Gözaltında seçime giderken yazılan senaryolar
Türkiye 24 Haziran’da sandığa gidiyor. Bugüne kadar yaşananlar, Türkiye’deki devlet başkanlığı seçiminin, Rusya’da ve Mısır’da yapılan ve sonucu çok önceden bilinen sözde seçimlere fazla benzemediğini düşündürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın genişletilmiş yetkilerle yeniden seçilmesi için iktidar partisinin ve devletin bütün olanakları seferber edildi, medyanın bu doğrultuda yayın yapması için her yola başvuruldu. Cumhurbaşkanı adaylarından biri tutuklu olarak hapishanede ama eşit olmayan koşullarda yapılacak olan seçimin göstermelik bir formaliteden ibaret olacağını söylersek, kendi adaylarını seçtirmek için yoğun çaba harcayan herkese haksızlık etmiş oluruz.
Dış dünya, uluslararası piyasalar ve medya çok yakından izliyor Türkiye’deki seçimi, Türkiye bir anlamda gözaltına alınmış durumda. Türkiye’deki her gelişme, yetkili konumdakilerin ve siyaset sahnesinde rol alanların her sözü, her davranışı dikkatle izleniyor. Batı’nın ünlü yayın kuruluşlarının elemanları Türkiye’nin dört bir yanını dolaşarak ve çeşitli toplum kesimlerinin nabzını tutarak seçimlerin olası sonuçları konusunda tahmin yapmaya çalışıyor. Farklı sonuçlara göre farklı senaryolar yazılıyor.
Öncelikle cevap aranan üç soru var:
(1) Türkiye nasıl bir demokrasi sınavı verecek, hilenin hurdanın karışmadığı adil bir seçim yapabilecek mi?
(2)Seçim sonrasında nasıl bir iktidar oluşacak?
(3) Ekonomide nasıl bir yol izlenecek? Dış dünya ve piyasalar Türkiye’ye yönelik tavrını bu üç sorunun cevabına göre belirleyecek gibi görünüyor.
Hangi senaryo öne çıkıyor?
Dış dünyada bu sorulara cevap aranırken yazılan ve söylenenlerden edindiğim izlenimleri şöyle özetleyebilirim:
(1) Keyfi yönetimin aracı olarak görülen OHAL rejimi altında yapılan bir seçimin Batı standartlarına göre özgür ve adil sayılması olanaksız ama seçim sonuçlanana kadar bu olumsuz yargıyı güçlendirecek yeni gelişmeler yaşanmazsa, bu seçimin Mısır ya da Rusya’dakinden farklı olduğunu çoğu kimse teslim edecek sanırım. Türkiye’nin demokrasi karnesindeki notu da buna göre belirlenecek.
(2) Bazı Batılı piyasa ve medya kuruluşları kendi seçim araştırmalarını yaptırıyor ve kendilerine sunulan sonuçlara göre seçim sonrası için farklı senaryolar yazıyor. Benim izleyebildiğim kadarıyla şu anda en fazla üzerinde durulan olasılık, Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesi ancak Adalet ve Kalkınma Partisi’nin(AKP) parlamentoda çoğunluğu elde edememesi. Bu olasılık gerçekleşirse neler olacağı, nasıl bir iktidar modeli ortaya çıkacağı konusunda ise kafalar karışık. Hem Erdoğan’ın hem de AKP’nin seçimi kaybetmesi ise en uzak olasılık olarak görülüyor.
(3) Seçim sonrasında ekonomide izlenecek olan yolun, oluşacak olan iktidar modeliyle yakından ilgili olduğu ortada. Uluslararası piyasalar, Türkiye ekonomisinin şu anda uçurumun kenarında durduğunu ve seçim sonrasında oluşacak olan iktidarın seçeneklerinin son derecede sınırlı olduğunu düşünüyor. Ancak faklı seçim sonuçlarının farklı tercihlere yol açabileceğini de hesaba katmak gerekiyor.
Ekonomide kim ne yapar?
Dış dünyada ve piyasalarda en fazla kaygı yaratacak olan olasılık Erdoğan’ın ve AKP’nin ezici bir seçim zaferi kazanması. Bu olasılığın gerçekleşmesi halinde yeniden özgüven kazanan bir Erdoğan’ın, kendisini eleştirmiş olan herkese ve öncelikle Türkiye’nin notunu kırarak TL.nin değer kaybetmesine yol açmış olan rating kuruluşlarına karşı savaş açma vaadini yerine getirmesinden korkuluyor. Böyle bir yola girilmesi halinde Türkiye’nin piyasalardan dışlanması ve kambiyo rejiminin değişmesi dahil her türlü olumsuz gelişmenin gündeme gelebileceği belirtiliyor.
Piyasaların belki de en kolaylıkla uyum sağlayacağı seçenek, AKP destekli Erdoğan iktidarının intikamın değil aklın yolunu seçerek Türkiye ekonomisi için tutarlı bir yavaşlama programını benimsemesi olabilir. Bu programın sancılı olması kaçınılmaz ama piyasalara doğru sinyallerin verilmesi ve uygulamanın da bu yönde olması halinde ciddi bir kriz yaşanmasının önlenebileceği ve uçurumun kenarından dönülebileceği belirtiliyor.
Piyasaların, Erdoğan’ı ve AKP’yi tamamen devre dışı bırakacak olan bir iktidarın oluşması halinde ekonomide izlenecek yol konusunda yeterince bilgi sahibi olmadığı görülüyor. Bu seçeneği değerlendirme ve fiyatlama konusunda sıkıntıda olduklarını ifade ediyorlar.