Gülçin Hanım’ın el emeği plastik kasaları!
Anadolu’nun her yeri başarı öyküleriyle dolu… Bunların içinde kadınların mücadelesi de var. Her okuduğum araştırma, her yeni düşünce, yönetimde ve çalışma hayatında kadının gücünü önemsiyor. Kadınların işe tutkuları ve farklı bakış açılarıyla bu ortaya çıkıyor. Bunlardan samimi, el emeği kadar üretime emek harcanan bir öyküyü aktarmak istiyorum. Plastik kasa üretimiyle öne çıkan İzmirli Güloğlu Plastik Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Gülçin Güloğlu…
Yeni sürdürülebilirlik paradigmalarında ya da yönetim kurulu oluşumlarında sürekli kadının önemi ortaya konuyor, başarıda önemli bir faktör olarak gösteriliyor. Öyle ki geçtiğimiz günlerde İstanbul Sanayi Odası Kongresi’ndeki Finlandiyalı konuşmacılar, ekonomik güçlerini kadının işe katılımına bağlıyorlardı. Özellikle eğitim sektörünü tamamen kadınlar yönlendiriyor. Türkiye’de maalesef ortam bunlara çok da müsait değil… Hem kadın hem de üretici olmak, o daha da zor. Bunlardan küçük bir örnek öyküyü size aktarmak istiyorum bu hafta… Tabii öykü babadan başlıyor Seracettin Güloğlu, İzmirli Güloğlu Plastik’in kurucusu… Güloğlu Plastik’in bugün genel müdürlüğünü ve yönetimin önemli bir kısmını kızı Gülçin Güloğlu’na devretmiş. Gülçin Güloğlu 2000’li yılların başında girdiği meyve-sebze, gıda plastik kasa üretiminde özellikle bölgede önemli bir üretici olmayı başarmış… El emeği dedim çünkü, neredeyse verilen emek, harcanan zaman gerçekten çok yüksek. Türkiye şartlarına göre AR-GE geliştirmeleriyle pek çok yeni ürünle de dikkat çekmiş. Şimdi hedef inovatif ürünlerle burada daha da derinleşmek.
Gülçin ‘Bey’in macerası
Gülçin Güloğlu, Ege Sanayi Odası‘nın 5 kadın üyesinden biri… Meclis’te 134 üye var. Diğerlerini araştırmadım ama Ege’de bile durum böyleyse, çok parlak değil… Odaların bu konularda daha aktif olması gerekli. Kadınlar desteklenmeli… Sohbet ederken pek çok anekdot çıkıyor. İlk zamanlarda sektörde Gülçin Güloğlu’na “Gülçin Bey” diye hitap ediyorlarmış. Alışmadıklarından mı? Belki de kadına işi yakıştıramadıklarından… Hatta bazıları telefonda onunla konuşmak istemiyor. Biraz da tabii satıştaki yeteneğinden… O yıllarda gece TIR’ların arasında Güloğlu’nu gören bir şoför, “Sen evli misin?” diye soruyor. Evli olmadığını öğrenince, “Zaten bu saatte çalışan kadını kim alır” diyor. Gülçin Güloğlu, sektörle, piyasayla ilgili istihbaratlarını kamyonculardan aldığını söylüyor. İşin o kadar içinde…
1970’lerde temel atılıyor
Gülçin Güloğlu küçük yaşlardan tüm Anadolu’yu babasının arabasında gezmiş… Hâlâ o yıllardan, Denizli’den, Aydın’dan tanıyan müşterileri var. Gülçin Güloğlu ise üretime aşık adeta ve pek vazgeçmeye niyeti de yok… Biraz öyküyü onun ağzından dinleyelim:
