Gündüz hayalleri

Güventürk GÖRGÜLÜ
Güventürk GÖRGÜLÜ PAZARLAMA 3.0 [email protected]

Bir-iki hafta önce televizyon kanallarından biride Albert Einstein'ın hayatını anlatan bir belgesel yayınlanmıştı. Dokuz buçuk yaşındaki kızım Einstein hayranı olduğu için, belgeselde anlatılanların pek çoğunu zaten biliyordu, ama buna rağmen tek kelimesini bile kaçırmadan büyük bir merakla sonuna kadar birlikte izledik.

Einstein'in yaşamı hakkında benim de herkes kadar bilgim var, ama belgeseli baştan sona izleyince fark ettim ki, Einstein'ın fizik bilimini ayakları üzerine oturtan insan olması bir yana, bence herkesin örnek alması gereken iki önemli özelliği var. Bunlardan biri doğuştan geliyor, diğeri ise büyük ölçüde sonradan kazanılmış bir özellik.

Oldukça başarısız bir okul dönemi geçiren genç Einstein, 1900'lerin başında İsviçre'de patent memurluğu yaparken, esas ilgi alanını oluşturan atomun parçacıklarıyla ilgileniyor ve bu konuda makaleler kaleme alıyor. Belgeselde Einstein'ın bu günleri anlatılırken, 20. Yüzyıla damgasını vuracak bu dahinin, çalıştığı patent ofisindeki masasında oturup patent başvurularını incelediği sırada bir taraftan da "gündüz hayallerinde" atomun yapısıyla ilgili teorisini geliştirdiği söyleniyor. Buradaki "gündüz hayalleri" boşuna bir vurgu değil. Bizim çocukluğumuzda "ayakta uyumak"la eşdeğer tutulan gündüz hayalleri, günümüzde yaratıcılığın en büyük yakıtlarından biri olarak kabul ediliyor.

Biliyorsunuz beynimizin sağ yanı yaratıcılığın, bütünsel düşüncenin, çok yönlülüğün, duyguların, sezginin, fikirlerin, görselliğin kaynağı, sol yanı ise mantığın, analitik düşüncenin, gerçekçiliğin, nesnelliğin, araştırmacılığın... Sağ beynini kullananlara örnek olarak çoğu kez Picasso gibi yaratıcılığını sanatın bir alanında ortaya koyan dahiler, sol beyninin kullananlara örnek olarak da Einstein gibi bilim alanındaki dahiler gösterilir. Ancak yaratıcılık ve analitik düşünce gibi beynin iki önemli fonksiyonunu görsel hafızamıza yerleştirmek için kullanılan bu tür bir ayrımın çok da doğru olmadığını biliyoruz. Zira sanat veya bilim alanında ortaya çıkan dahilerin pek çoğunun, beyinlerinin yalnız bir yanını değil, her iki yanını kullandıkları söyleniyor.

"Zihin Haritaları"nın (Mind Maps) yaratıcısı  Tony Buzan, dahi olarak tanıdığımız insanların beyinlerinin her iki tarafını kullanabildiklerini belirterek beynimizin tek tarafını kullanmanın tek ayakla yürümeye benzediğini söylüyor. İki ayağımızda kolayca katettiğimiz bir yolu, tek ayağımızla nasıl zar zor aşıyorsak, beynimizin yalnızca tek tarafını kullanarak da önümüzdeki soruları ve sorunları öyle zar zor aşabiliyoruz ya da aşamıyoruz...

Einstein'ın beyninin sol yanını oldukça etkili bir şekilde kullanabildiğine herhalde kuşku yok. Mantıklı, analitik, araştırmacı bir beynin, aynı zamanda kimsenin sapmadığı yollara sapabilmesi, ışığın uzayla birlikte bükülebildiğini düşünebilecek kadar sezgisel ve yaratıcı olması çok sık rastlanan bir durum değil. Gündüz hayalleri genel olarak sağ beynini daha etkin biçimde kullanan insanlara özgü bir davranış biçimi olmasına rağmen, Einstein gibi iki taraflı beyne sahip insanlarda daha belirgin biçimde ortaya çıkıyor ve sol beyin sağ beyinle birlikte çalışıp bunu bir de gündüz düşleriyle beslediğinde ortaya çıkan şeye "deha" adı veriliyor...

Pek çoğumuz beynimizin iki yanını Einstein kadar etkili kullanamayabiliriz. Ancak ister sağ beyin, ister sol beyin ağırlıklı düşünelim, projelerimiz, geleceğimiz, ideallerimiz, yapmak istediklerimiz her ne ise onları gündüz düşlerimizde geliştiriyoruz.  Önümüze çıkan sorunlara bin bir türlü seçeneği, formülü uygulayarak, sonuçlara vararak, deneyerek ve yanılarak gündüz düşlerimizde çözüm buluyoruz.

Evet, bu belki de doğuştan gelen bir özellik. Ama Enstein'ın doğum sonrasında, belki ailesinden aldığı ilk eğitimden, belki de daha sonra kazandığı bir başka önemli özellik var.  O da empatiye dayalı bir muhakeme ve doğruya olan güven...

Eskilerin deyimiyle Harb-i Umumi, yani Birinci Dünya Savaşı çıktığında Prusya Bilimler Akademisi'nde militarizmin girdabına katılan bilim insanları, kimyasal silah üretme yarışına girerken bu duruma tek başına karşı çıkan kişi Einstein oluyor. Daha sonra İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya'yı terk etmek zorunda kalan Einstein, Roosevelt'e yazdığı mektupla ABD'nin atom bombası üretmesinin yolunu açsa da, aynı yıllarda nükleer karşıtı blokun oluşmasına öncülük edenler arasında yer alıyor ve ardından senatör McCarthy'nin adında simgeleşen cadı avı döneminde yine umuma karşı çıkarak doğru bildiği yolda ilerlemeyi sürdürüyor...

Uzun sözün kısası, kızıma da dediğim gibi, insan gündüz düşlerinden asla vazgeçmemeli. Çünkü "dün gece bir rüya gördüm" diye söze başlayan Martin Luther King, emin olun ki, gece gördüğü rüyayı değil, aslında insanlara gündüz hayallerini anlatıyordu. Ve yine emin olun ki, değil bütün bir ülke, bütün dünya aksini söylese bile, dünyada aklıyla doğruyu bulmuş bir tek insanın söylediğinden daha güçlü bir şey olamaz. Çünkü gerçek her zaman kalabalıklardan daha güçlü ve öyle olmaya da devam edecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Orta vadeli temenniler 21 Eylül 2018