Gümrük Birliği ile tazelenen nikah
Geçtiğimiz gün Ekonomi Bakan'ımız Nihat Zeybekci, Gümrük Birliği Anlaşması'nı güncelleme konusunda Avrupa Birliği ile mutabakata vardığımızı belirtir bir açıklama yaptı. Yaptı yapmasına da, tüm kafalar karıştı, herkesi bir merak sardı ve AB ile ABD arasında müzakereleri devam eden ve kuyruğuna gelinen "Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı" ile ilişkisi tartışılmaya başlandı.
Ana hatları ile bakıldığında gündemde; Avrupa Birliği’nin danışma ve karar alma mekanizmalarına etkin katılım sağlanması, Serbest Ticaret Anlaşmaları'na uyum konusunda yaşadığımız sorunlar ile ilgili kalıcı çözüm ve Karayolu kotalarının kaldırılması başı çeken konular. Tabi ilave olarak Transatlantik Yatırım Ortaklığı'na dahil olma konusu da bu mutabakatın bir parçasını oluşturuyor. Bakan Zeybekci'ye göre; söz konusu sistematik problemlere çözüm bulurken ticari ilişkilerimizin tarım, kamu alımları ve hizmetler alanında da derinleştirilmesi amaçlanmakta. Bu mutabakatın düşündürücü tarafı, güncelleme için fiziki müzakerelere geçmeden önce yaklaşık 1 yıllık sürece ihtiyaç duyulacağı hususu. Açıklamalar esnasında belki de en ilgi çeken nokta Bakan Zeybekci'nin, Transatlantik Anlaşması hayata geçtiğinde Türkiye’nin buna taraf olmaması durumunda Gümrük Birliği Anlaşması’nı sürdüremeyeceğine dair açıklaması idi. Bu görüşe katılmamak mümkün değil, zira Türkiye'nin bu anlaşmanın dışında kalmasının, ekonomimize zarar vereceği muhakkak. Fakat AB kanadı, ABD ile anlaşma sağlanmadan Türkiye'nin bu anlaşmaya dahil olmasının imkansız olduğunu vurguluyor. Umuyorum ki bu süreç çok uzun sürmez.
Başta da söylediğim gibi kafalar karışık, iyi bir şey mi oldu, yoksa aslında bir gelişme yok da biz var gibi mi yorumluyoruz, elbette bunu kestirmek biraz zor ve zamana bağlı. Ancak, bunu bir gelişme olarak yorumlamak ve bu gelişmenin üzerine gitmek elbette daha fazla işimize geliyor. Bahse konu revizyon öngörülerinin içerisinde yer alan hususlardan, vize ve taşıma kotalarındaki beklentilerin, Türk nakliye ve lojistik sektörü açısından da son derece önemli olduğunun altını çizmek gerekiyor. Yine serbest ticaret anlaşmaları konusunda da, Avrupa Birliği ile aramızda yer alan eşitsizliklerin de giderilmesi için güzel bir fırsat diye değerlendirmek mümkün olabilir. Belli ki bu müzakerelere başlanılması 2016 yılından önce olamayacak; Sayın Bakan'da zaten bunu dile getiriyor. 20 yılda Gümrük Birliği ile gelinen nokta ne kadar önemli görünse de, Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinin tamamlanmasına çok da yardımcı olamadığını biliyoruz. Sabırla ve inançla küresel ekonomide yerini almaya gayret eden, büyük bir ülke olabilmek için Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimizin ve ticari münasebetlerimizin her daim iyi olması gerekliliğinin altını çizmek gerekir. Her ne kadar, henüz somut kararlar vermeyen, ancak yine de AB'nin yaklaşımları hakkında ipucu veren bu müzakere sinyallerinin, yazımın başlığında da belirttiğim gibi, Gümrük Birliği ile nikah tazelemek anlamına geldiği muhakkak. Ama ben bu gelişmenin bir nişan olarak anılmasını, asıl nikahın AB'ye tam üyelik olmasını daha çok temenni ediyorum. Haydi hayırlısı..