GOÜ cephesi bilindiği gibi
Çok fazla uzağa gitmeye gerek yok; bir önceki yazıda yıl içerisinde sıklıkla risk iştahı konusunda gündemi meşgul eden iki konuya ait risk katsayılarında azalış olduğundan ve böylesi zamanlarda zor olsa da yerel varlıklara yaklaşım açısından “uzun vadeli” yaklaşımın benimsenmesinden bahsediyorduk. Bıraktığımız yerden devam edebiliriz diye düşünüyorum. Zira başlıklar hafta sonu yazısı için oldukça dolu.
Geride kalan hafta içerisinde Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ) cephesinde 2019’un ikinci yarısından itibaren sıklıkla gündeme gelen davranış kalıbının tekrarlandığını gördük. Tek bir gün içerisinde beş ülkenin para politikasında aşağı yönde güncellemeler gerçekleşti. Hatırlayalım; “herkes, aynı anda, aynı yönde adım atıyor” düşüncesi yine, yeni, yeniden benimsendi.
Protestolarla gündemde olan Şili'de merkez bankası politika faizini 25bp indirerek büyüme kaygılarını öne çektiğini ve Eylül toplantısında yaptığı aşağı yönlü makro revizyonları gözetmeye devam ettiğinin altını çizmiş oldu. Yıla yüzde 3 ile başlanan Şili’de yüzde 1.75 seviyesine gelinmesi i) Global talepteki düşüş (bakır fiyatları) ii) Gelişmekte olan ülke para politikaları açısından uygun koşulların devam ettiğinin göstergesi niteliğinde. Aynı gün içerisinde Endonezya 25bp, Ukrayna 100bp ve Türkiye 250bp faiz indirimi gerçekleştirdi. Dahası, daha önceden açıklanan ve Kasım’da devreye girecek olan zorunlu karşılık indirimine ek olarak Filipinler’de Aralık ayı için de benzer adımın uygulamaya alınacağı belirtildi. Gün sonunda ülke açısından zorunlu karşılıklar 2019’da toplamda 400bp, politika faizi ise 75bp indirilmiş olacak. Nedir? Dünya üzerindeki tüm kıtalarda faizi indirme hevesinde değişiklik söz konusu değildir. Fırsatını bulan, beklentinin ötesine de geçmek pahasına döngüyü devam ettirmek istemektedir. Okumakta olduğunuz yazı kaleme alındığı esnada Rusya’nın faiz kararı henüz gelmemişti. Muhtemelen en temiz yönlendirmeye sahip GOÜ merkez bankası olduklarından ve enflasyondaki düşüş alan sağladığından orada da 25bp faiz indirimi adımının atılması söz konusu olacaktır.
Dışarıdan içeriye doğru hikayeyi taşıyalım ve bir miktar gelişmeler üzerine kafa yormaya çalışalım. TCMB tarafından 2018’de yaşanan kur şokunun etkilerini kırabilmek ve yatırımcı algısını gelecek dönem açısından toparlayabilmek adına toplamda 1125bp faiz artışı gerçekleştirilmişti. Şimdilerde olan bitene baktığımızda yukarıda resmin küçük parçasından bahsettiğim, daha önceki yazılarda ise kapsamlı bir şekilde anlattığım üzere, global koşullardaki destekleyici faktörlerin ana belirleyici olmasına paralel Temmuz, Eylül ve Ekim toplantılarında toplamda 1000bp aşağı yönde güncelleme gerçekleştirildi. Yıldan yıla baktığımızda 125bp faiz indirimi adımı daha takip edildiği takdirde, Türk lirası maliyetlenmesi açısından 2018’in izleri silinerek nötrlenmiş olacak. Peki, süreç bu dakikadan sonra ne yöne evrilir?
Sorunun yanıtı bariz ki destekleyici koşulları sonuna dek kullanmaktan yana şekilleniyor. Bu nedenle bir sonraki adımın faiz indirimi şeklinde olacağını –diğer şartlar sabitken- kestirmek güç olmasa gerek. O vakit hangi kısım kafa karıştırıyor? Cevap: Hamlenin boyutu. Neden? Şöyle ki, 24 Ekim öncesinde genel piyasa konsensüsü kontrol edildiğinde, yerli-yabancı nezdinde yıl sonu için politika faizi öngörüsü yüzde 14-15 aralığında oluşmaktaydı. Oysaki son atılan adım ile bu beklentinin iki ay öncesinde söz konusu seviyelere gelinmesi durumu oluştu. Yani, analistler açısından evdeki hesap çarşıya uymadı. Şimdi, şaşan hesabı yeniden uydurma zamanı. Neden? Nasıl?
Hesapların tutmamasında iki kalem öne çıkıyor. i) Anket bazlı piyasa beklentileri PPK’dan yaklaşık 1 hafta önce toplanıyor. Türkiye gibi zamanın haddinden fazla hızlı aktığı ülkeler açısından oldukça uzun süre zarfı. ii) Azalan ülke risk primi TCMB’nin adım boyutunu geniş tutmasında ana neden. Muhtemelen bir önceki hafta toplantı gerçekleşmiş olsaydı bugün bunları konuşmayacaktık. O nedenle, koşullar değerlendirilmek istendi. Buraya kadar olan kısım “Neden?” için yanıt. “Nasıl?” içinse güçlü bir yönlendirme ihtiyacı ortaya çıktığı kanaatindeyim. Şimdilerde herkes Türkiye için TCMB’nin aklındaki “uygun reel faiz seviyesi” üzerine kafa yoruyor. Bir dönem yine olmuştu bu durum ama sonra PPK metinlerindeki geniş değerlendirmeler ve TCMB Başkanı Uysal’ın Eylül ayındaki yönlendirmesi ile resim az-çok netleşmişti.
Net/net bunca gelişmeyi toparlamak gerekiyor. Destekleyici dış alem gelişmeleri devam ediyor ve ettikçe de dünyanın her köşesinde sınırları zorlamak pahasına bu ortamı değerlendirme isteği korunacak. 15 ay sonra çift haneden yüzde 9.76’ya gerileyen 24 ay sonrasına ait enflasyon beklentisi ve manşetteki farklı nedenlerin desteklediği enflasyon düşüşü gelişmeleri TCMB açısından uygun hale getiriyor. Henüz manevra alanına dair tartışmalar yüksek sesli değil ve-fakat 2020’deki enflasyon görünümü ve politika faizi seviyesi üzerine “bekle-gör” modu beklentileri kıpırdanmaya başlamış durumda. O nedenle son PPK metninde bir cümle de olsa yönlendirme olması şüphesiz ki koşulları daha da destekleyici hale getirebilirdi. ER sunumu bunun için büyük şans. Bekliyoruz.