Gül de bir diken de bir: Çekirdeğinden manşetine her tonu her teliyle enflasyon

Bora Tamer YILMAZ
Bora Tamer YILMAZ Ekonoritmiks [email protected]

“Gül de bir bi­ze, diken de bir. Bunu âşıklar bilir; Bu sesler, bu sözler bizim değil. Bunu âşıklar bilir.” – MFÖ. Enflasyon, her çeşidiyle düş­meye mahkûm. Klasik enflasyon modellerinin te­meli, tedarik zincirine dayanır. Uluslararası ham madde de­ğerleri ve döviz kuru, iç piyasa­daki fiyat seviyesini belirleyen ana unsurlardır. Yurt dışında­ki fiyatlar, önce üreticiler tara­fından absorbe edilir ve ardın­dan tüketicilere yansır.

1999’da Fed’in New York şu­besinde Jonathan McCarthy tarafından geliştirilen modele göre, küresel piyasalarda yaşa­nabilecek ham madde şokları veya iç piyasadaki döviz krizle­rinde, üreticiler tüketiciler ile dış etkiler arasında bir tampon görevi görür. Üreticilerin stok yönetiminde esneklik hakkı bulunur. Fiyatlar, stok maliyet­leme seviyelerine ve piyasada­ki arz-talep dengesine göre dış şokları belirli bir süre emer:

Örneğin, 2008’de petrol fi­yatları varil başına rekor se­viyeye, 140 ABD Doları’na, çı­karken ÜFE yüzde 18,4’e yük­selmiş, TÜFE ise yüzde 12,1’de kalmıştır. Kur şoku örneği ola­rak 2018 yılı seçildiğinde ÜFE yüzde 46,1’e tırmanırken, TÜ­FE yüzde 25,2’de seyretmiştir.

2022 yılı başında hem ham madde hem de kur şoku yaşan­mış; ÜFE yüzde 157,7’ye, TÜFE ise yüzde 85,5’e yükselmiştir.

Bu nedenle gelişen ülkele­rin fiyat dengeleme program­larında genellikle kur istikrarı temel hedeftir. 2001 krizi son­rası enflasyonun tek hanelere doğru düşüşünde Türk Lira­sı’nın güçlenmesi önemli rol oynamıştır. Mevcut ekonomi yönetimi, kur seviyesine mü­dahale etmese de oynaklığı dü­şük tutmayı amaçlıyor. Son bir yıldır kurda büyük şok yaşan­maması da enflasyonu yüzde 50 seviyesinin altına çekmiş­tir. Ancak her model, işleyebil­diği ölçüde geçerlidir. Ne yazık ki hatasız model yoktur (Ge­orge Box). Bu kez ise ‘sokağın gerçekleri’ ile örtüşmeyen bir unsur var: Çekirdek enflasyon.

Çekirdek enflasyon, yüksek oynaklığa sahip gıda ve enerji fiyatlarının hariç tutulmasıy­la hesaplanır. Bu iki grup, para politikasının doğrudan kont­rolü dışındadır; gıda hava olay­larının, enerji ise uluslarara­sı piyasaların etkisi altındadır. Cuma günü gerçekleştirilen enflasyon raporu bilgilendirme toplantısında Merkez Bankası Başkanı Dr. Fatih Karahan kira fiyatlarını da bu gruba ekledi.

Çekirdek enflasyon, temel mal ve hizmet fiyatlarının eşit ağırlıkta katkı yaptığı bir gös­tergedir. Döviz kuru dalgalan­maları çekirdek enflasyonun ekseri mal tarafını etkiler; hiz­met fiyatları üzerindeki etki­si ise sınırlıdır. McCarthy’nin modelini Türkiye için uygula­dığımızda, döviz kuru şokunun üç ay içinde ÜFE’ye yüzde 50, TÜFE’ye ise yüzde 30 oranın­da yansıdığı görülüyor. Daya­nıklı mallarda bu etki yüzde 40 seviyesinde iken, hizmet fiyat­larındaki etkisi yalnızca yüz­de 10 düzeyinde kalıyor. Çekir­dek enflasyonun absorpsiyon kapasitesi bu iki gösterge ara­sında, yaklaşık yüzde 25 sevi­yesinde.

Salgın öncesi dönemde hiz­met ve temel mal fiyatları pa­ralel bir eğilim sergilerdi. Do­layısıyla, kur oynaklığı azal­dığında çekirdek enflasyon hızlı tepki verirdi. Ancak, gü­nümüzde iki gösterge arasında belirgin bir ayrışma var. Söz­leşmelerde para birimi Türk Lirası’nın kullanılma zorunlu­luğu etkin bir unsur. Bu koşul­larda, kur dengesi tek başına yeterli değil.

Kurda yaşanan sabitlik, Ekim ayı itibariyle ÜFE’nin yıllık yüzde 32, temel mal fiyat artış­larının ise yüzde 28 seviyesi­ne inmesini sağladı. Ancak kur stabilizasyon politikasının za­yıf noktası burada ortaya çıkı­yor: Hizmet fiyatları yüzde 70 seviyesinde ve çekirdek enflas­yon yüzde 48 oranında katılaş­mış durumda.Hizmet enflas­yonunun içeriği de birbirinden farklı dinamiklere bağlı bir ya­pı. Örneğin eğitim harcamala­rı Mart ve Eylül dönemlerinde mevsimsellik gösterirken kira sözleşmelerinin uzun vadeli ya­pısı ilave bir katılık ortaya çıka­rabiliyor.

Nitekim merkez ban­kası, enflasyon raporunda 2025 yılı tahminini yüzde 21 oranına yükseltti. Belirsizlik bandının üst noktası ise yüzde 26. Piya­sa gerçekleriyle uyumlu bu dü­zeltme merkez bankasının kre­dibilitesini güçlendirecek ve kamuoyu ile iletişim pekiştire­rek beklentilerin çıpalanması­na yardımcı olacaktır.

Müzikte, farklı katmanlar kullanılarak bir ‘ahenk’ yarat­mak mümkündür. Her katma­nın kendi ritminde akışını sür­düğü ‘kontrpuan’ veya uyumlu iniş çıkışlarla ilerleyen ‘homo­foni’, dinleyiciye melodik bir derinlik sunar. MFÖ’nün mü­ziğinde bu katmanları ustalıkla kullanması, eserlerine zengin bir tını kazandırır. Ünlü ‘Sufi’ adlı eserlerini Eurovision’da ülkemizi temsilen icra etmiş­lerdi.

Enflasyon da tıpkı bu me­lodi gibi, kendi katmanlarıyla 2025’e doğru düşüş yönlü bir ‘ezgi’ üretecek. Bazı katmanlar daha düşük tondan çalarken, gıda ve hizmet gibi unsurların dönem dönem yüksek notalara çıktığını göreceğiz. Bu tabloda, kur istikrarının korunması ve hizmet sektöründe fiyat baskı­sının etkin yönetilmesi, 2025 yılında düşüş eğilimli bir enf­lasyon ‘armoni’si oluşturabilir. Yılsonunda, hizmet enflasyo­nunun belirleyici olduğu, yüz­de 25 civarında bir manşet enf­lasyonla karşılaşmamız olası.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar