Görüntüyü kurtarmak daha da zorlaşacak!..
Geçtiğimiz hafta genelinde yaşananları biraz olsun hatırlar isek, nasıl bir son çeyrek dönemin bizi beklediğini daha iyi anlayabiliriz. Siyasi irade Orta Vadeli Plan'ı açıkladı, kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'nin kredi notuna ilişkin görüntüyü "durağan"a yükseltti ve Merkez Bankası Para Kurulu kısa vadeli faizleri yüzde 0,5 gerileterek yüzde 7,25'e düşürdü. Küresel krizin ikinci yılında altın yeniden zirveyi zorlayarak ilgi odağı olmaya başladı. Bu genel görüntüye baktığımızda belirsizlik ve kırılganlığın yüksek düzeyini koruduğunu görüyor, finans dışındaki alan ve sorunların ikinci plana mahkum edildiğini net bir şekilde algılayabiliyoruz.
Düşüncemizi daha net ifade etmek için konuyu basitleştirelim: Normalleşmeyi sağlamak mali sistemi korumak ve sorunların büyümesini önlemek gerek; kalıcı çözüm ise borçluları kurtarmak ve bunun için de küresel talebin dengeli bir şekilde eski düzeyini yakalamasını sağlamak, başka bir deyişle bireysel satın alma gücündeki kaybı telafi etmek gerekiyor. Tersten bakacak olur isek talebin düşük düzeyde kaldığı, borçluların durumundaki olumsuzluğun arttığı veya ciddiyetini koruduğu bir ortamda mali sektör ve kamu dengesindeki sorunların ağırlaşmasını önleyemezsiniz. Menkul kıymet şeklindeki varlık değerlerindeki kaybı kısmen geri almak mali sektörü rahatlatabilir, bir süre için sorunlu kredilerdeki artış ikinci planda kalabilir; fakat bireysel düzeyde kullanılabilir gelir artmıyor tam aksine geleceğe yönelik talebin daha da zayıflayabileceği ihtimali gündeme geliyor ise borçluların durumunun daha kötüye gitmesi yanı sıra mali sektör ve kamu dengelerindeki olumsuzlukların artması kaçınılmazdır.
Mevsimlik olarak, talebin daralacağı paranın devir hızının düşeceği, işsizlik ve sorunlu kredilerin hızla tırmanacağı kamu açıklarının büyüyeceği bir döneme giriyoruz. Tam bu dönemde Orta Vadeli Plan açıklanarak yeni beklentilerle olumsuzluğu kıram girişimi gündeme geliyor; IMF, "Türkiye'nin bize ihtiyacı yok" diyerek bu sürece destek veriyor; kredi derecelendirme kurumları da finansal kesimin endişesini azaltmak ve sakinleştirmek adına oyuna katılıyor. Her şey kısa vadede günü kurtarmaya devam etmek için!.. Bu aşamada sormak gerekiyor; her şey ifade edildiği gibi normalleşmeye başladı ise Merkez Bankası neden kısa vadeli faizleri geriletmeye devam ediyor?..
Biz orta uzun vadeli görüşlerimizi koruyor ve yapısal sorunları ciddiye almayan yaklaşımlara itibar etmiyoruz, gelir dağılımı bozuluyor ve rekabet koşulları olumsuzlaşıyor; sonuçta faaliyet gelirleri eriyor, işsizlik ve sorumlu krediler artıyor, talep daralıyor, mali sektör ve kamunun sorunları da kaçınılmaz olarak ağırlaşıyor. Gelir dağılımı ve rekabet koşulları bozulur iken mali sektör ve kamunun iyiye gitmesi orta vadede mümkün değildir. Böyle bir durum görüntü veya yönlendirme ne olur ise olsun sürdürülebilir değildir ve sistemik riski artıracaktır. Bu süreç olmayacak işe amin diyen tüm kurumların itibarını da sarsacak, yok edecektir.
Çok zor bir döneme giriyoruz, dikkatli ve tedbirli olmakta yarar var. Sorunlar küresel ve çözüm yönünde, bir uzlaşı ufukta görünmüyor. Finansal akımlar yapay olarak yönlendiriliyor ve normalde tepki verebilecekleri gelişmelerle olan ilişkiler hafızalardan siliniyor. ABD'nin, Doğu Avrupa'ya ilişkin füze kalkanı projesinden vazgeçmesi veya öyle görünmesi, oto lastiği konusundaki korumacı tavrını sektörel güçlendirme şeklinde pazarlaması gibi durumlar belirsizliğin hiç olmadığı kadar yükseldiğini söylüyor... Bir düşünün herkes içine kapanmaya benzer şekilde sorunlu sektörlerini güçlendirerek istihdamı korumaya çalışır ise küresel sistem kaç gün ayakta kalabilir?..
Gerçekçi olun, yönlendirme ve dopingleri görün, uyumayın ve tedbirli olmaktan vazgeçmeyin... Etkili ve yetkili çevreler bu tavsiyeleri çok tehlikeli buluyor ve aksini yapmanızı istiyor!..