Gülerken gözlerim ağlar içim
Hava sıcak ve nemli, işler kesat, moral dip… Rasyonel olmaya ara verilen bir tarih diliminde günlerimizi geçiriyoruz. Alışa geldiğimiz konular iflas ettiğine göre, mola vermek gerek.
Ne kaçırıyorum diye bakıyorum. Hayatı ıskaladığımızı görüyorum. Hem de bir yerden değil, topyekun… Hayat yalnızca siyaset ve ekonomi sarmalında ilerlemiyor. İlgilenmek gereken birçok, pek çok konu var. Kutunun dışına çıkmak ve ezberi bozmak gerek.
Dünyaca ünlü Kolombiyalı ressam Fernando Botero, şişmanları resmeden sanatçı olarak ünlendi. Neden şişman insanları resmettiği sorulduğunda, duraksamadan “şişman güzeldir” yanıtını vermiş sanatçı. Bir demecinde ise şöyle devam etmiş sözlerine; “şişmanlar diğer insanlara göre daha güzel ve daha çok gülüyor”. Ne kadar aldatıcı bir durum. Pek çok konuda olduğu gibi…
Sürekli konuştuğumuz konuların iflas ettiğine olan inancımın altını çizerek bu yazımda aksiyon alıyor ve farklı bir temayla karşınıza çıkıyorum. Tema kilolarımız. Sakın küçümsemeyin. Dolar/ euro sarmalına girmiyor, faiz, dış ticaret açığı, ihracat-ithalat ekseninde koşmuyor. Ama bu sarmalda önemli sandığımı her bir başlığı etkiliyor.
Dünyanın ve tabii ki, Türkiye’nin en önemli güvenlik konularından biri şişmanlık. Kilolarımız tehdit ediyor. Ünlü ressamın sempatik şişmanlarına bugün obez diyoruz, ciddi bir hastalık olarak kabul ediyoruz. Obezite araştırmalarından anlıyoruz ki, bir gün neredeyse hepimiz Botero’nun tuvaline yansıyacağız. Ne yazık ki, şişmanlar artık daha çok ve daha güzel gülümsemiyor.
Obezite, neden güvenlik konusu olsun?...
Yakın bir tarihe kadar sadece gelişmiş ülkelerin huzurunu kaçırdığını sandığımız, rahatlıktan ve zenginlikten ortaya çıktığını düşündüğümüz, üzerine kafa yormak bir yana ciddi konu envanteri arasında aşağılayıcı bir başlık olarak gördüğümüz obezite bir tehdit. Sınır, milliyet ve cinsiyet tanımıyor. Pek çok hastalığın davetiyesi. Diyabet, hipertansiyon, damar sertliği ve kanser her yıl 100 bin’den fazla insanın ölümüne neden oluyor. Sağlık sektörünün yılda yaklaşık 100 milyar dolar gibi bir bütçeyle obeziteye karşı savaş verdiği ifade ediliyor.
Nedenlerinden başlıcası aşırı ve yanlış beslenme alışkanlığı. Yetersiz fiziksel aktivite. Buraya kadar sıradan… Temel nedenleri arasında düşük eğitim ve düşük gelir düzeyinin bulunması sizi şaşırtabilir. Hormonal, genetik, metabolik etmenleri de tahmin edebilirsiniz. Ya psikolojik problemlere ne demeli? Durun bitmedi; sık aralıklarla uygulanan şok diyetler. Sanki sizi tarif ediyorum değil mi… Sigara-alkol, anti depresanlar, doğum sayısı ve doğumlar arasındaki süreler. İlginç değil mi burnumuzun dibindeki sıradan ve olağan nedenler… Türkiye’nin resmi! Hadi konuşun kurdan, pariteden, faizden…
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre obezite dünyada her yıl bir milyondan fazla insanın ölümüne neden oluyor. Hastalık özellikle çocuklarda hızla artıyor. Obezite bir halk sağlığı sorunu. Dünyada obez insan sayısının en fazla olduğu ülke ABD. ABD’de 10 kişiden altısı fazla kilolu ve üçte biri ise fazla kilolu sınırını aşıp obez tanımına giriyor. Zengin ve eğitimli Amerikalıların obeziteden kıvrandığını sanıyorsanız yanılırsınız. Temelde fakir, eğitimsiz ve çaresiz toplum kesimi obeziteden muzdarip. Şaşıracaksınız Çin, ikinci sırada geliyor. Demek ki geleneksel diyetleri pirinci terketmek, sağlıksız koşullarda çalışmak ve yaşamak pahasına zenginleşmek hayatlarına kalite getirmemiş.