“1972 yılında Güloğlu Ticaret olarak teneke soba boruları, soba kovaları imalatı yaparak işe başladık. Ondan sonra 1980’li yıllarda Seracettin Güloğlu, babam artık tenekenin önünün açık olmadığını plastik sektörünün yükseleceğini görerek baca kapakları yapmaya başlıyor… Plastik olarak bunları ilk defa imal ediyor. Patentlerini alıyor daha o zamanlardan… Böylece baca armatürleri üretmeye başlıyoruz. Babam tüm Türkiye’yi 5 defa gezerek, pazarlamasını yapıyor. 10 yıl bu konuda neredeyse Türkiye’de tek üretici olarak devam ettik. Daha sonra ise plastik menfez üretmeye başladık. Daha önce alüminyumdan yaparken, onu da plastik yapmaya başladık. O günlerde bu ürün sadece ölçü alınarak yapılırken biz her ölçüye göre standart üretim başlattık. Bu arada Pan Pen adıyla markalaştık. Neredeyse bu ürünün jenerik ismi haline geldik. Plastik menfeze adına veren marka olduk. Bu ürün grubunda da tabii sonra rekabet başladı…”
Hep iyi bir satışçı oldum
Gülçin Güloğlu, babasının yönlendirmesiyle iktisada yöneliyor ve aslında kariyerini de aile şirketine bağlıyor: “9 Eylül İktisat mezunuyum. O dönemde felsefe, sosyoloji, psikoloji gibi alanları tercih etmeyi düşünüyordum. Tercihleri teslim etmeden bir gün önce, babam, ‘Kızım, bu bölümleri istiyorsun ama bizim de işlerimiz var’ dedi. Ablam bu arada tıp fakültesindeydi. Benim de iş hayatına yatkın bir profilim vardı. Bütün çocukluğumda Anadolu’yu babamla dolaştık. Kemeraltı’nda çiklet satardım, pazarda fasulye satmışlığım var. Ben hep çok iyi bir satışçı oldum. İş hayatında hep bu özelliğim öne çıktı. Babam da bunu biliyordu. İlerde bu dallarda master yaparsın dedi… İşletme iktisat ve maliye yazdık… Üniversite yıllarında sekreterlikle başladım çalışmaya, sonra pazarlamaya, küçük kasayı tutuyordum sonra… Şimdi şirketin tüm finansmanına ve organizasyonuna ben bakıyorum.”
Plastik kasacı oluyorlar
Gülçin Güloğlu, o günlerde daha niş ürünlere girmek istiyor ve şirketin yönü bir daha değişiyor. Gülçin Güloğlu’ndan dinleyelim: “O dönemde tabii yeni finans yöntemlerini şirkete sokmaya çalışıyordum. İlk leasing’i babamı zor ikna ederek bir makine alımında yaptık. Sonra hep leasing ile devam ettik. Ben daha sonra farklı yatırımlar ve sektörlere girmek istiyordum. Tire Organize Sanayi’de bulunduğumuz yeri aldığımızda tam ne yapacağımıza kesin karar vermemiştik. Kendimiz de Bayındır’lıyız. İnşaat yan sanayiinde farklı talepler vardı. Fakat ben daha niş ürünlere girmek istedim. Değerlendirmelerden sonra, ambalaj sanayiine ama daha özel bir alana, meyve-sebze, gıda ürünleri için plastik kasa imalatına başladık. Tahta kasalar kalkıyordu. Hal yasası çıkmıştı. Hâlâ bu alanda iyi bir üreticiyiz. Müşterimize göre pek çok Ar-Ge çalışmamız var. Pek çok ürünü bu alanda ilk biz geliştirip kullanıma sunduk. Burada daha da derinleşip büyümek istiyoruz.”
