Gümrüklemeye AB soluğu
Kasım ayında büyük bir terslik olmaz ise, ülkemizi yeni bir genel seçim bekliyor. Bu seçim sonrasında, nasıl bir siyasi irade ile ülke yönetilir, iktidara hangi parti veya partiler gelir, bilinmez. Zira asıl olan devletlerin devamlılığı ve uzun dönem stratejilerinin, mutlak surette sürdürülebilir olabilmesidir. Hatırlanacağı üzere, Avrupa Birliği’nin 17 Aralık 2004 tarihinde gerçekleştirdiği Brüksel zirvesinde, siyasi kriterleri yerine getirdiği gerekçesi ile ülkemiz ile katılım müzakerelerinin başlatılmasına karar verilmişti. 29 Haziran 2005’de ise ilgili belgeler yayınlandı ve 3 Ekim’de görüşmelere başlanıldı.
Toplam 35 fasıl başlığı altında toplanan konu başlıklarından bir tanesi de Gümrük Birliği idi. Genellikle müktesebata uygun olduğuna kanaat getirildi ve sorun beklenilmediği belirtildi. 2006 Mart ayında devam eden görüşmeler, 11 Aralık 2006’da donduruldu. Bir diğer fasıl olan Malların Serbest Dolaşımı faslı ise, ona yakın bir tarihte, bu kez 11 Aralık 2006’da donduruldu. Gümrük Birliği başlığı Avrupa Birliği gümrük alanının düzgün işlemesinin sağlanması ile mal giriş ve çıkışında topluluğun dış sınırlarının korunması ve kontrol edilmesine ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Malların serbest dolaşımı fasılı ise, Avrupa Birliği'nin dört temel serbestisinden biridir. Bu çerçevede, üye ülkeler tarafından topluluk iç pazarına sunulan sanayi ürünleri ile belirli kurallar çerçevesinde topluluğa ithal edilen üçüncü ülke sanayi ürünlerinin herhangi bir teknik engelle karşılaşmadan topluluk dahilinde serbest dolaşıma girmesi hedeflenmektedir. Her iki fasıl da, Türkiye’nin Avrupa Birliği standartlarına uygun bir gümrük sistemine geçebilmesine yönelik çalışmaları içermekte olup, bugün halen devam etmekte olan ve daha ziyade yakın gelecekte yararlarını hissedeceğimizi düşündüğümüz,yetkilendirilmiş yükümlülük uygulamaları da bu standartların içerisinde yer almaktadır.
Son dönemlerde, Türkiye’de özellikle ithalatın daha da zorlaştığını ve gümrüklerde de işleyişin, daha zor ve kontrollerin maksimum düzeyde seyrettiğini gözlemliyor, zaman zaman da dile getiriyoruz. Avrupa Birliği’ne girmek yolunda ilerleyen ülkemizin, konuya ilişkin politikalarını ve gümrük uygulamalarındaki gelişimlerini de, siyasi iradeden bağımsız olarak, bu yönde sürdürmesi gerekliliğini akıllardan çıkartmamak gerekiyor. Yani, gümrüklerde daha basit işleyişlerin ve güvene dayalı sistemlerin AB sürecinin bir parçası olduğunu unutmayıp, bundan sonra da bu yönde beklentiler geliştirmek, çok da iddialı olmasa gerek. Hangi siyasi partiden gelirse gelsin, hangi mantıkta olursa olsun; bundan sonra kurulacak tüm hükümetlerin ve Gümrüklerden Sorumlu Bakan’larımızın, AB mevzuatına uyumlu olabilecek ve yarın AB’ye girecekmişiz gibi hareket etmesi gerektiğini düşünüyor ve daha önemlisi, işin içerisinde olan birisi olarak, temenni ediyorum.