Göz göre göre…
Dün düzenlenen ve Çin, Almanya başta olmak üzere gelişmiş ülke şirketlerinin ilgi odağı olan Rüzgar Enerjisi Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları ihalesinin sonucu, Türkiye ekonomisinin geleceğine olan güveni gösteriyor…
Yabancılar güvenirken ve büyüyeceğimize inanırken, biz büyüyeceğimize, ürettiğimizin bize yetmeyeceğine, üretim kabiliyeti kazanmamız gerekliliğine inanıyor muyuz?
* * *
Örneğin tarım…
* * *
“Bu işin Avrupa’da ki uygulaması…”
“AB standartları şöyle diyor…”
“AB müktesebatına göre…”
Diye başladığımız cümleler, yaklaşık 10 yıl önce o kadar artmıştı ki…
İşimize geldiği an, ‘zararımıza da olsa’ dilimize doluyorduk AB’ye uyumu…
* * *
Bugün olduğu gibi tarım ürünleri fiyatlarını konuşuyorduk örneğin o dönemde de…
Patatesin fiyatı bir yıl iniyorsa, diğer yıl rekordaydı…
Buğdayın da, elmanın da…
Pamuğun da, pancarın da, mısırın da…
Sorunun temelinde AB’ye uyum vardı!
* * *
Nasıl uymuştuk AB’ye?
AB’de ki karar alıcılar 10 yıl önce tarım ürünlerindeki stok fazlasını gördüler…
Toplandılar, tartıştılar…
Ve sonuçta dediler ki:
“Tarımda fazla üretim var…
Bu stok artışlarına neden oluyor…
Stok artışları da maliyet artıyor…
Konunun çözümü için ‘doğrudan gelir desteği’ modelini uygulayalım…
Arz fazlası olan alanlarda ki üretimi dolaylı olarak kısmış olalım…
Üreticileri arz eksiği olan ürünlere yöneltelim…”
* * *
O dönem, tarımda çözüm arıyorduk ya!
Gittik, AB uygulamalarına bakmaya…
‘Doğrudan gelir desteği’ modelini gördük…
“AB yapıyorsa iyidir!” dedik…
Döndük…
“Çok üretip, stoklardan başımızı alamadığımız için!”, ‘doğrudan gelir desteği’ modelini uygulamaya başladık…
* * *
Ne oldu?
Zaten üretmeyen arazi sahibi, “Üretmesem de para mı alıyorum.” deyip, kendine yeten üretiminden de vazgeçti…
Zamanla üretim kabiliyetini kaybetti…
Sonra geriye de dönemedi…
Bu hareket fiyat artışlarını ve ithalatı tetikledi…
Kısır döngünün önü açıldı…
Bugünlere gelindi…
* * *
Eğitim sistemimiz nedeniyle üretimden uzaklaşan gençlerimizin yanına, ‘hasat mevsiminde ithalatı serbest bırakmak.’ gibi üretmek isteyenlerimizi (ki sayısı azaldı/azalıyor) soğutan/soğutacak kararlarımızı ekleyince, ekonomideki sorunları kronik hale getiriyoruz…
* * *
Mesela hayvancılık…
14 milyon hektara yakın mera alanımız var…
2 milyon hektarını kullanabiliyoruz…
Dolaylı olarak 4-5 milyar dolarlık ithalatın önünü açmakla kalmıyor, yaklaşık 1 milyon kişiyi, çalışabileceği iş alanından mahrum bırakıyoruz…
İhracat potansiyelimizi ve sermaye biriktirme kalemlerimizden en önemlisini kullanmamış oluyoruz…
İlginç olanı, tüm bunları gözlerimizle de görüyoruz…
* * *
Eğitim sistemi, verimlilik, rekabet, pazarlama dehası, teknoloji geliştirme, disiplin, analitik düşünce gibi konularda “AB’ye uyum”u zorlamamız gerekecek…
Gençlerimiz başta olmak üzere bakir arazilerimiz, meralarımız, tarihi mirasımız dahil tüm varlıklarımızı, verimli kullanabilmeyi (Kuzey Avrupa gibi) öğrenmemiz dahi tüm sorunlarımızı çözmeye yetecek…