Gündemde asgari ücret var
Bugünlerde ülke gündeminin en önemli konularından birisi şüphesiz 2025 yılı için belirlenecek asgari ücret rakamı. Aralık ayının ilk haftasında Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalara başlayacak, 31 Aralık’a kadar da netleştirip yayımlayacak. Aslında konu, her yıl önemli bir gündem oluştursa da, süreç bu yıl çok daha farklı. Zira Temmuz ayından beri de son derece güncel.
Bu denli erken gündem olmasının ana nedeni, hiç şüphesiz enflasyonun yüksekliğine rağmen yalnızca sene başında bir artış yapılmış olması ve yıl ortasında yeni bir düzenlemenin olup olmayacağına dair beklenti idi. Nitekim enflasyonu düşürme hedeferiyle ters düştüğü gerekçesiyle asgari ücrette yıl ortası düzenlemeye gidilmedi. Tek sebep bu değildi elbet; iş dünyasının, sanayicilerin ve ihracatçıların yükselen sancılı sesleri de fren etkisi yarattı.
Her geçen gün biraz daha daralan piyasa ve faizlerin de yüksek seyrinin devamıyla beraber, iş dünyasının yeni bir artışı kaldıramayacak olması da önemli bir etken oldu. Halkın geçim konusundaki sıkıntıları ise hiç şüphesiz madalyonun diğer ve çok önemli bir yüzü. Asgari ücret, çalışanların temel ihtiyaçlarını karşılamaları için belirlenenişçinin emeği karşılığında alabileceği en düşük miktarı garanti altına alarak sosyal adaleti sağlamak amacıyla belirlenen ücrete verilen ad.
Ülkemizde asgari ücretle çalışanların sayısı SGK verilerine göre 2020 yılında kayıtlı işçilerin yüzde 42’si, yani 6 milyon 390 bin. 2023 yılında SGK’ya bildirilen prime esas kazançlara göre yaklaşık 7 milyon kişinin asgari ücretle çalıştığı tahmin edilmekte. Ayrıca, asgari ücret ile asgari ücretin iki katı arasında ücretle çalışanların sayısının da 13 milyona ulaştığı yine belirtilen veriler arasında. Ortalama yüzde 40 desek bile, toplam nüfusa oranla bir hayli yüksek.
Asgari ücret nasıl hesaplanır?
Her ülkenin ekonomik koşulları, işgücü piyasası yapısı ve sosyal politikalarına göre asgari ücret farklılık göstermekte. Bununla birlikte, genellikle çalışanların barınma, gıda, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde olması ana hedef. Hesaplanmasında göz önünde bulundurulan faktörlerin en başında şüphesiz ekonomik veriler gelmekte. Enflasyon oranı, ülkenin ekonomik büyüme hızı, işsizlik oranı, yaşam maliyetleri.
Ardından sosyal faktörler; işçi sendikalarının talepleri, işverenlerin maliyet analizleri, toplumun refah seviyesi. Hukuki ve idari süreçler olarak adlandırılan Bakanlık ve ilgili kurumlar tarafından yapılan değerlendirmeler, işçi ve işveren temsilcilerinin katıldığı komisyon toplantıları, uzman raporları ve öneriler de yine asgari ücreti etkileyen faktörler. Gelişmiş ülkelerin pek çoğunda asgari ücret benim de savunduğum şekilde bölgesel farklılık gösteriyor.
Örneğin Japonya’da asgari ücret hem ulusal düzeyde hem de bölgesel belirlenmekte. Yaşam maliyetlerinin yüksek olduğu Tokyo gibi bölgelerde daha yüksek asgari ücret uygulanırken kırsal bölgelerde ücretler daha düşük. İskandinav ülkelerinde ise belirlenmiş bir asgari ücret bulunmuyor. Bunun yerine, asgari ücret toplu iş sözleşmeleriyle belirlenirken, işveren ve işçi sendikaları arasında yapılan anlaşmalar, sektöre ve işin niteliğine göre farklılık göstermekte.
İşimiz zor
Asgari ücretin başlıca avantajları çalışanların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesine olanak tanımak, gelir dağılımındaki eşitsizlikleri azaltmak ve çalışanları ağır ekonomik koşullara karşı korumak iken; işveren açısından iyi yönetilemez ve altından kalkılamaz maliyetlere ulaşması halindeyse işten çıkarmalara yol açabilmekte. Küçük işletmeleri ise ekonomik olarak zorlayabilmekte ve enflasyonun da yükselmesine neden olmakta. Her ne kadar gelir eşitsizliğini azaltmayı amaçlasa da uygulamadaki farklılıklar, ekonomik ve sosyal sonuçlarını da çeşitlendirmekte. Ülkelerin ekonomik yapıları, refah seviyeleri ve sosyal politikaları bu konuda belirleyici olmakta.
Ülkemiz çalışanlarının neredeyse yüzde 50’si geçimini asgari ücretle, yani 17.002 TL ile sağlamaya çalışıyor. Öngörülen artış oranı ise yüzde 25 ile 35 arasında, yani 21.000 ile 23.000 aralığında bir yerlerde olacak. TÜİK’in enflasyon verileri, yeniden değerleme oranı, hedef enflasyon, daralan piyasalar. Öylesine zor bir süreç ki bu görüşmeler nasıl nihayete erecek kestirmesi zor. Sonuçta bir rakamda uzlaşılacak olsa da, daha şimdiden alanın da verenin de mutlu olmayacağını görür gibiyim. Sabırla 2025’i de atlatırsak parlak bir 2026 yılının bizi bekleyeceğini ancak zor bir 2025’in bizi beklediğini söylersem, pek de abartmış olmam.