Görünüme aldanmayın!..
Geride bıraktığımız hafta genelinde küresel kouşllar ve beklentiler ile finansal piyasalarımızdaki eğilimler arasındaki uyumsuzluğun seri bir şekilde büyüdüğüne tanık olduk. İçeride korku zoruyla, iyimser bir senaryo sahneye kondu; bunun gerçekleşmesini önleyecek her türlü gelişme ve beklenti görmezden gelindi. Sonuçta Türk Lirası döviz sepeti bazında kayıplarını geri almaya devam ederken, sermaye piyasaları da bu durumdan yararlanarak yükseldi. Beklenenden yüksek çıkan mart ayı enflasyon rakamları, ABD'deki istihdam verilerinin ılımlının ötesinde bir canlanma sergilemesi, Brezilya'nın kısa vadeli faizleri çeyrek puan yükseltmesi, Başbakanı'mızın Azerbaycan ziyareti öncesinde faiz politikası konusundaki söylemleri hiçbir şekilde hesaba katılmadı. Durum böyle olunca mevcut eğilimlerin kalıcı olup olamayacağının öncelikle sorgulanması gerekiyor.
Haftanın son iş gününde Başbakan Merkez Bankası Para Kurulu'nun yine olağanüstü toplanarak kısa vadeli faizleri yükselttiği gibi geriletmesi gerektiğini ifade ediyor; piyasalar bindikleri dalı kesmemek adına tepki vermekten kaçınıyor. ABD verilerini beklemeyi tercih ediyor. Tarım dışı istihdamın 200 bin düzeyinde gerçekleşmesi durumunda parasal genişlemenin kısılması konusunda daha önceden açıklanan takvime bağlı kalınacağı, gelişmekte olan ekonomilere yönelik ilginin artmayacağı bekleniyordu. Mart ayı tam istihdam rakamı 197 bin olarak açıklandı, bir önceki ayın verisi ise 192 bine yükseltilerek düzeltildi; iyimser fiyatlama oyununa girenlerin beklentilerine kar yağdı. Dünya Bankası'nın Türkiye'ye ilişkin büyüme beklentisini yüzde 2.4'e çekmesi ise baş ağrısı yaratan faktörlerden bir diğeri oldu. Bu koşullarda normal olanı Türk Lirası'nın değer kaybetmesi ve sermaye piyasalarının gerçekleşemeyen, iyimser beklentiler nedeni ile gerilemesi idi; fakat tam aksi oldu!.. Bu aşamada sormak gerekiyor; bilmediğimiz bir şeyler mi var yoksa birileri gözünü iyice karartmak ve olmayacak işe amin demek zorunda mı kalıyor?..
Bazı kesimler yerel seçimler sonrasında belirsizlik ve kırılganlığın azalacağı önermesini destekleyen bir hikaye yazmaya ve sahneye koymaya çalışıyor olabilir. Türk Lirası kayıplarını geri aldıkça hem sermaye piyasaları yükselecek, hem de merkez bankaları olağanüstü toplanıp faizleri düşürecek ve parayı gevşetecek; Başbakan'ın dediği de olacak herkes biraz olsun rahatlayacak!.. Pardon ama, bu hikaye yabancı sermaye tarafından desteklenmez, zorla güzelleştirilen görünümün çıkmak için son fırsat olarak algılamasını güçlendirirse ne olacak?.. Faiz lobisine meydan okuyacak gücümüz var idiyse bugüne kadar neden gösteremedik?..
Yerel seçimlere yüksek katılım şeklinde yansıyan kutuplaşma belli ki iş dünyasını, Bakanlar Kurulu'nu ve tüm bürokrasiyi de etkisi altına almış; çaresizlik taraftarlığa dönüşmüş… Böylesi bir ortamda fiyat oynaklıkları artar, belirsizlik ve kırılganlık ne yazık ki azalmaz, güvensizlik kaçınılmaz olarak büyümeye devam eder… Finansal piyasalardaki zoraki iyimserlik kalıcı olamaz…