Gümrük Birliği gibi olmasın
'Devlet Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı' mevcut haliyle yasalaştırıldığı takdirde, bir süre sonra hükümetler kadar özel sektörün ayaklarına da dolaşabilir mi?
İlk paragraftaki soruya, tasarı Avrupa Birliği ile Plan ve Bütçe Komisyonlarında görüşülürken özellikle muhalefet milletvekillerinin yaptıkları uyarı, değerlendirme ve raporlara koydukları 'muhalefet şerhleri' ilham verdi.
Komisyonlardaki iktidar çoğunluğu kendi hükümetlerinin getirdiği yasa tasarılarını genellikle eleştirmez; aksine eleştirileri göğüsleyerek, destekler ve onaylar.
Oysa, eleştiri ve uyarılar arasında öyleleri olur ki, bunlar dikkate alınmadığı için Türkiye'ye yarar sağlayacağı sanılan bazı yasalar, zaman içinde zarar veya sıkıntı üretebilir.
Neden böyle bir yasa?
Tasarının gerekçesine göre bu sorunun cevabı şöyle:
"1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararının, rekabet kuralları ile ilgili mevzuatın yakınlaştırılmasına ilişkin maddelerinde Türkiye'nin tekstil ve giyim sektörüne verilen tüm yardımları bu Kararın yürürlüğe girmesinden önce, tekstil ve giyim sektörüne verilenler dışındaki tüm yardımları ise yürürlüğe girmesinden itibaren iki yıl içinde Avrupa Topluluğu (AT) Kurucu Antlaşmasının 87'inci ve 88'inci maddelerine göre belirlenen Topluluğun ilgili çerçeve ilke ve prensiplerine uygun hale getirmesi hükmü" gereğince.
1995 yılında işbaşındaki DYP-SHP koalisyonunun Türkiye'yi 'arkasından tam üyelik geliyor' vaadiyle apar topar AB Gümrük Birliği'ne sokarken yüklendiği bu taahhüt, arada görev yapan hükümetlerce bu yıla kadar savuşturuldu.
Dikkat edilirse, şimdiye kadar AKP dahil hiçbir siyasi iktidar, ekonominin geneli veya sektörlerle ilgili teşvik politika, karar ve uygulamalarında GB bağlamındaki bu taahhütlere uymadı. Bu, doğru, gerekli ve Türkiye ekonomisinin çıkarlarına uygun bir tavırdı.
2003 yılından beri belirlediği teşvik politikaları ve kararlarında tercih ve hareket alanını ciddi şekilde sınırlandırabilecek bu taahhüde haklı olarak uymayan AKP hükümetini bugün bu tasarıyı çıkarmaya zorlayan etken AB'nin 'rekabet faslı' dayatması.
Uyarılar ve olasılıklar
Tasarı amacı ve içeriği bakımından AB'ne uyum fantezisine kurban edilebilecek 'hafiflik' ve önemsizlikte değil. Aksine, üyeliğin,
uzun vadede dahi söz konusu olabileceği son derece belirsizken, ekonomik teşvik iradesini GBK üzerinden AB'nin denetimine terk etmenin yolu açılıyor. Aynı yanlış: Üye olmadan, karar mekanizmalarına katılmadan, üye yükümlüğünü ve kuralları üstlenmek!
Bu kadarla da kalmıyor. Teşvik karar ve uygulamalarını, sırf AB'nin 'rekabet kurallarını' kabullenmek uğruna sınırlayacak bu düzenlemenin ekonomi kamuoyunda gereken önemde ilgi çekmediği görülüyor. Üye olunmamış AB'ne uyum hevesi, ekonomide üretimi, istihdamı, gelişmeyi teşvik özgürlüğünün önüne geçiyor.
Bu kaygılar farklı dozlarda da olsa CHP ile MHP milletvekillerinin tasarıya koydukları 'muhalefet şerhi" veya 'ayrışık oy'larda da dile getiriliyor. Muhalefet, artık 'devlet desteği' adını alacak olan teşviklerin AB kurallarıyla sınırlandırılacağını; ekonomi, dış ticaret ve teşvik politikalarının uygulanmasında Türkiye'nin esneklik imkânını ortadan kaldıracağını savunuyor. Haklı da oluyor!