İZKA’nın desteğiyle…
Aslında bölgesel kalkınma ajanslarının yeterince desteklendiğini düşünmüyorum. Kalkınma ajansları büyümekte olan şirketler için önemli fonksiyonlar üstlenebiliyor. İyi örneklerinden biri İzmirli Güloğlu Plastik… Gülçin Güloğlu’nun büyüme mücadelesinde de kritik bir rol oynuyor. Güloğlu, bu kritik dönemi şöyle anlatıyor: “İlk 3 sene yanlış bir yatırım yaptık, sonra yatırımlarımızı revize ettik. Aldığımız makineler maalesef çok kötü çıktı. Yavaş makinelerdi ve ölçek üretim yapmamızı engelliyordu. Fakat yatırımdan dönemiyorduk. Tekrar makine alımı zordu. Babam da tekrar yatırım yapmak istemiyor hatta bu işten çıkmayı düşünüyordu. O dönemde İzmir Kalkınma Ajansı açıldı. Ben ve arkadaşlarım bir proje yazdık. Bu projeyi kazandık. Seracettin Güloğlu’nu, babamı ilk etapta çok mutlu edemedik. Çünkü ‘Devlet kimsenin cebine karşılıksız para koymaz’ diyordu. Makineyi almadan, gelmeden, inanmadı. Yeni makineyle önemli ve hızlı bir kapasite artışı sağladık. Babam da yatırıma devam etmek istedi. Maliyetimiz düşmeye başladı. 2009’da tüm makine parkını yeniledik. İZKA’nın bizim o dönemde büyümemizde çok büyük etkisi var. 2011’de yine bir proje yaptık ve o projeyle de kendi kalıplarımızı üretmek için gerekli makine ve ekipmanları bünyemize dahil ettik.”
Kasada büyüme hedefi
Güloğlu, hem şirketinin hem de kendisinin gelecek planlarını da “Sektörel anlamda farklı düşüncelerimiz var. Termal turizme girmek için çalışmalarımız var. Tarımda bazı girişimlerimiz olabilir. Onların yatırım projeleri var. Ancak ambalaj sanayiinde kasa üzerinde uzmanlığımızı pekiştirmek istiyorum. Bu alanda Ar-Ge’miz giderek güçleniyor. İnovatif ürünlerle, derinleşmek ve ulusal alanda genişlemek istiyoruz
Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis üyesiyim, 134 üyenin 5’i sadece kadın. Ege Plastik Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Üyesiyim, Kadın ve genç girişimciliği destekleyen bir dernek olan, Lider Yaratıcı Katılımcılar Derneği (LİYAKAT) başkan yardımcılığı yapıyorum. 3 yıl PAGEV, Türkiye Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme Vakfı’nda yönetim kurulu üyeliği yaptım. Ege Bölgesi’nde etkinim ama ilerde Türkiye’de üretime katkı yapacağım her yerde olabilirim” sözleriyle özetliyor.
'Türkiye'de üretim çılgınlık'
Gülçin Güloğlu, üretimin başlı başına Türkiye’de çok zor bir iş olduğunu söylüyor: “Üretim sadece kadın için değil herkes için zor. Üretim aşkı da çok farklı… Alıp satmak ya da hizmet etmekten çok farklı. Tüm girdileri, tüm fonksiyonları içinde çok büyük emek var. Her ürün bir çocuğunuz gibi… Ben bizim ürünlerimizi bir yerde gördüğüm zaman, TIR’larımıza yolda rastladığım zaman büyük bir haz ve sevinç duyuyorum. Bunun manevi tatmini çok yüksek…
Üretim çok büyük keyif. Onun içine girdiğinizde çıkamıyorsunuz. Türkiye’de üretici olmak bir çılgınlık aslında. Bütün üreticilere çılgın Türkler diyebiliriz. Fakat Türkiye’yi de onlar kurtaracak. Çünkü bizim ekonomik sorunlarımızdan çıkış için üretmekten başka çaremiz yok.”
'Aynı işte ısrar etmeyin'
Baba Seracettin Güloğlu iş hayatına 16 yaşında çırak olarak başlamış... Düğün takılarını sermaye yaparak imalata girmiş. Teneke baca armatürü ve soba malzemesi yaparken, geleceğin plastikte olduğunu görerek bu alana yatırım yapmış. Seçilen alanlar hep başarı getirmiş. Seracettin Güloğlu bu konuyu şöyle anlatıyor: “Ben ilk işlerimi hep bana güvenen insanlarla büyüttüm. Aynı işte kalmada ısrar etmemek gerekiyor. Bir gün geliyor pastayı paylaşanların sayısı artıyor ve kazanç yetmiyor. O nedenle sürekli yenilikçi ve değişime hazır olmak gerekiyor. Hep yatırım yapmak, hep yenilik yapman gerekiyor. O zaman da sürekli yatırımdan aslında hep ekside oluyorsun. Kazandığını yeni yatırımlara harcamak zorundasın. Büyüyorsun ama hep borçlusun…”