Gümrük Vergisi'nde kanuni faiz düzenlemesi Anayasa Mahkemesi gündeminde
Değerli okurlar, Anayasa Mahkemesi gündemine alınan konuyu özetleyerek başlayayım. 4.4.2023 tarihinde 7451 sayılı Kanun’la, Gümrük Vergisi Kanunu’nun 216’ıncı maddesinde yer alan fazla veya yersiz tahsil edilen gümrük vergisinin mükellefe iadesinde uygulanacak olan faiz oranı tecil faizi iken (yıllık %24) kanuni faiz (yıllık %9) haline getirildi.
Geçmişte Vergi Usul Kanunu çerçevesinde konu uzunca bir süre tartışmalara yol açmış, konu Anayasa Mahkemesi kararları dikkate alınarak yapılan düzenlemelerle daha makul hale getirilmişken, bu düzenleme ile birden tekrar geçmişe, oldukça nispetsiz bir uygulamaya dönüldü.
Anayasaya aykırılık iddiası
Bir vergi davasında, bu konuda mükellefçe anayasaya aykırılık iddiasında bulunuldu ve bu iddianın mahkemece de yerinde bulunması ile konu Anayasa Mahkemesi'ne taşındı ve Anayasa Mahkemesince de gündeme alındı. Çok muhtemeldir ki iptal edilecek ve yine gümrük iadeleri için de fazla veya yersiz tahsil edilen gümrük vergilerinin mükelleflere iadesinde tecil faizi uygulanmasına dönük bir düzenleme yapılacak.
Hangi faiz uygulanacak tartışmalarının geçmişi
Alacağınızın enflasyon nedeni ile aşınmasının önlenmesi için, borcun geri ödenmesi sırasında, borca ilave olarak ödenecek faizin, enflasyonun aşındırmasını önleyecek seviyede olması gerekir ki alacağınız değer kaybetmesin. Önceleri devlet, vergi borcu için daha yüksek (piyasa faizinin de üstünde) bir faiz belirlerken, mükelleflerden fazla veya yersiz aldığı vergilerin iadesinde daha düşük faiz (kanuni faiz) ödüyordu.
Faizi de hiçbir zaman kendiliğinden ödememiş her seferinde dava açılmak zorunda kalınmıştır. Diğer bir ifade ile devlet alacağına şahin vereceğine karga politikası ile hareket ediyordu. Bu konu uzun dönem tartışıldı, Anayasa Mahkemesince iptal kararına sebep oldu, neticede VUK 112’de yapılan düzenleme ile fazla ve yersiz tahsil edilen verginin iadesinde kanuni faiz (şimdilerde yıllık %9) yerine tecil faizi (şimdilerde yıllık %24) uygulanır hale gelmiş, Gümrük Kanunu’nda da benzer bir düzenleme yapılmıştı.
Halen, tecil faizi devletin vergi alacağına uyguladığı gecikme zammından (şimdilerde %30) düşük ve bizce devletin alacağına uyguladığı faiz ile borcuna uygulayacağı faizin farklı olmaması gerekir, lakin geçmişle mukayese edildiğinde çok iyidir. Geçmişi uzun ve tartışmalı olan, yargı kararları ile şekillenmiş bu konuda, Gümrük Kanunu’nda yapılan, başta paylaştığım düzenleme ile tekrar başa sardık ve yine ne yazık ki yargı kararı ile aynı noktaya gelebileceğiz.
Yatırım iklimi zor oluşur kolay bozulur
Değerli okurlar, bugünlerde Anayasa Mahkemesi üzerinden yargı alanında yapılan tartışmalar çok önemli ve hayati. Hemen her gün alanımıza (vergi) giren konularda, mükelleflerin aşağıdaki sorularıyla karşılaşıyoruz. Yargı bağımsız mı? Yargıçlarınız ne kadar konuya hâkim? Konuyu hep devlet yanlısı bir gözle mi ele alıyorlar? Hükümetten korkmadan, etkilenmeden, yasalara göre karar verilebiliyor mu?
İdare kararlara etkili mi? Yargı üzerinde idarenin bir etkisi, baskısı var mı? Mükellefler lehine karar çıkıyor mu? Hangi oranda çıkıyor? Yargıya gidersek bize faklı muamele edilir mi? Yargılama kaç yıl sürüyor? Mahkeme sonucu uygulanıyor mu? Fazla tahsilat yapılmışsa mahkeme kararına uyup iade yapıyorlar mı? Anayasa Mahkemesi’nin vergi konularındaki tutumu nasıl?
Yıllar içinde atılan olumlu adım ve gelişmelerle (vergi alanına giren) bu konularda pozitif cevaplar verebiliyorduk. Tabii ki sorunlar, tartışmalar var ve hep olacak, ancak, hâlihazırda yapılan tartışmalar bizi çok hızla on yıllarca geriye götürebilecek bir ruh hali yaratıyor. Avukat olarak ki muhterem yargıçlarımızın da farklı hisler içinde olmadıklarından eminim, adeta varlık sebebimiz sorgulanıyor gibi hissediyoruz.
Tanımsız kavramlarla yapılan tartışma kurumları işlemez hale getirir
Son yıllarda dava dilekçelerimizin hemen tamamında Anayasa Mahkemeleri'ne yapılmış atıflar, anayasal ilkelere ilişkin tartışmalar vardır. Son zamanlarda vergi konularındaki tartışmalarda Ek MTV ve Ek KV konuları başı çekmiştir.
Velhasıl Anayasa Mahkemesi görünenin çok ötesinde hukuk sisteminin ayrılmaz ve önemli bir parçası haline gelmiştir. Bugün paylaştığım konuda, Anayasa Mahkemesi yasayı iptal ettiğinde, Meclis’le altlık üstlük ilişkisine mi girmiş olacak?
Bugüne kadar Anayasa Mahkemesince iptal edilen yüzlerce kanun maddesi dikkate alındığında, Meclisimizin bu hususu kabullenmemesi, milli iradenin üzerinde bir güç olamaz deyip, Anayasa Mahkemesi’ni ortadan kaldırması mı gerekiyordu? Bu durumu içine sindirip ses çıkarmayan Meclisler görevlerini ihmal etmiş olabilirler mi? Anayasa Mahkemesi, T.C. Anayasası’ndan aldığı yetki ile kanun maddelerini iptal ettiğinde Meclisimizin üstü mü oluyor?
Mahkemeler idari işlemleri tartışırken idarenin üstü mü oluyor? Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yoluyla önüne gelen Danıştay veya Yargıtay denetiminden geçmiş konularda karar verirken en yüksek yargı mı oluyor? Şayet Danıştay ve Yargıtay kararları tartışılamayacaksa Anayasa Mahkemesi hak ihlali gördüğünde hangi gerekçelerle hak ihlali kararı verecek ve nasıl giderecek?