Günaydın, buon giorno, good morning
Torino'da büyük patronun odasına giderken, uluslararası ilişkilerden sorumlu kişiye sormuştum, "Patron İngilizce biliyor mu" diye. Cevap kısa ve net idi: "Hayır bilmiyor." Eyvah dedim kendi kendime, "Acaba tercümeyi bu arkadaş mı yoksa başkası mı yapacak?" Eğer bu yapacaksa iyi, amma tercümeyi başkası yapacaksa hayat zor.
Üstelik patronun yabancı dil bilmemesinden kaynaklanan bir sıkıntısı olup olmadığını da bilmiyordum. Çünkü yabancı dil bilmeyen bazı patronların, görüşme sırasında gerginlik yaşadıklarına şahit olmuştum. Korkunun ecele faydası yok dedikten sonra, toplantı odasına girdik. Çay, kahve, kurabiye ikramı yapılırken patron içeri geldi. Bana eşlik eden arkadaşın tanıştırmasını bekleyip patrona İtalyanca olarak "Buon giorno" (günaydın) dedim. Kendisini çok şaşırtmış olsam ki yüzündeki hafif şaşkın bir gülümsemeyle beraber bana "come stai" (nasılsınız) diye sordu. Ben de hiç sektirmeden "Bene, molto bene" (İyi, çok iyi) diye cevap verdim.
Bu cevap üzerine de patron İtalyanca devam etmek istediyse de beni getiren kişiye dönüp, "Benim tüfekte mermi kalmadı hepsini harcadım" dedim ve cevabımı aynen tercüme etmesini rica ettim. Verdiğim cevabın tercüme edilmesi üzerine patronun attığı kahkahayı bugün bile hatırlarım. İtalyanca bilmediğimi bilmesine rağmen, koluma girdi ve İtalyanca konuşarak beni masaya davet etti. Kahveyi ve kurabiyeleri kendi eliyle ikram etti. Fabrikayı gezerken de yanımızdan ayrılmadı ve açıklamaları arkadaşı aracılığıyla kendisi yaptı.
İnternette dolaşırken rastladığım bir yerde şöyle bir ifade yer alıyordu; "Dünyada kaç dil vardır? 5 milyon dile ne dersiniz? Her birimiz, kendi kültürümüz, tecrübelerimiz, mesleğimiz, kişiliğimiz, adetlerimiz ve davranışlarımız tarafından şekillendirilen kendi özel dilimizle konuşur, dinler ve düşünürüz. Bizimle tam anlamıyla aynı dili konuşan birisine rastlama ihtimali de oldukça zayıftır."
İhracatçının kaderi bu. Ne kadar yabancı dil bilseniz de sizin konuştuğunuz dili veya dilleri bilemeyip başka diller konuşanlarla karşılaşma olasılığı oldukça yüksektir. Rusya'da katıldığımız fuar sırasında iki arkadaş olarak konuştuğumuz dil sayısı 6 idi. Ziyaretçi notları üzerinden yaptığım hesaplamaya göre yüzde 90 Rusça konuşulmuştu. Geriye kalan 5 dil bu fuarda neredeyse hiçbir işe yaramamıştı.
Hedef pazarın kullandığı dile odaklanmak önemli bir konu. Doğal olarak her pazar için ayrı bir eleman tutmamız mümkün değildir. Ancak ortak kullanılan dillere yönelmek işimizi kolaylaştıracaktır. Karşılaştığımız kişilerin dillerini bilmesek de onların dillerinde söyleyebileceğimiz bir kaç sözcük, selamlama veya hatır sorma, yapılacak görüşmelerin daha sıcak başlamasını sağlayabilir. Anlattığımız İtalya olayı gerçektir ve benim başımdan geçmiştir ve buna benzer farklı olaylar yaşamışlığımız da vardır.
Önemli olan, muhatabınızın size olan ilgisini arttırmak ve gösterme ihtimali olan direnci, daha başlamadan engellemektir. Şüphesiz muhatabınızın dilinde söyleyeceğiniz birkaç söz görüşmenin sonucunu belirlemeyecektir. Ancak durumu sizin lehinize çevirebileceği gibi, olası engelleri de baştan itibaren ortadan kaldırabilir.
Öte yandan görüşeceğiniz kişi ve bunların kuruluşları hakkındaki bilgilerinizi de görüşme öncesi güncellemenizde çok büyük yarar vardır. Zira alınan işler, projeler, kişilerin özel yaşamlarının detayları sizlere her zaman ışık tutacak ve görüşme muhataplarınıza karşı davranışlarınızı daha kolay şekillendirmenize imkan sağlayacaktır. Geçtiğimiz günlerde bizden teknik destek almak amacı ile bir araya geldiğimiz kişilerin, hakkımızda bildikleri, derslerini iyi çalıştıklarını ve varmaya çalıştıkları noktaya gitmek için zaman kaybetmeye niyetlerinin olmadığını gösteriyordu.
Zaman bilgi çağı ve bilgi en büyük güç haline geliyor. Elinizdeki bilgiyi nasıl kullanacağınız da sizin becerilerinize kalmış.
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar