Görüş ayrılıkları riskleri artırıyor

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

 

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun TOBB'un 70. Mali Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, son altı yıldır 10 bin dolara takılıp kaldığımızı söylemesi son günlerdeki tartışmaların odak noktası oldu. 2023’de 2 trilyon dolarlık milli gelir hedefine ulaşılabilmesi için her yıl yüzde 8 oranında büyümenin gereğine işaret eden TOBB Başkanı, Türkiye’nin son 10 yılda dört defa yüzde 8’in üzerinde büyüdüğünü hatırlatarak “demek ki biz bun yapabiliyoruz” diyor. Bahsi geçen yüksek büyüme hızlarına kısaca bir göz atalım. TÜİK verilerine göre, 2004 ve 2005’de yüzde 9.4 ve 8.4 oranlarında büyüyen ekonomi, 2010 ve 2011 yıllarında yüzde 9.2 ve 8.8 oranlarında büyüdü. Son iki yıldaki yüksek büyümede ülkenin iç dinamiklerinden ziyade dış faktörlerin etkisi büyüktür. Ekonomik kriz döneminde, başta Amerikan Merkez Bankası olmak üzere önde gelen merkez bankalarının uyguladıkları
gevşek para politikası, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı birçok gelişmekte olan ülkeye sermaye girişlerini özendirerek yüksek büyüme hızlarının gerçekleştirilmesine destek olmuştur.
***
Hisarcıklıoğlu’nun da belirttiği gibi, mevcut büyüme modeliyle yüksek büyüme hızlarına ulaşmak olanaksız. Yeni bir büyüme modeline ihtiyacımız olduğu kesin. TOBB Başkanı’nın konuşmasında yer verdiği vergi reformu, cari işlemler açığının azaltılması ve reel sektörün kredi ihtiyaçlarının finans sektörü tarafından etkin biçimde karşılanmasına yönelik düzenlemeler büyüme hızının artırılması için zorunlu. Vergi tabanının genişletilmesi kamu kaynaklarının artırılması dışında gelir bölüşümünün iyileştirilmesi için de gerekli. Cari işlemlerdeki dengesizlik büyümenin sürekliliğini tehdit eden önemli faktörlerden biri. Dış borçlar ve sermaye girişlerinin kaynağında da büyük ölçüde cari işlemlerdeki dengesizlik var. Türkiye’de
tasarrufların milli gelire oranı kabaca yüzde 14, yatırımların oranı ise yüzde 20. Bu fark giderilemezse, spekülatif sermaye girişlerine bağlı riskler devam edecektir. İç tasarrufları arttırmadan ne cari işlemler hesabını iyileştirmemiz, ne de büyümeyi hızlandırmak için yatırımları arttırmamız mümkün. Sermaye birikimi olmadan büyüme olmaz. Bunun için ise tasarruf ve yatırımların artması şarttır.
***
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yüksek vergi toplayıp yüksek kamu harcaması yapan bir anlayışta olmadıklarını; büyümenin tüketime değil, yatırım ve ihracata dayalı olacağını söylüyor. İç tasarruflar bu tür bir büyüme modelini sürdürmeye yetmeyeceği için doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına ağırlık verilecektir. Yabancı sermaye, Türkiye’nin yatırım ve teknoloji açığının kapatılmasına katkıda bulunmanın yanı sıra, istihdam ve cari işlemler sorununun çözümüne de yardımcı olacaktır. Soru, bu fırsatı kullanıp kullanamayacağımız. Başbakan’ın faizler konusunda Merkez Bankası'nı suçlamasının ardından Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısının kurumların kendi görev alanlarında tanımlanan biçimde, asla taviz vermeden çalışmalarını sürdürmeleri yönündeki açıklaması hükümet düzeyinde ekonominin yönetimine ilişkin görüş ayrılıklarının arttığını gösteriyor. Yılın başındaki bir yazımızda, 2014’de ekonomiye siyasetteki gelişmelerin yön vereceğini belirtmiştik. Gelişmeler o yönde ilerlediğimizi gösteriyor. Artan kutuplaşma içte ve dışta güven kaybına yol açar, görüş ayrılıkları beraberinde belirsizlikleri getirirse ekonomideki riskler artacaktır. Ali Babacan’ın söylediği gibi ana politikalardan, ana ilkelerden taviz vermeye başlanır; söz verilen, belirlenen politikalardan farklı şeyler uygulanmaya başlarsa o zaman siz de korkun.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016