TÜİK tarafından hazırlanan Türkiye Sağlık Araştırması 2016 raporuna göre ülkemizde obez bireylerin oranı yüzde 19.6 oldu. Boy ve kilo değerleri kullanılarak hesaplanan vücut kitle indeksi incelendiğinde; 15 yaş ve üstü obez bireylerin oranı (2016) yüzde 19,6 oldu. Cinsiyet ayrımında bakıldığında; kadınların yüzde 23,9’nun obez, yüzde 30,1’nin ise obez öncesi olduğu görüldü. Erkeklerde ise bu oranların sırasıyla, yüzde 15,2 ve yüzde 38,6 olarak kayıtlara geçmiş.
Görüldüğü gibi toplum içinde farklı ve tehlikeli yükseliş cinsiyetler arasında tuhaf bir dengesizlik yaratıyor. Kadın ve erkekteki oranları yabana atmayın, obez olan ebevynlerin çocukları da bu sorundan etkileniyor. Nüfusdaki hızlı yayılmanın nedenlerinden biri de bu. Bölgesel dağılımda da Doğu Anadolu yüzde 17.2 ile en düşük, İç Anadolu yüzde 25 ile en yüksek seviyede.
Tehlike nerede başlıyor?
Hareketsiz yaşam tarzının giderek yaygınlaşması ve bu durumun normalmiş gibi benimsenmesi tehlikelerin başında geliyor. Obezite kalp üzerinde yaratmış olduğu yapısal değişiklikler nedeni ile tek başına kardiyovasküler riski artırıyor. Yetersiz ve düzensiz fiziksel aktivite, TV ve bilgisayara bağımlı yaşam bu hastalığı tetikliyor.
Çocuk ve gençlerde obezite oranı son 20 yılda yüzde 19’a yükseldi. Bayıldığımız ve günlerimizi tükettiğimiz AVM’lerdeki yiyecek bölümleri adeta “obezite party time”. Bu mekanlar yaştan bağımsız ama en çok da gençlerin sosyalleşme alanı. Hızlı tüketilen yiyeceklere her yıl yapılan harcama bir araştırmaya göre ülkemizde 5.2 milyar dolar. Haftada ortalama iki kez fast-food yiyecek tükettiğinizde 15 yılda 4.5-5 kilo almanız kaçınılmaz diyorlar. Bu arada geleceğimizin teminatı gençlerin yüzde 70’i haftada iki kez fast-food tarzı yiyeceklerle besleniyor.
Konumuzun başına dönecek olurak; klasik güvenlik tehditlerimiz arasında tanımlı olanlar düşman bildiğimiz ülkelerdi. Derken hızla çeşitlendi, örneğin terör klasik güvenlik tehditleri arasında en üst sıraya tırmandı. Önlemlerimizi silahlanarak almanın doğru olduğunu düşündük.
İtiraf etmek gerekirse bunlar kolay tehditler ve kolay önlemler.
Bazı tehlikeleri güvenlik tanımlamasının içine almamakta direniyoruz. Çünkü zorlar. Çünkü biz aleni cehalet dönemi sürüyoruz. Özetle vasat konforu yaşıyoruz. Örneğin, doğal afetler ve salgınlar kitle ölümleri getirip canımızı yaktığında çaresizlikle izliyor, bir sonrakini tevekkül içinde bekliyoruz. Birine dış güçler, diğerine ilahi adalet deyip geçmeyi yanımıza kar saydığımız ortada. Yarattığımız toplumsal sorunların neticesi oluşmuş tehditlerden yalnızca biri obezite.
Konulara umarsız kalırken, gülerken gözlerim, çürüyor içim.