Gözlerimizi kapamışız!
Samandağ ve Defne’de yürekleri ağza getiren iki deprem daha yaşandı. 6 insanımız hayatını yitirdi. Korkuda tekrar başa döndük. Bilim adamlarına göre bunlar artçı değil, ana deprem sonrasında stres transferine bağlı bağımsız depremler. Sonuç olarak artık Kuzey Anadolu Fay hattında Hatay dahil kırılmadık fay kalmadı. Peki sorun bitti mi? Hayır! Prof. Dr. Naci Görür bundan sonra aynı stres transferi nedeniyle güneyde Adana ile Kıbrıs’ın güneyi ve ana fay hattının en kuzey ucundaki Malatya-Ovacık ve Nazimiye-Karakoçan fay hatlarına dikkat çekiyor. “Buralarda irili ufaklı depremler olabilir” diyor. Bilim adamlarının yapacağı bu kadar. Gerisi deprem öncesini yönetmekle görevli birimlerin sorumluluğunda.
Bilim adamlarının aynı uyarıları geçmişte de yaptığını görüyoruz. AFAD 2021 Hatay Raporu sayfa 45’te benzer bir uyarı var: “Hatay deprem üreten önemli tektonik yapıların bulunduğu bölgede yer almaktadır. Bölgenin günümüzdeki topografik yapısını kazanmasında etkin olan bu tektonik yapıların en önemlileri Ölü Deniz Fay Zonu (ÖDFZ) ve Doğu Anadolu Fay Zonu (DAF)’dır. Tarihsel deprem kayıtları, bölgede 130 yıldır büyük yıkıcı deprem gelişmediğini, dolayısıyla Antakya ve bölgenin gelecekte yıkıcı deprem tehlikesi altında olduğunu göstermektedir. Antakya ve çevresi gelecekte hem Garb fayında, hem de Karasu (DAF) fayında olacak depremlerden etkilenecektir. Tarihsel dönem deprem kayıtlarının, ayrıca aletsel döneme ait depremlerin dağılımı özellikle Antakya-Samandağ çöküntü alanı ve çevresinin depremsellik açısından aktif olduğunu ortaya koymaktadır... Bütün bu veriler bölgenin ciddi deprem tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir. (Pampal ve Özmen, 2010)”
Hatay ve yakın civarının tektoniği
Gelin aynı raporda yer alan diğer bazı uyarılara da bakalım: “Doğu Akdeniz Bölgesi’nde üç ana levha aktif rol oynamaktadır. (Morgan,1968; Lepichon, 1968; Mckenzie, 1970). Bunlar Afrika, Avrasya ve Arap levhalarıdır. Bu sismik aktiviteler göz önüne alındığında, Doğu Akdeniz bölgesinde irili ufaklı birçok levhanın bulunduğu ortaya çıkmaktadır ve bölgedeki yerel sismisite artışları daha küçük ve hızlı hareket eden bu levhalara bağlanmaktadır. (Mckenzie, 1970 ve 1972; Dewey ve Şengör, 1979). Mckenzie’ye (1970 ve 1972) göre bu plakalardan birisi Ege, Yunanistan’ın bir kısmı, Girit ve Türkiye’nin büyük bir kısmı ve Kıbrıs’ı içerir. (Türkiye veya Anadolu Levhası). Dewey ve Şengör (1979) Doğu Anadolu’da üçüncü bir levha tanımlamışlar ve bunu “Van Levhası” olarak adlandırmışlardır. (Hatay İli 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planına Esas Jeolojik Etüt Raporu, 2009)
Hatay ve çevresini etkileyen diri
faylar “Hatay ili güneyde, Kızıldeniz’den başlayıp Antakya’ya kadar uzanan Ölü Deniz Fay Zonu, kuzeyde Karlıova’dan başlayıp Antakya’ya kadar uzanan Ölü Deniz Fay Zonu, kuzeydoğusunda yer alan ve Adıyaman civarından başlayıp Hakkari’ye kadar uzanan, Güneydoğu Anadolu Bindirmesi ve güneybatıdan gelip İskenderun Körfezi’nden geçen Kıbrıs Yayının ve bu faylara bağlı olarak gelişen tali fayların etkisi altında kalan ve sismik olarak son derecede aktif bir bölgedir. Doğu Anadolu Fay Sistemi Şaroğlu vd., (1992) tarafından 6 segmente (bölüt) ayrılmıştır. Bu parçalardan Türkoğlu – Antakya bölümü Hatay ili için oldukça önemlidir. (Hatay İlinin Depremselliği, Deprem Tehlikesi ve Riskleri Pampal ve Özmen, 2010)” Bu satırlar bizi 135 yıldır önemli bir deprem görünmeyen bölgenin adeta canlı bir deprem laboratuvarı özellikleri taşıdığını gösteriyor. AFAD Raporu’nda yer alan tarihlere dikkat edilirse; bilim adamları 1970’lerden beri uğraşmışlar, didinmişler, depremin yaşandığı, 3 ayrı kıta parçasının birbirini ittiği yüzlerce kilometrelik hattaki deprem beklentisine ilişkin bulguları paylaşmışlar. Biz ise, ne yazık ki bilim adamlarının izlediği ve ortaya koyduğu bütün bu gerçeklere gözlerimizi kapamışız.