Gümrüklerde "doğrudan temsil"
Son günlerde sıkça tarafıma gelen sorulardan biri olmaya başladı "Doğrudan Temsil" hadisesi. Yani bilhassa büyük hacimli ve "Yetkilendirilmiş Yükümlülük" şartlarını elde edebilecek firmaların, gümrükleme operasyonlarını doğrudan kendi bünyelerinde yapma düşüncelerinin ne denli yerinde olup olmadığı. Konuyu etraflıca incelemenin ve bu konuda aydınlatma yapmanın yerinde olduğunu düşünerek, bu hafta biraz teknik bir konuya değinmeyi yerinde gördüm.
4458 sayılı Gümrük Kanunu'nun temsil konusunda 3. maddesinin 3.ve 4.fıkralarında amacı, kapsamı, temsil hakkı ve tanımlamaları ele alınırken, 5. maddesinde ise, gümrüklerde iş takibi ve gümrük müşavirleri hususları ele alınmıştır. Bu maddede “bütün kişiler, gümrük mevzuatı ile öngörülen tasarrufları ve işlemleri gerçekleştirmek üzere gümrük idarelerindeki işleri için bir temsilci tayin edebilirler" hükmü yer almaktadır. Doğrudan temsilde, kendisine yetki verilmiş olan temsilcinin yapmış olduğu hukuki işlemin hüküm ve sonuçları işlemin yapıldığı andan itibaren doğrudan doğruya temsil olunana ait olur. Doğrudan temsilin söz konusu olabilmesi için, temsilcinin temsil yetkisine sahip olması ve temsil olunan adına ve hesabına hareket etmesi gerekir. Temsilci, temsilname ile imza atar ve doğrudan firma sahiplerini ve yönetim kurulunu temsil eder, attığı her imza da kendilerini doğrudan bağlar. Doğrudan temsilde, işlemin bütün sonuçları 3. kişi ile temsil edilen arasında olur. Temsilcinin temsil ettiği kişinin adını vermesi gerekir. Dolaylı temsilde ise, kendisine yetki verilmiş olan temsilci hukuki işlemi yaparken bunu başkasının adına ve hesabına yapmaktadır. Bu temsilde temsilci hukuki işlemi başkası hesabına kendi adına yaptığı içindir ki, bu işlemden doğan hak ve borçlar da kendisine ait olur. İşlem temsil ettiği kişi hesabına olsa dahi, temsilci değilmiş gibi kendi adını kullanır ve kendi adına işlem yapar. Gümrük müşavirlerinin verdiği hizmet dolaylı temsil olup, firmaların sorumluluklarını azaltan ve arada bir katman oluşturan yapıda olmaları, yanı sıra ana işlerinin ve uzmanlıklarının da müşavirlik olması nedeniyle firmaların büyük destekçileri ve adeta sigortaları olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir. Nitekim Gümrük Kanunu'nun 181. madde 1. fıkrasında beyan sahibi sıfatıyla öncelikle gümrük müşavirini yani vekili yükümlü, asili ise yanında yükümlü saymaktadır. Gümrük müşavirleri imzaladıkları beyanname ile ilgili cezai hükümlerin uygulanması açısından beyannamede belirtilen bilgiler ile beyannameye ekli belgelerin doğruluğu ve ilgili rejimin gerektirdiği bütün yükümlülüklere uyulmasından sorumludur. Hem beyannameye ekli belgelerin doğruluğu hem de ilgili rejimin gerektirdiği bütün yükümlülüklerden gümrük müşavirini sorumlu tutmaktadır ki bu durum, ortalama bir meslek sahibinin sorumluluğunun ötesinde nesnel sorumluluk derecesindedir. Bu da ortaya koymaktadır ki, yasa ve yönetmelik gümrük müşavirinin her şeyi bildiğini varsaymakta ve her şeyden sorumlu tutmaktadır.
Doğrudan temsilcinin gümrük işlemlerini takip edebilme bilgi ve yeterliliğine sahip olup olmadığı konusunda hiçbir kriterin belirlenmemiş olması, bilgi birikimi yetersiz ve nitelikleri eksik kişilerin gümrük işlemi takip edebilmesi olasılığını akla getirmektedir. Bu durumun dış ticaret yapan firmaların, ileride telafisi zor ve hatta imkânsız durumlar ve olaylar ile "üstelik arada koruyucu kalkan oluşturacak bir müşavirlik firması olmaksızın" karşılaşma risklerini arttırdığı düşüncemi itiraf etmeliyim. Öyle ki, artık, herkesin her işi uzmanına devrettiği ve "dış kaynak kullanımı" anlamına gelen outsource'un son derece yaygın bir anlayışta olduğu modern bir dünyada yaşadığımız gerçeğini de eklediğimizde, tezimin çok daha doğru olduğunu bir kez daha vurgulamanın da abartı olmayacağına inanıyorum.