seri oluşturmaya çalıştık, bazı dönemleri de seri kesintileri yüzünden eksik almak durumunda kaldık. Verilerin kaynağının Kalkınma Bakanlığı ve TÜİK olduğunu belirterek, rakamlara bakalım. 

Türkiye’nin en hızlı büyümeyi hangi dönemde gerçekleştirdiği hemen her dönem tartışma konusu olmuştur. Ama işte rakamlar ortada. 1923-1929 dönemi, Türkiye’nin en hızlı büyüdüğü dönem olarak dikkat çekmektedir. Türkiye, bu altı yılda ortalama olarak yıllık yüzde 10.3’lük bir büyüme hızına erişmiştir. Böyle bir ortalama bir daha da yakalanamamıştır. 

Hızın böylesine yüksek olmasının en temel nedeni kuşkusuz Türkiye’nin o dönemlerde neredeyse hiçbir şey üretemez durumda bulunmasıdır. Baz çok düşüktür. Çok genel olarak söylersek, buğday üretimini örneğin 5 tondan 6 tona çıkarsanız, bu yüzde 20 büyüme demektir. Nitekim Cumhuriyetin ilk yıllarındaki hızlı büyüme de ağırlıklı olarak tarım kaynaklıdır. 

1940 yılıyla birlikte büyüme durur ve ekonomide daralma dönemine girilir. Bu da çok normaldir, çünkü bir Dünya Savaşı yaşanmaktadır. Türkiye, 1940’tan 1950’ye kadar olan dönemde küçülmekten kurtulamaz. 

Demokrat Parti iktidarıyla birlikte ve bir de önceki dönemde küçülen ekonominin yarattığı olumlu baz etkisiyle hızlı bir büyüme dönemine girilir. Ekonomi, 1950- 1959 döneminde yıllık ortalama yüzde 6.9 gibi yüksek bir büyüme hızına erişir. 

27 Mayıs’tan sonraki süreçte 1979 yılına kadar büyüme zikzaklar çizse de yine de devam eder. 

24 Ocak kararlarının devreye sokulduğu 1980 yılında önceki on yıl yüzde 4.1 düzeyinde kalan büyüme, bu kez yüzde 5.2’ye yükselir. 

En çok tartışma konusu yapılan dönemlerden biri de kuşkusuz AKP hükümetleri dönemidir. 2014 tahmin olmak üzere, 2002 sonundan bu yılın sonuna kadar olan dönemi kapsayan 12 yılın ortalamasında gerçekleşen yıllık ortalama büyüme yüzde 4.7’dir. 

Türkiye, son yıllarda “cilalı” bir büyüme algısı içinde. Etrafımızda yükselen devasa binalar görüyoruz; kilometrelerce uzanan çift yollarda, otoyollarda daha konforlu seyahat ediyoruz. Ama bunlar büyümeye öyle sanıldığı kadar çok katkı yapmıyor. Bir yol, bir sanayi tesisinin yerini tutmuyor. Yapılıyor, bitiyor; daha rahat ve konforlu bir yaşam için katkı sağlıyor, o kadar. 

aktas-038.jpg

Ya demiryolları? 

Onuncu Yıl Marşı’nda geçen, “Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan” dizesi çok rahatsızlık yaratıyor. Cumhuriyet, Osmanlı İmparatorluğu’ndan 4.136 kilometre demiryolu devraldı. Atatürk döneminde, 1923-1938 arasında tam 3.186 kilometre demiryolu yapıldı. 1939’dan 1951’e kadar, İkinci Dünya Savaşı’nın da etkisiyle demiryolu yapımı tavsadı, bu dönemdeki yapım 579 kilometrede kaldı. Demokrat Parti ise demiryoluna hiç yüz vermedi, gözde olan yatırım karayollarıydı. 1952’den 2004’e kadar olan dönemdeki demiryolu yapımı 1000 kilometreyi bile bulmadı.

AKP hükümetleri ise şimdiye kadar 1.100 kilometre kadar demiryolu yaptı. Projelendirilmiş ve bir kısmının yapımı halen devam etmekte olan demiryolları da 2.200 kilometre uzunluğunda. 

Aslında, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki koşullarla, teknik olanaklarla, maddi durumla bugünü kıyaslamak, elma ile armudu kıyaslamaktan da öte garip bir değerlendirme. Ne şimdiki gibi iş makinesi, ne harcayacak para, ne dışarıdan kolaylıkla alınabilecek kredi mevcut. Ama Ulu Önder Atatürk döneminde, her yıl 200 kilometrenin üstünde demiryolu yapılmış. Saygı duymak gerek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar